Özkaynak hakkındaki tavrımız belli. Bu sistem içinde gelen oyuncunun yeri ayrı bizde. Arzulu ise, mücadele ediyorsa, layığını yapmaya çalışıyorsa daha da kıymetli oluyor. Bu bahsedilen niteliklerin tamamı Necip Uysal’da mevcut. Bu yüzdendir ki, bu akşam yediğimiz golde büyük hatası olmasına rağmen Beşiktaş tribünleri adını haykırmıştır. Çünkü Necip, Beşiktaş’tır.
Maçın geri kalanına baktığımızda, iyi başlayan; ancak kötü devam ettiren bir Beşiktaş var. Kısa sürede 2-0’ı elde ettikten sonra kontrolü elde tutup, farkı arttırmayı beklerken tam tersini gördük. Geriye yaslanıp, kapanan bir Beşiktaş. Bu halimizle Sivas’a özgüven sağladık. İkinci yarı ile birlikte daha fazla üstümüze geldiler, tehlike yarattılar. Bireysel hatadan yediğimiz golle de oyuna ortak oldular.
Skor ne olursa olsun, Beşiktaş gibi bir takımın kendi evinde söz sahibi olması gerekir. Yenilen hatalı gol sonrası takımın demoralize olma süresi kısa olmalı. Aksi takdirde bu akşamki gibi maçlar çıkıyor ortaya.
Tabata ve Holosko ile mücadeleye başlayan Beşiktaş, zaten sahaya 9 kişi çıkmış gibi oluyor. Kilit nokta olan orta saha, bu özellik ile daha da önemli bir hal alıyor. Guti’nin özverili mücadelesi, Necip’in hırsı ve Ernst’in soğukkanlı yapısını 2 katına çıkarması Beşiktaş’ı rahatlatan sistem oluyor. Fakat bu 3 oyuncunun da insan olduklarını unutmamak lazım. Ayrıca Sivaslı oyuncuların sert oyun anlayışları bizi yıpratan başka bir detay. Hakemin de kartlarını nedense ilk yarıda kullanmamayı tercih etmesi soru işareti. Guti ile Keita arasındaki dialogu görmeyen 4. hakem, sadece uzatma dakikalarını göstermekle mi yükümlü?
Eksikler bolken, yedek kulübümüze bakınca insan yüzünü ekşitiyor. Sarı kartlı Guti’yi oyundan alan Schuster’in, oyuncu değişikliklerini eleştirmek bu yüzden yersiz. Schuster’in yüz ifadesi de içinde bulunduğu çaresizliği net şekilde ortaya koyuyor.
Takımın olumlu hanesine yazılacak isimlerden bir tanesi Ersan. Toraman’ın hata üstüne hata yaptığı mevkide, Ersan ilerisi için umut veriyor. Bu akşam kusursuza yakın bir oyun sergiledi. Guti ise utandırmaya devam ediyor. Saha içerisindeki en arzulu adam desek, abartmış olmayız. Daha önünde uzun yıllar varmış gibi oynuyor. Futbol coşkusundan hiçbir şey kaybetmemiş. Keşke Holosko’ya ders olsa. Tabii Holosko bu dersi kavrayabilecek bir oyuncu olsaydı, şu an bu kadar verimsiz ve isteksiz olmazdı.
Ligde 3 hafta kaybettikten sonra kazanılan 3 puan önemli olacaktı, öyle oldu. Galatasaray maçına kadar kayıpsız ilerlemek, hem moral bulmamızı sağlayacak, hem de kazanma olgusunu tekrar elde etmemizi sağlayacaktır. Takımın bunu alışkanlık haline getirmesi işimizi kolaylaştıracaktır sonrası için.
Artık gözler Porto’da.
SonBarikat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder