22 Ekim 2010 Cuma

Beşiktaşımız : 1 - Porto : 3


Tam Rıza Kaptan’ın “basit goller yedik” klişesine uygun bir maç oldu. Onca eksiğe rağmen Porto karşısında oynanan oyun kötü değil; yetersizliklerden bahsedebiliriz. Kırmızı karta kadar daha baskın gözüken taraf olsa da, Porto’nun hem bu sürede hem de 10 kişi götürdüğü 60 dakikada net pozisyonlar bulduğu söylenemez. Hakan’ın klasikleşen yan top ıskasının üstüne Zapo’nun Güiza’nın golündeki hatasını hatırlatan ıskası gelince rahat kazandılar. Son golde ise savunma dengesi kalmamıştı zaten.



Maçın başındaki karşı karşıya pozisyonda Nihat seçimini yalpalayarak topa vurmak yerine düşmekten yana kullansa kalan 87 dakika Porto’nun ummadığı bir havada geçebilirdi. Ancak Nihat topu kaleye sokamadığı gibi penaltıyı da alamadı. Nobre elinden geleni yapıp yeteneksizliğine rağmen maksimumunu ortaya koyarken onu bu halde görmek kahredici. Sakatlıklardan dolayı yaşadığı fiziksel gerileme baki ama mental olarak da futbolla işi bitmiş gibi. Diğer tarafta ise Tabata var: Francesco Manassero’yla beraber Beşiktaş’a giren en büyük kazık. Şunu yapamıyor, bunu edemiyor diye sıralamak manasız; iyi yapabildiği tek iş duran top kullanmak. Yazının girişindeki yetersizlikler bunlar işte. Haliyle, rakip yarı alanda kamp kurmuş vaziyetteyken dahi Beşiktaş’ın yaratıcılığı sıfıra yakınsadı. Sonuçta Hilbert’in ortaları yerini bulmadı, ölü toplar fayda sağlamadı.



Mağlubiyete karşın Beşiktaş’ın diri ve vasat-üstü olduğunu söylemek mümkün. Üretkenlik kısmı malum sebeplerle eksik kalsa da tam kadro ile neler yapılabileceğinin sinyallerini aldık. Tabii bu seviyede oynarken basit hatalar yapmamak işin temel kuralı. Porto gibi kurumsallaşmış takımlar bunları affetmiyorlar. Taze örneği Manchester United-Bursaspor maçıdır. Standart yaratmak kolay iş değil; Schuster’den yana umudumuzu en kestirmeden böyle anlatabiliriz.
Dayıyı Hakan konusunda eleştirebiliriz. Özgüveni sarsılmış bir kaleci takım için her şeyden daha tehlikelidir. Ayrıca elde iyi kaleciler varken Hakan’da ısrar etmek herkese zarar veriyor. Bu, bir kısım taraftarın iğrenç tavrını haklı çıkarmıyor elbette. Hakan’ın Beşiktaş’ı ipten aldığı maçlar arşivlerde. Vefa mefhumunu hatırlamakta yarar var. Dayı da Cenk’i unutmasın.


Necip’i övmüyorsak, alıştığımızdan.


SonBarikat


Hiç yorum yok: