Şeref Bey’i yılda bir kez anan bir anlayışla değil, O’nun Beşiktaş’a duyduğu benzersiz aşkı her zaman yaşayıp, yaşatabilmek için yeryüzünde tek bir Beşiktaş’lı kalsa dahi bu mücadele var olacaktır. BEŞİKTAŞ ŞEREF BEY STADYUMU mücadelesi bir ŞEREF meselesidir ve anamızın ak sütü gibi helaldir.
29 Eylül 2010 Çarşamba
Kamuoyuna Duyurulur
Şeref Bey’i yılda bir kez anan bir anlayışla değil, O’nun Beşiktaş’a duyduğu benzersiz aşkı her zaman yaşayıp, yaşatabilmek için yeryüzünde tek bir Beşiktaş’lı kalsa dahi bu mücadele var olacaktır. BEŞİKTAŞ ŞEREF BEY STADYUMU mücadelesi bir ŞEREF meselesidir ve anamızın ak sütü gibi helaldir.
26 Eylül 2010 Pazar
Beşiktaşımız - Antalyaspor Maçından Kareler
Beşiktaşımız : 2 - Antalyaspor : 1
22 Eylül 2010 Çarşamba
Bir İsyan Bayrağıdır Beşiktaş!
Kendilerine “adı konamaz büyüklük” payesi biçerek, rakiplerini her fırsatta karalamayı kültür ve gelenek belleyenlerin, Beşiktaş ambleminden Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağını çıkarıp yerine Yunan bayrağı koymasının en düz tercümesi ırkçılıktır.
Tabii geçmişteki tutumlarından ötürü de benzer örnekler sunabileceğimiz Fenerbahçe taraftarının bu ırkçı tavrı bizleri saşırtmadı. Zira önümüzde, Atom Karıncamız Kaptan Rıza’ya açılan aşağılık pankarttan tutun da, Beşiktaş’ı köpek olarak resmeden balonlara kadar birçok -en hafif tabirle- nahoş hadise var.
Halkların ve simgelerinin Beşiktaş-Fenerbahçe rekabetinde kullanılması ise karşı yakadaki düzeysizliğin boyutlarını göstermektedir. Fenerbahçe tribünlerindeki ırkçı nefreti teşhir ediyor ve sözümüzü söylüyoruz:
Dünyanın güzelliği halkların kardeşliğinde, toplumları düşmanlaştırmak da sizin gibilerin kalleşliğinde gizlidir.
Her türlü ırkçılığa karşı, bir isyan bayrağıdır Beşiktaş!
SonBarikat
20 Eylül 2010 Pazartesi
Fenerbahçe : 1 - Beşiktaşımız : 1
18 Eylül 2010 Cumartesi
Beşiktaşımız : 37 - Bursa Nilüfer Bel. : 26
İlk yarıyı yedek ağırlıklı bir kadro ile 19-13 önde kapatan Kartallarımızda Ozan Arifoğlu göze çarpan oyunculardandı. İkinci yarıda Ramazan, Viktor, Gökhan, Utku, Valeri gibi oyuncuların oyuna dahil olmasıyla fark büyüdü. Tribün desteğinin eksik olmadığı maçı 37-26 kazanan Parkenin Kartalları'nı kutluyoruz.
17 Eylül 2010 Cuma
Beşiktaşımız - CSKA Sofya Maçından Kareler
Beşiktaşımız : 1 - CSKA Sofya : 0
Şeref Bey’in ortalaması bu sezon 30000’in altına düşmeyecek belli ki. Hafta içi ve gecenin bir yarısı olmasına rağmen stadda boşluk yoktu. Son yıllarda sadece derbilerde ve hedef maçlarda görülen kalabalıkları görmek sıradanlaştı Dolmabahçe’de. CSKA Sofya taraftarı da Beşiktaş taraftarına ayak uydurmuş; deplasman tribününün büyük bölümünü doldurdular. İtiraf etmek gerekir ki sağlamlar, kayda değer bir deplasman performansı sundular, maça renk kattılar.
CSKA Sofya’nın taraftarından başka konuşulacak bir yanı yok zaten. Beşiktaş’ın koordinasyonsuz ve uyumsuz on birinin karşısında sıkı kapandılar, hücum aksiyonlarında ise sınıfta kaldılar. Şu görüntüleriyle Türkiye liginde 10-14 arası bir yere tekabül ediyorlar.
Beşiktaş tarafında orta sahada Necip’in eksikliği hissedildi (bu cümleyi kurmak ne kadar büyük bir zevk). Daha doğrusu Necip tipinde merkez bir orta saha oyuncusunun eksikliği. Fink ya da Aurelio bu işi yapabilirlerdi ama Bernd dayı hafif kıpırdanan Tabata’yı seçti. Görünen o ki Tabata’nın performansı gününe bağlı. Dün yine top ezme rekoru kırdı. Son kararlarında hata yaptı, şut ve pas tercihleri felaketti. Duran toplarda rakiplere sorun çıkartabilmesi oynaması için yeterli değil maalesef.
Dün oyuna başlayan kadroyla 4-3-3 yavan kaldı. Quaresma gibi, adam eksiltebilen, çalım atamasa bile rakibi üstüne çekerek arkadaşlarına alan açabilen bir kanat oyuncusu yokken yani. Tabata’nın ters kanada attığı uzun topları değerlendiremeyen Hilbert’in kötü performansına Holosko’nun teknik zayıflığı ve düşük oyun zekası da eklenince hücumda etkili olunamadı. Guti içinden neler sayıyordu kim bilir; kafasını kaldırıp bir saniye ya süren ya sürmeyen bir sürede sahayı taradığı anlarda top atacak adam bulamadı. Nobre ona ayak uydurabilecek tipte bir oyuncu değil zaten, Holosko ve Tabata’yı saydık; Hilbert’in maçın büyük bölümünde çizgiye yapışıp kalması Hazreti Guti’nin elini kolunu hepten bağladı.
“Bu yaşta hala nasıl ya” diyenlere, Deli İbrahim’in bir röportajında hobi olarak koşu yaptığını, krosa gittiğini söylediğini hatırlatayım. Adam harbi deli. 3 puanı getireni de anmak lazım tabii. Ernst maçın yıldızıydı. Özellikle 2. yarıda telaşlı ve dağınık gözüken takımın, rakipten çaldığı toplarla CSKA Sofya yarı sahasına yerleşmesini sağlayan oyuncuydu Saçsız Kral. Son dakika golü de en çok ona yakışırdı.
Golden sonraki birkaç dakikada Fenerbahçe’ye küfredilmesine takılanlar olmuş. Bunların tribünün en doğal halleri olduğunu söylemek gerek. Derbilerden önceki her maçta durum budur. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş fark etmez. Burada sorun yok yani. Sorun, sıra rakibe küfretmeye geldiğinde maç boyu susan, Beşiktaş için bağırmayan adamın avaz avaz yırtınması. Yapacak bir şey yok; dejenerasyonu uzun süredir anlatıyoruz, bu da onun bir tezahürü.
12 Eylül 2010 Pazar
Beşiktaşımız : 4 - Ankaragücü : 0
Quaresma’nın yokluğunda ne olur derken, hafta içinde dedikodusu dönen Bobo-Nobre ikilisini sahada gördük. “Bobo’yu aldı, sol açık oynattı eşşoğlueşşek” hikayesini bekleyenler ters köşe oldu. Nihat bu ikilinin arkasında/içinde/önünde/sağında/solunda hareket halindeydi sürekli. Ancak etkili olamadı. 4-3-1-2 ya da daha detaylı haliyle 4-1-2-1-2 olarak dizilen takımın kanatları dış beklere kalınca oyun genelde ortada sıkıştı. Forvetlerin orta sahaya pek yanaşmaması da bu duruma katkı yaptı. İsmail topu Bobo’nun kafasına, Bobo da uzak köşeye attı da tabela değişti. Ankaragücü’nün Beşiktaş savunmasını zorlayacak bir yapısı yoktu gerçi. Zaman zaman topa hükmetme şansı buldular, savunmalarını öne çıkardılar ama duran toplar haricinde rakip kaleye yaklaşamadılar. İsmail ve Ekrem’in orta üçlü ile birlikte bu şablona işlerlik kazandırdığını söylemek lazım. Defans yönünde bazen aksasalar da, bindirmelerle rakibe epey tehdit oluşturdular.
Zemin yine kötüydü. Bundan dolayı pas hataları da normalin üzerindeydi. Aldığı her topu ezen Nihat mı, fiziksel olarak düşüş belirtileri göstermeye başlayan Hazreti Guti mi çıkar diye düşünürken, Schuster maçın hamlesini yaptı, Tabata’yı Nihat’la değiştirerek oyunun hakimiyetini tamamen eline aldı. Tabata ligde 4. asistine ulaştı ki bunların 3’ü korner ve serbest vuruşlardan. Önceki sezonlarda saç baş yolduran duran top zafiyeti/verimsizliği bu sene avantaja dönüşmüş durumda. Schuster’in takıma yaptığı en önemli katkılardan biri duran top organizasyonları.
Geçen yılın verimsizleri Tabata ve Nobre yapılarına uygun stratejinin içinde sivrilmeyi başardılar. Özellikle Nobre iki maçtır sahanın en iyilerinden. Tabata, maliyeti göz önüne alındığında hiçbir zaman tatmin edici düzeye çıkamayacak ama skora faydası açısından şu anda kritik bir oyuncu. Onur Bayramoğlu onu zorlayamadığı için de alternatifsiz. Nihat’ın yerine oyuna girdi, ancak o Guti’nin, Guti de Nihat’ın pozisyonuna geçti. Kaleye daha yakın oynama fırsatı bulan Hazreti Guti’nin şovunu izledik bu sayede.
3-0’dan sonra Ankaragücü’nün Vittek’le girdiği 2 net pozisyon var. Rehavete bağlanabilir ama özellikle 2. pozisyonda Toraman’ın klasik hatalarından biri vardı. Ferrari maç boyunca ne çok önde kaldı ne de geriye kaçtı; savunmayı iyi ayarladı. Cenk ise bu karşı karşıya pozisyonlarda yapabileceğinin en iyisini yaptı yine.
Haftaya Fenerbahçe deplasmanı. Yazılı olmayan Kadıköy kuralları -hakemlerin kolladığı ev sahibi takım- işlese de işlemese de Beşiktaş’ın galibiyetini konuşacağız galiba. Gollerin yağmur gibi gelsin Beşiktaş diyelim.
Beşiktaşımız - Ankaragücü Maçından Kareler
10 Eylül 2010 Cuma
İlker Şentürk: 3 Sene Üst Üste Şampiyonluğu İstiyoruz
“ Temmuz ayının 20’sinden itibaren yeni sezon çalışmalarına başladık. 2-5 Eylül tarihleri arasında, Avusturya’nın Bregenz şehrinde yapılan şampiyonlar ligi grup maçlarına katıldık. İlk gün Norveç şampiyonu Drammer ile çekişmeli bir mücadelede yer aldık. 30-29 kazandığımız müsabakada, İbrahim kalesinde devleşirken, Ozan, Ramazan, Oğuz, ve Ladyko çok iyi bir maç çıkardılar.
İkinci gün Slovak şampiyonu Tartan Preşov ile karşılaştık. Rakibimiz, kendi ligiyle beraber Macar liginde de mücadele ediyor. Ve bu sene Macar ligini 2. sırada bitirdiler. Bizimle oynadıkları mücadelede bir biz, bir onlar öne geçerken, çekişmeli ve zevkli bir oyun ortaya konuldu, her iki takım tarafından. Bir ara 4 farkla öne geçmelerine rağmen, arayı kapatıp, 1 farkla öne geçmesini de bildik. Ancak son 5 dakikada maalesef hakemlerin kararı oyunun gidişatını değiştirdi. Önce Ladyko, ardından Valeri ve Utku’yu 2 dakika cezası ile cezalandırdılar. Utku’nun cezası doğruydu; fakat diğer iki oyuncumuz yok yere ceza aldı. Bu da bizim oyunumuzu etkiledi ve kalan dakikalarda gol atamadık. Rakibimiz, bu süre zarfında 3 gol bularak, 30-27 kazandı.
Üçüncü gün Avusturya temsilcisi Bregenz ile oynadık. İki takım da birincilik şansını kaçırdığı için ortada bir mücadele oldu. Son 4 dakika kala aldığımız 2 dakika cezası ile eksik oynayarak, 32-28 mağlup ayrıldık sahadan.
Bu sonuçların ardından Estonya ekibi Pölva Serviti ile eşleştik. İlk maçı kendi sahamızda oynayacağız, bu durumu da avantajlı hale getirmek öncelikli hedefimiz. Burada alacağımız iyi skorla, 2. maçı daha kolay hale getirmek istiyoruz.
Şimdi odaklandığımız yer ise Süper Kupa. Bu sene ilk defa düzenlenecek olan organizasyonda, 15 Eylül’de, Eskişehir’de İzmir Büyükşehir Belediye ile karşılaşacağız. Türkiye Kupası ve lig şampiyonluğundan sonra bu kupayı da büyük Beşiktaş camiasına kazandırmak istiyoruz.
Sene içerisinde de Türkiye Kupası ve lig şampiyonluğunu kazanarak, hem taraftarlarımızı mutlu etmek, hem de 3 sene üst üste şampiyonluğu kulübümüze armağan etmek istiyoruz.
A Milli Takım kalecisi Altuğ Taşdem, Genç Milli Takım kalecisi Mesut Çebi ve geçen sene Bahçeşehir Üniversitesi’nde oynayan Ukraynalı Şasa ile kadromuzu güçlendirdik. Mevcut kadromuzla hedeflerimize birer birer ulaşacağımız inancını taşıyoruz. Bu uzun ve zorlu süreçte, taraftarlarımızın desteği bizim en büyük avantajımız olacaktır.”
9 Eylül 2010 Perşembe
7 Eylül 2010 Salı
Gerçek Beşiktaş'ın Avrupa Mücadelesi
Norveç’ten Drammen HK, Slovakya’dan Tartan Presov, Avusturya’dan A1 Bregenz ile aynı grupta yer aldı. Avusturya’da oynanan müsabakalar sonucu 1 galibiyet, 2 mağlubiyet alan takımımız, grubu 3.sırada bitirerek, EHF Kupası’na katılma hakkı kazandı.
İlk maçını Norveç temsilcisi Drammen HK ile yapan takımımız, güçlü rakibi karşısında başarılı bir mücadele ortaya koyarak, 29-30 galip ayrıldı. Viktor 8, Ozan ve Ramazan 7’şer gol atarak takımımızın skor yükünü çeken isimler oldu.
İkinci maçında Slovak temsilcisi Tartan Presov ile karşılaşan takımımız, ilk yarısını 14-12 geride kapatarak, mücadeleden de 30-27 mağlup ayrıldı. Ramazan 7, Oğuzhan 5 gol atarak, öne çıkan isimler oldular. Müsabaka boyunca rakibi ile kafa kafaya bir oyun sergileyen takımımız, maçın bitimine 8 dakika kala Utku’nun oyundan atılması ile konsantrasyonunu kaybederek, 3 sayılık farka engel olamadı.
Grup maçlarının son gününde A1 Bregenz ile mücadele eden Beşiktaşımız, 32-28 yenilerek, grubunu 3.sırada tamamladı. Devreyi 16-13 mağlup kapatan takımımız, grup maçları boyunca skor yükünü çeken oyuncularımızdan biri olan Ramazan’ın sakatlanması ile farkı kapatamayarak, müsabakadan mağlup ayrıldı.
Bu sonuçların ardından grubunu 3. tamamlayan Beşiktaşımız, EHF Kupası’na 2. turdan katılma hakkı kazanarak, Estonya temsilcisi Pölva Serviti ile eşleşti.
Beşiktaşımız’a EHF Kupası’nda başarılar.
SonBarikat