20 Kasım 2010 Cumartesi

Zarya Kaspiya : 26 - Beşiktaşımız : 23

Hentbol Takımımız, EHF Kupası'nın 3.turunun ilk maçında Rusya ekibi Zarya Kaspiya ile karşılaştı. İlk yarısını 14-9 geride kapadığımız müsabakadan, 26-23 mağlup ayrıldık. Bol eksikle mücadele ettiğimiz deplasmanın rövanşı, 27 Kasım Cumartesi günü saat 17:00'da Süleyman Seba Spor Salonu'nda oynanacak.

Maç sonunda umutlu konuşan yardımcı antrenörümüz İlker Şentürk: "Taraftarımızın desteği ile Süleyman Seba'da turu geçen biz olacağız." dedi.

16 Kasım 2010 Salı

Başımız Sağolsun


Gençlerbirliği-Beşiktaş maci sonrasi, geçirdiği kalp krizi sonucu 25 yasinda yasamini yitiren Remzi Kaya'nın ailesine ve yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.

15 Kasım 2010 Pazartesi

Gençlerbirliği : 0 - Beşiktaşımız : 2

Beşiktaşımız, ligin 12. haftasında Gençlerbirliği deplasmanından 2-0'lık galibiyet ile dönüyor. Ligdeki başarısız sonuçlar ve hafta içi kupa maçında alınan mağlubiyet sonrasında önemi çok daha fazla artan Ankara deplasmanında, galibiyeti Guti ve Hilbert'in golleri getirdi.

İlk yarının sonlarında Guti'nin penaltısı ile öne geçen Kara Kartallarımız, ikinci yarının uzatma dakikalarında Quaresma'nın harika pasıyla buluşan Hilbert'in düzgün vuruşuyla skoru 2-0'a getirdi. Bu sonuçla birlikte takımımız, ligde 8 hafta sonra bir müsabakayı gol yemeden tamamlama başarısı gösterdi.

Önümüzdeki hafta Konyaspor ile Şeref Bey'de mücadele edecek olan Beşiktaşımız'a sonsuz başarılar.

14 Kasım 2010 Pazar

Gecmis Olsun Ercan


Hentbol takımımızın sporcularından Ercan Aşıkoğlu, B. B. Ankara ile yapılan lig maçında köprücük kemiğinin kırılması sonucu ameliyat olmuştur. Kendisine acil şifalar diliyor, bir an evvel parkedeki yerini almasını umut ediyoruz. Geçmiş olsun Ercan

13 Kasım 2010 Cumartesi

B.B Ankaraspor: 23 - Besiktasimiz: 29


Parkenin Kartallari deplasmanda karsilastiklari rakibi Büyükşehir Belediyesi Ankaraspor’u 29-23 mağlup etti.

Ilk yarisini 16-14 onde bitirdikleri macin ikinci yarisinda da oyuna hakim olarak devam eden takimimiz bu galibiyeti ile hentbol ligindeki yenilmezligini surdurdu.

Ligde oynamis olduklari butun karsilasmalardan galibiyetle ayrilmasini bilen Kartallar, en yakin rakiplerinden birer mac eksikleri olan Büyükşehir Belediyesi Ankaraspor ve Trabzonspor ile iki mac eksigi olan Izmir Buyuksehir Belediyesi 'ne karsi alti puanlik bir fark ile zirvedeki yerini koruyor.

20 Kasim'da rus rakibi Zarya Kaspiya ile deplasmanda karsilasarak avrupa kupasindaki mucadelesine devam edecek olan takimimiz bu macin rovansini 27 Kasim'da Suleyman Seba'da oynayacak.

Gerek ligde gerek avrupa kupalarinda elde ettikleri basarili sonuclar ile bizlere gurur bahseden kartallarimizin kanadina ruzgar olmak icin istikamet Seba...

12 Kasım 2010 Cuma

G.Antep B.Sehir Belediyespor: 1 - Beşiktaşımız: 0


Futbol takımımız, Ziraat Türkiye Kupası B Grubundaki ilk maçında Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'a 1-0 yenildi.

B Grubu’nda Konya Torku Şekerspor, Gaziantep Büyükşehir Belediyespor, Manisaspor ve Trabzonspor’la eşleşmiş olan takımımız ilk maçında puan alamadi.

Takımımızın kupadaki rakiplerinden biri olan Konya Torku Şekerspor, ligde 3-2 yenildiğimiz Manisaspor'u 2-1 yenerek, gruplardaki ilk galibiyetini elde etti.

10 Kasım 2010 Çarşamba

"VOLECİ" ŞEREF GÖRKEY


Seref Görkey, 1913 yilinda Istanbul’da dogdu.Annesinin söyledigine göre, yapraklar dökülürken…Çok küçük yasta Nisantasi’nda futbola basladi ama yetistigi yer Besiktas Genç Takimi oldu.Kisa sürede yildizi parlayan Seref Görkey, 16 yasinda kapisindan adimini attigi Besiktas’tan bir daha hiç kopmadi. Besiktas futbol tarihinde, 18’i resmi olmak üzere, tam 22 sampiyonlukta imzasi olan Görkey, dönemindeki Milli maç azligindan sadece 1 kez A Milli formayi giyebildi. 12 Temmuz 1936 tarihinde Yugoslavya ile oynanan ve 3-3 biten o maçta da, takimin ilk golünü kaydetti.
Araliksiz 20 yil Siyah-Beyaz formamizi giyen Görkey, futbolculugu biraktiktan sonra da futboldan kopamadi. Beykoz ve Adalet’in yani sira Besiktas’ta teknik direktörlük yapti. Ne garip ki yasami boyunca hep 10 numara giyen Seref Görkey'i, En büyük Besiktasli Atatürk'ün de ölüm günü olan 10 Kasim tarihinde kaybettik. Aramizdan ayrilisinin 6.yilinda saygiyla aniyoruz. Ruhu sad olsun.

6 Kasım 2010 Cumartesi

Beşiktaşımız : 28 - İzmir B.Şehir Bel. : 14

Hentbol Takımımız, ligin 6. haftasında İzmir B.Şehir Belediye'yi 28-14 mağlup etti.

Devre: 13-8

SonBarikat

Daha fazla fotoğraf için...

5 Kasım 2010 Cuma

Porto: 1 - Beşiktaşımız: 1

Porto deplasmanında alınan beraberliğin anlamı büyük. Özgüveni tekrar kazanmak açısından paha biçilemez bir sonuç olduğu kesin. Özellikle 2. yarıdaki oyun takımın toparlanmaya başladığına işaret ediyor. Ayrıca CSKA Sofya’nın Rapid Wien’i yenmesiyle birlikte gruptaki işleri iyice kolaylaştırdı bu bir puan. Zira kalan 2 maçın da favorisi Beşiktaş.

Schuster’in Beşiktaş’ına yakışır bir şekilde bol aksiyonlu ve heyecanlı bir 90 dakika yaşadık. Bu 90 dakikanın en önemli özelliği ise takımın bir standartı tutturması. Porto arka arkaya pozisyonlar bulurken dahi dağılıp oyundan kopmayan, stratejisini uygulamaya çalışan soğukkanlı bir takım vardı sahada. Kimi aklıevvel skor yorumcuları “Schuster Beşiktaş’a ne vermiş” diye cahil cesaretiyle çıkıyorlar ya, işte Schuster’in Beşiktaş’ında farklı olan nokta bu “karakter”.

Bernd dayı, etkisiz eleman Tabata’yı daha önce pek yapmadığı bir şekilde 2. yarının başında oyundan alınca gidişat değişti. Son haftalarda formsuzluğu tavan yapan Holosko’nun oyuna dahil olup Beşiktaş’ı galibiyete doğru ivmelendirmesi şaşırtıcıydı. Keza Nihat’ın efsanevi golü de. Rüştü’nün hesapta olmayan boyun sakatlığıyla tekrar kaleye geçen Hakan’ın kronik zamanlama hatası ise hakemlerinkiyle beraber anılmalı. Auta giden topun peşindeki oyuncu düşerken ona yapılan müdahaleye penaltı verilmesi en hafif tabiriyle işgüzarlık.

Pozisyon niceliği açısından Porto önde olabilir ama bunların niteliği açısından iki takım arasında fazla fark yoktu. Toraman üst düzey bir stoperin görmeyeceği kartlarla oyundan atılmasa galibiyeti konuşuyor olabilirdik. Alt ligden gelen Ersan’ın yer tutuşu, hamle zamanlaması, hava hakimiyeti, oyun görüşü Porto karşısında da geçer not alırken, Toraman’ın dökülmesini ve stoper mevkisindeki yeterliliğini tartışmak gerek.

Maç öncesinde beraberlik herkesi fazlasıyla memnun ederken, galibiyetin kaçmasına üzülmek de varmış. Muhtemelen yıllar sonra bile Bobo’nun 3 kişiyi sırtına alıp 40 metreden yaptığı muhteşem aşırtma vuruşun gol olmamasına hayıflanacağız. Hayatta Beşiktaş, hayat da Beşiktaş...

SonBarikat

4 Kasım 2010 Perşembe

"PES" Arkadaş!


"PES ARKADAŞ !!!"

Koca BEŞİKTAŞ JK dergisi, çok kıymetli Genel Yayın Yönetmenimiz Gökhan DİNÇ, artık hangi aklı evvelin "Pazarlama Stratejisi" fikrinden etkilendi bilinmez... Fakat yazdığı konuya gerçekten "PES" demekten başka birşey gelmiyor aklımıza.

Yazısı şöyle;

SÖZ VERDİK BİR KERE

Sizlere farklı bir dergi yapmak icin söz verdiğimizi hatırlıyorum. Son üç sayıdaki farklılıklar ile aldığım tepkiler için herkese teşekkür ediyorum. Gerek içerik gerek ise mizanpaj konusunda gösterdiğiniz hassasiyet ve takipçilik bizim azmimizi daha da artırıyor. Hemen hemen her sayıyı elinize aldığınızda sizlere yeni bir sürpriz yapmanın ve bu sürprizlere sizlerin vereceği tepkilerin beklentisi içine girmek bizleri heyecanlandırıyor.

Artık dergimiz içinde piyasaya yeni çıkan PC, Play Station, PSP ve X-BOX konsollarda oynanabilecek oyunların tanıtımı, detaylı bilgileri ve bazı gizli bilgileri sizlerle paylaşacağız. İşte bu yeniliğe adaptasyonu artırmak için sizleri ödüllü bir yarışmaya davet ediyoruz. Bu sayımızda bir çoğumuzun elinde nasır çıkmasına neden olan bir oyunun 2011 versiyonunu sizlerle paylaşacağız. İlk beş kişiye PES 2011 (PC) oyunu, ikinci beş kişiye ise PES 2011 T- Shirt'ü veriyoruz. Haydi bir an önce bilgisayar başına, bize bir an önce doğru yanıtı gönderin ve biz de size PES 2011 oyunu bilgisayarınızda oynama şassı tanıyalım.

Bu arada Kasım sayımızın kapak konusunu belirlerken ekip arkadaşlarımla yine hiç zorlanmadık. Tecrübe, performans, hırs ve profesyonellik dendiğinde Türkiye'de akla ilk gelen oyuncuya sahip takımsanız, hiç zorlanmazsınız. İbrahim Üzülmez'e öncelikle takım içindeki performansı dolayısıyla sonrasında da röportaj sırasında bizlere gösterdiği yakın ilgi nedeniyle teşekkür ediyoruz. Kaptan bizleri kırmadı ve Fi-Yapı İnönü Stadında aklımıza gelen tüm soruları içtenlikle yanıtladı. Kendi Tabiri ile "Beşiktaş Kaptanı nerede, nasıl konuşucağını iyi bilir "düşüncesi çercevesinde.

Saygılarımla

Gökhan DİNÇ
BJK Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

Şimdi neresinden başlasak bilemiyoruz...

Dergimizin içinde, paylaşılacak bunca gündem varken, muhtemel ki bazı oyun dergi veya sitelerinden aparılarak paylaşılması planlanan, "oyun tanıtımı, gizli şifre paylaşımı v.s." komik içerik planlamaları ne açıdan hizmet edecek Beşiktaş'a ?

Orjinali 70 ila 150 lira arasında değişmekte olan bu oyunların dergimizde tanıtılması, dergi satışımızı mı arttıracak, yoksa bu oyunların satışını mı?

Bu oyunlara ilgi duyan genç arkadaşların yaş düzeyindeki tüm oyun severler, hele Beşiktaşlı iseler, bu 70-150 arası paraları bu oyunlara verip almamakta aksine "crack" denilen türlerinin paylaşıldığı warez alanlardan bu oyunlara ulaşmaktadırlar. Bu anlamda bu oyunları tanımak için bizim BJK dergiye ihtiyaçları yok bu gençlerimizin. Hele hele bu bakışla dergiye ilginin artırılmasını beklemek tam anlamıyla safdillik olur.

Hadi onu geçtik, "promosyon" amaçlı yapıyorsunuz bunu diyelim, yahu kardeşim prome edeceğiniz ürün mü kalmadı. Promasyonda araç olarak kullanırken "bir amaca" da hizmet etmesini sağlayacağınız hiç mi konu yok.

PES 2011 ile ilgili yarışma yapılacak, oyun verilecek yetmedi T-Shirt verilecek. Bak bak bak bak....

Yani genç kuşağı BJK'yı PES 2011 de kovalamaya, üstüne de formamız ya da lisanslı t-shitr'ümüzü giymeye özendireceğimize PESS 2011 t-shirt'ü giymeye teşvik edeceğiz... Nasıl olsa "Pazarlama Stratejisi" bu... Koymaz Beşiktaş çocuğuna...

Bir sürü "İstişare Kurulu" kuruldu... Dergi yayın ekibi değişti... Dergi içeriği açısından bir sürü olumlu gelişme taraftar tarafından zorlanırken, kalkıp koca koca adamların aklına gelen "Pazarlama Stratejisi"ne bak...

PES DOĞRUSU !!

SonBarikat

3 Kasım 2010 Çarşamba

Yıldırım Demirören' Açık Mektup


Konuk yazar Eski Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'dan, Yıldırım Demirören'e mektup.


" Sayın Yıldırım Demirören’e Açık Mektup

Sayın Başkanım, Siz Beşiktaş Spor Kulübü başkanı olarak gerçekleştirmeye çalıştığınız misyonu, futbol ve basketbolda gerçekleştirme yolunda hızla ilerliyorsunuz. Futbolda transfer ettiğiniz sporcular tüm Türkiye tarafından beğeniyle izleniyor. Son zamanlarda da basketbol için gerçekten çok çok önemli bir transferi gerçekleştirdiniz. Ve sanırım birçok sporsever (biz de dahil) yeni transferiniz İverson’u izlemek için salona gideceğiz. Bu, sadece basketbol değil tüm spor branşları adına da gerçekleştirilmiş önemli bir başarı. Bunun devamının da geleceğini düşünüyorum. Tüm camiaya ve Türk Sporuna hayırlı aynı zamanda da tüm altyapı sporcularına iyi bir örnek olmasını dilerim.

Ancak, kulüp olarak sıranın Hentbol branşına geldiğini düşünüyorum. Hentbolün Türkiye’de oynanmaya başlamasından beri istikrarlı bir şekilde devamlılığını sürdüren Beşiktaş Hentbol Takımı’nın, bu istikrarını daha üst ve uluslararası düzeyde başarılarla taçlandırabilmesini istemekteyiz. Bu düşüncemi sanırım tüm Hentbol ailesi paylaşacaktır. Bunun için, basketbol ve futbolda yaptığınız cesur, aynı zamanda fedakarlık gerektiren çalışmaları Hentbolde de yapmanızı bekliyoruz. Çünkü, böylesine uzun süreli bir istikrarı devam ettiren en değerli kulübümüz Beşiktaş’ın Hentbolde daha kaliteli ve seyirci potansiyeli, izlenme oranı çok yüksek ülkelerle oynaması gerektiğini düşünüyorum. Diğer transferleriniz kadar yüksek maliyetlere ulaşmayacak bu hamlenin enaz 2-3 çok kaliteli oyuncu ile desteklenerek, Türk Hentbolüne getireceği katkıyı çok iyi tahmin edebiliyorum. Bu hamlenizin, diğer değerli dost ve rakipleriniz Galatasaray, Fenerbahçe gibi kulüpleri de motive edebileceğini düşünüyorum. Eski bir hentbolcü olarak gönlümden geçenleri yazmak ve size ulaşıp ulaşmayacağını bilememe rağmen bunu yazmak istedim.

Umarım tüm hentbol camiasının katılacağını düşündüğüm bu dileğimi değerlendirmeye alır, gerekli çalışmaları ilgili kurullarınız vasıtasıyla yürütürsünüz. Şimdiden, şahsınıza ve kulüp olarak bu devamlılığı sağlayan sizden önceki başkanlara da, bugüne kadar ki destekleriniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım. "
Dr. Zeki Pehlivan
Eski Milli Hentbolcu
SonBarikat

2 Kasım 2010 Salı

Beşiktaşımız :3 - Bursaspor : 0 (A2)






Havanın güzelliği ve maçın oynanacağı sahanın da bulunduğum civara yakın olması, Beşiktaş A2 takımını izlemem için yeterli sebeplerdi. Bir de bu sezon kendilerini hiç izleyememiş olmam da etkenlerden biriydi tabi… Şansıma; U19 milli oyuncuları takıma dönmüş ve Onur ile Ali Kuçik gibi A Takım klâsındaki isimler de tekrar A2’ye devredilmişti. Yani ideal bir kadroyu izleme fırsatı doğmuştu maçı izleyenler adına… Ancak aynı şans, saha koşullarında yoktu maalesef. Korkunç bir zemin vardı… Zaten tam olarak “çim” denemezdi sahaya, yer yer çimler vardı; tıpkı 80’lerde olduğu gibi. Buna yağmurla birlikte, toprağın yumuşaması da eklenince; depar atmak bile çok zorlaşıyordu genç oyuncular için. Diz döner, bilek burkulur; her türlü tehlikeye açık bir saha… Zaten Caner Turp, ikinci yarıya çıkamadı dizindeki sakatlık sebebiyle. Daha önceden mi bir şey vardı, zeminden mi gitti bilemiyorum.


İlk yarıya biraz geciktim, stadın girişini bir türlü bulamadım… Uzaktan görünüyor ama nereden giriş var belli değildi, neyse tecrübelendik artık. Tribünde bir yer beğenip, oturdum. daha sonra farkına vardım ki; Raşit Çetiner de aynı mekanı beğenmiş, bir koltuk önümde maçı takip ediyordu… “Onur’u iyi izle hoceaaa!” gibi bir apaçilik yapmadım, merak etmeyin… İyi ki de yapmamışım zaten, Onur forma giydiği 45 dakika boyunca “sakınarak” oynadı. Ali Kuçik’e attığı bir derin pas haricinde sahada yoktu. Ümit Milli Takım Hocası tribündeyken doğru mu yaptı, yanlış mı bilemiyoruz. Ama galiba doğruyu yaptı… Zaten artık A Takım’da düşünülen bir oyuncu, bu sahada kendini heder etmesi pek mantıklı olmazdı.

Bir altyapı takımını ilk kez bu kadar “A Takım’a benzer” anlayışta gördüm. Defans epey önde oynuyor, takım topsuz oyunda 4-5-1 halini alıyor ve alan kapatıyordu. Bununla beraber bazı bireysel taktikler de A Takım’la örtüşür özellikteydi; Samet, tıpkı Tabata modeli bir görev almış, içe hareketlenip sağbekine (Oğuz) alan bırakan bir kenar oyuncusu gibiydi. Ali Kuçik ise solda görünse de, hücumda mutlaka forveti ikiliyordu. Onur da, Semih – Emir ikilisinin hemen önündeydi, bu da son Sivas maçındaki A Takım ortasahası mantığıydı.

Zemin dolayısıyla maçta pozisyon sıkıntısı yaşanıyordu genel olarak, zaten bir oyucunun driplinge kalktığını göremeden maçı bitirdik… İki takım da uzun top yolunu seçmişti mecbur sebeplerle. Bu bağlamda Atınç, 1.96’lık boyuyla Beşiktaş savunmasında sigorta gibiydi. Beşiktaş adına bulunan iki güzel pozisyon vardı, ikisi de duran toptu. Caner, yine beklediğimiz üzere harika kesmeler yaptı. Kafaları vuran Ali Kuçik’ti; birinde top az farkla auta gitti, diğerinde ise direkten döndü. Ancak direkten dönen pozisyonda bayrak kalktı, yine de Caner’in ortası ve Ali’nin kafası hatıra kayda değer gördüğüm bir pozisyondu.


Bursaspor’un ise hızlı çıkarak yakaladığı iki net pozisyonu vardı. Birisinde top direkten döndü, diğerinde Emir hızlı geriye dönerek atağı sonlandırdı. Bursaspor’un Eren ve Muhammed’den boşalan 11 – 9 numaraları, gayet iyi çocuklara devredilmiş… Bugün o formayı giyen iki oyuncu da çok etkiliydi. Raşit Hoca’nın elindeki oyuncu listesinden kopya çektim; 11 numara Emre Pehlivan’mış. Zaten hali hazırda birçok genç milli takım forması giymiş, ancak ayağı kırıldığı için son dönemde piyasada yokmuş. Bir kenar oyuncusuna nazaran gayet iyi bir boya sahip (sanırım 1.85 civarıydı) ve maç içinde devamlılığı var. 9 numaraları ise Okan Deniz. 94 doğumlu olmasına rağmen gayet güçlü bir santrafor gibi duruyordu bu yaş kategorisinde…

İkinci yarıya başlamadan önce, Beşiktaş’ın hücum edeceği kaleye daha yakın olmak için yerimi değiştirdim. Totem yapmadım ama sonucunda 3 gol geldi, neyse… Mailleşme yoluyla da olsa küçük bir tanışıklığımız olan Oğuz Ceylan’ın ağabeyi hemen yanımdaydı, ilginç bir tesadüf oldu. Kendisine Schuster ve Oğuz sorularını yönettim tabi… Tayfur Hoca, kupa maçlarında Oğuz’u değerlendirebileceklerini söylemiş, umarım Gaziantep BLD. maçında fırsat bulur. Daha sonra ise kendisini tanıyan Cumali yanımıza geldi, muhabbet daha da güzelleşti.
Neyse maça dönelim; Onur’un yerine oyuna dahil olan Volkan Ekici maça damga vuracaktı… Bilindiği üzere kendisi bu sezon Almanya’dan getirildi. Fizik olarak olumlu anlamda sırıtıyor, çok güçlü görünüyordu. Hatta Cumali’ye espri babında “bu çocuk Holosko’dan güçlü yahu” dedim, katılmadı. “Yok be abi, Holosko’ya biz omzu atıyoruz, kendimiz düşüyoruz… O olsun, Nihat Abi olsun taraftardan korkmaya başladıkları için oynayamıyorlar.” Dedi, haklıydı da… İddia ettiğine göre Volkan, topla da harika giden bir oyuncuymuş fakat bu zeminde gösteremiyormuş…


İlk gol gayet organize bir ataktı. Hızlı gelişen oyunda; Ali Kuçik soldan topu sürdü, Oğuz bir diğer kanatta bindirmeyi yaptı, Ali Oğuz’u gördü, Oğuz da boşta olan Volkan’ı… Keyifli bir gol oldu. Caner’in oyundan çıkmasından sonra duran topları kullanan Oğuz, yine bir serbest atışta vuruşunu yaptı, top arka direkte Volkan’da kaldı, o da Atınç’ı gördü ve 2-0 oldu. Çok geçmeden de penaltı kazanıldı ve takımın penaltıcısı Kemal, topu çatala gönderdi. Bu dakikadan itibaren, muhtemelen hakeme küfür eden Ali Kuçik’in kırmızısı dışında olağanüstü bir durum yaşanmadı. Beşiktaş A2 takımı; kendini çok zorlamadan, konsantrasyonunu hiçbir saniye bozmadan oynadığı maçta, taktik becerisiyle lideri farklı mağlup etti diyebiliriz…


Bireysel olarak değerlendirmelere, sadece olumlu tarafından bakarak gireceğim. Bu sahada “şu kötüydü” demek olmaz… Geçmişten izlediğim oyuncular arasında, en çok kendini geliştirmiş gördüğüm isimler Oğuz ve Atınç’tı. Zaten her ikisi de A Takım’la idmanlara çıkıyor zaman zaman… Bu sezon Fenerbahçe’den alınan, Fransa doğumlu Semih Beyaz merak ettiğim oyunculardandı. Ortasahada gayet iki taraflı çalıştı, atletik bir oyuncu. Bununla beraber topla ilişkilerde de sıkıntısı yok, zaten solak bir insanın topla kötü olması düşük bir yüzde… Kendisini daha rahat değerlendirmek için iyi bir zeminde görmemiz gerekiyor, ancak bana umut aşıladığını söyleyebilirim. Gençlerbirliği’nden alınan Kemal Akbaba’dan ise pek bir şey anlamadık. Kendisini test edeceğimiz bir pozisyon yaşanmadı, sahanın en yaşlı oyuncusu olduğu için fizik olarak iyi duruyordu. Ancak bu sezon epey gol atan bir oyuncu, penaltıdaki vuruşuyla “şut” konusunda maharetli olduğunu gösterdi.


Cumali’nin “Ernst’in bölgesine oynatılırsam, bu yaşımda bile hiç sırıtmam...” sözüyle günü noktaladık. Kendine hayli güvenen ancak bir o kadar da mütevazı, şeker gibi bir kardeşimiz. Omzu çıkmasaymış, Porto – Manisa gibi maçlarda kadroda olması kesinmiş… Şanssızlık. Ali Kuçik’e sitemli bu konuda, “Fırsatını bulmuşsun Porto maçında, değerlendireceksin. Heyecan, meyecan dinlemeyeceksin be abi...” dedi ve ekledi; “Bana fırsat geldiği gün, bu dediğimi hatırla :)” Kısa bir muhabbetle de olsa, kendisiyle tanıştığıma çok memnun oldum...


Takım bugünkü performansıyla, maç sonundaki yemeği kesinlikle hak etti. Hatta Sinan Vardar’ın bu tip yemekleri çoğaltması gerekiyor. Hem birlik beraberlik, hem de güçlenmek için... Malum, her iki gurbetçi kökenli oyuncu da (Volkan, Semih) fizik olarak çok farklı duruyorlardı… Bir dahaki iç saha maçı Fenerbahçe ile. Bu ufak çaplı derbi İnönü’de oynatılsa ne güzel olurdu, hazır zemin de adam edilmişken…


Mustafa Demirtaş

http://cartalete.blogspot.com/2010/11/a2-mac-analizi-besiktas-a2-3-0.html


Harika maç yazısı için Mustafa Demirtaş'a sonsuz teşekkürler.

Daha fazla fotoğraf için...