31 Ocak 2011 Pazartesi

HAFTANIN PROGRAMI



31 OCAK PAZARTESİ

Beşiktaş - Dardanelspor / A2 Futbol / NEVZAT DEMİR TESİSLERİ / Saat 13:30

02 ŞUBAT ÇARŞAMBA

Beşiktaş - G.Antep B.Bld. / Futbol Türkiye Kupası / ŞEREF BEY STADI / Saat 20:00
Chateau d'Ax (ITA) - Beşiktaş / Volaybol Kadınlar CEV CUP / İTALYA / Saat 20:30

05 ŞUBAT CUMARTESİ

Beşiktaş - Halkbank / Voleybol Genç Erkekler / AKATLAR / Saat 11:00
Beşiktaş - Dardanelspor / U14 Futbol / FULYA TESİSLERİ / Saat 12:00
Beşiktaş - Halkbank / Voleybol Erkekler / AKATLAR / Saat 13:30
Beşiktaş - Dardanelspor / U15 Futbol / FULYA TESİSLERİ / Saat 13:45
Kasımpaşa - Beşiktaş / U18 Futbol / ALBAYRAK SAHASI / Saat 14:15
Beşiktaş - Karabükspor / Futbol / ŞEREF BEY STADI / Saat 16:00
M.Milli Piyango - Beşiktaş / Hentbol / YAŞAR SEVİM SPOR SALONU ANKARA / Saat 17:00


06 ŞUBAT PAZAR

İller Bankası - Beşiktaş / Voleybol Genç Kadınlar / BEŞTEPE SALONU ANKARA / Saat 11:30
Bursaspor - Beşiktaş / U16 Futbol / VAKIFKÖY TESİSLERİ / Saat 12:00
Beşiktaş - Alanya Bld. / Basketbol Kadınlar / AKATLAR / Saat 15:30
İller Bankası - Beşiktaş / Voleybol Kadınlar / BAŞKENT SALONU ANKARA / Saat 17:30

HAFTANIN SONUÇLARI

BJK SONUÇLARBeşiktaşımızın takımları, bu hafta oynadıkları 20 müsabakadan 12 galibiyet, 1 beraberlik, 7 mağlubiyet ile ayrıldı. Haftanın maçlarında sonuçlar şöyle;




22 OCAK CUMARTESİ

Bursa Nilüfer Bld.: 25 - Beşiktaş: 45 / Hentbol
Gaziosmanpaşa: 1 - Beşiktaş: 1 / U18 Futbol
Beşiktaş: 99 - Yalova: 47 / T.S.Basketbol
İUSK: 71 - Beşiktaş: 73 / Basketbol Kadınlar

23 OCAK PAZAR

Fenerbahçe: 3 - Beşiktaş: 0 / U17 Futbol
MKE Ankaragücü: 0 - Beşiktaş: 3 / Voleybol Genç Kadınlar
MEF Okulları: 0 - Beşiktaş: 3 / Voleybol Genç Erkekler
Beşiktaş: 82 - T.Telekom: 75 / Basketbol Erkekler
MKE Ankaragücü: 3 - Beşiktaş: 1 / Voleybol Kadınlar
MEF Okulları: 2 - Beşiktaş: 3 / Voleybol Erkekler


24 OCAK PAZARTESİ

Bucaspor: 1 - Beşiktaş: 2 / A2 Futbol

26 OCAK ÇARŞAMBA

Beşiktaş: 71 - Ceyhan Bld.: 62 / Basketbol Kadınlar
Tofaş: 1 - Beşiktaş: 3 / Voleybol Erkekler Türkiye Kupası
Beşiktaş: 2 - Trabzonspor: 1 / Futbol Türkiye Kupası

29 Ocak Cumartesi

Galatasaray: 71 - Beşiktaş: 53 / Basketbol Kadınlar
Beşiktaş: 36 - Ankara İl Özel İdare: 27 / Hentbol
Bandırma Banvit: 82 - Beşiktaş: 68 / Basketbol Erkekler

30 Ocak Pazar

Beşiktaş:1 - Galatasaray:3 / Voleybol Kadınlar
İstanbul BB: 2 - Beşiktaş: 1 / Futbol
Beşiktaş: 0 - Ziraat Bankası: 3 / Voleybol Erkekler

BEŞİKTAŞ-ANKARA İ.Ö.İ.

BEŞİKTAŞ-ANKARA İL ÖZEL İDARESüleyman Seba Spor Salonu'nda az sayıdaki taraftarımızın önünde oynanan maça Ankara ekibi iyi başladı...

Hakemlerin göstermiş oldukları kötü yönetim de, rakibimizin işine yaradı...

İlk devrenin sonlarına doğru oyunun kontrolünü ele alan Beşiktaşımız, sonuca gitmekte zorlanmadı... İlk yarıyı 18-12 önde kapatan Beşiktaşımız 2. yarıda da maça ağırlığını koyarak maçı 36 - 27 kazandı...

Teşekkürler Parkenin Kartalları...


Fotoğraflar için aşağıdaki linke tıklayınız.



http://www.sonbarikatbesiktas.com/barikat-galeri/detail/32/789.html

İ.B.B.-BEŞİKTAŞ

I.B.B.-BEŞİKTAŞAklımda Bir Tek Sen, Fikrimde Bir Tek Sen,
Ne Farkeder Kartal, Sen Hergün Yenilsen,
Uğrunda Herşeyden Öyle Vazgeçmişken
Nasıl Vazgeçerim Beşiktaş'ım Senden...





Fotoğraflar için aşağıdaki linke tıklayınız.

http://www.sonbarikatbesiktas.com/barikat-galeri/detail/31/761.html

25 Ocak 2011 Salı

ŞEREF BEY'DEN MEKTUP VAR!

ŞEREF BEY


Yazar: Abdullah Doruk KOÇ


O zamanlar İstanbul’da bu kadar insan yoktu. Sokakların adımlarla geçilebildiği ve plaza ne demektir bilinmeyen zamanlardı. Trafik keşmekeşi nedir bilmezdi insanlar. Ülke ardarda gelen savaşların eşiğinden çıkmış ve yeni doğmuş bir bebek gibi emekleme aşamasındaydı. Gündelik hayatı, hobi denen mereti ilk kez tanıyordu insanlar ve futbol maçlarına dahi son derece şık ve güzel geliniyordu.

O zamanlar İstanbul’da bu kadar stat da yoktu. Tek tribünlü Fenerbahçe Stadı ve Şeref Stadı vardı. Günler geçip takım ve maç sayısı arttıkça statlar ihtiyacı karşılamaz oldu. Benim sahne alma sıram geliyordu artık, bilinmezlerde daha fazla duramazdım. Doğdum…

Zor ve sancılı oldu doğumum, tıpkı her ananın evladını doğururken çektiği o kutsal acı gibi. Planlandığı gibi olmadı yeryüzüne gelişim. Gazhane tarafındaki tesislere dokunamadılar. Sonra orayı yüksek bir taş duvarla kapattılar, artık yeryüzüne inebilirdim. Hatta İstanbul’un en güzel yerine konabilirdim. Ayaklarımın altındaydı İstanbul ve artık Türk futbolunun yeni merkeziydim.

1947 senesinin bir sonbaharında açtım kapılarımı cümle cihana ve cihan padişahı Beşiktaş’a. Yabancı bir takımla oynuyorlardı. Seyirciler hep bir ağızdan Beşiktaş’ı destekliyordu. O gün benim de her zerrem siyah beyazdı. Sanki o gün karar vermiştim ömrümün sonuna dek Beşiktaş’ın olmaya. Hele gençten bir çocuk vardı, Süleyman. İlk golü attığı vakit insanların öyle bir sevinci vardı ki görmeliydiniz. Ben böyle mutlulukların yeni adresiydim.

52 yılıydı, adımı değiştirdiler. Siyasi imiş, öyle dediler. Yeni adım Mithatpaşa’ydı ama insanlar yine de yalnız bırakmıyorlardı beni. Akın akın geliyorlardı sevdalısı oldukları renkleri görmeye. Ben aşıkları buluşturuyordum. Bu yüzden herkes beni sevdi. Hatta herkes futbolu benimle sevdi. Artık tüm maçlara neredeyse ev sahipliği yapıyordum. İstanbul’un üç büyüğü de benim kucağımda oynadı maçlarını. En büyük yıldızlar benim çamurumla yıkandı. Kimleri kimleri mutlu ettim, ya da üzdüm bir bilseniz. Kimleri gördüm, kimleri taşıdım üzerimde. Kimler ayak bastı harcıma keşke kelimeler yetse de dökebilsem. Milli maçlar da dahil olmak üzere ne tarihi günlerin altında imzam var benim. Belki şu vatanda Türk Bayrağı’nın santra öncesi en çok dalgalandığı yerim.

Yıllar ilerledikçe düzen de değişiyordu ve insanlar her yeni düzene ayak uydurmakta çok hızlıydılar. İsmim 73’te yeniden eski şeklini aldı, ona da çabucak alıştılar. Bir de artık her takım maçlarını burada oynamaya başlamıştı. Derbi maçlarda da öyle bilet sınırı falan yoktu, isteyen gelebildiği kadar geliyordu. O dönemde tüm seyircileri tanıdım yakından, bana en yakın gelen ilk gözağrım Beşiktaş’ın taraftarıydı. En görkemli yerim kapalı tribündü, gerçi hala da öyle derler. O kapalı tribüne hakim olmak için taraftarlar arasında bir güç gösterisi başladı. Beşiktaşlılar mangal yürekli çocuklardı. Hürriyet, Şeref, Bahattin, daha niceleri… Verdikleri kavga sonucu aldılar kapalıyı, bir daha kimselere vermemecesine. Artık onlar bana, ben onlara kavuşmuştum.

15 yıl hüzünle geçtikten sonra 82’de şampiyon oldu Beşiktaş. Bu da çok önemliydi elbet ama daha da önemlisi benim bir sevgili bulmamdı. O sene Beşiktaş semtinin gençleri bir grup kurdular kendi aralarında. Adını Çarşı esnafından, gücünü alın terinden alsın diye Çarşı koydular adını. Optik vardı, Ayhan, Cem, Alen, Cavit, “Hacıbaba”, Hasan, Murat, niceleri… Beşiktaş sevgisi çığ gibi büyürken ben o kapalının göbeğindeki yakışıklı çocuk Çarşı’ya kaptırmıştım gönlümü.

Çok güzel günlerimiz, anılarımız oldu. O 15 senenin tadını çıkarırcasına seri şampiyonluklar gelmeye başladı. Gencecik, fidan gibi Beşiktaş çocuklarının eviydim artık. Efsane kadro olarak tarihe geçecek isimler, mayalarında benim kokumu taşıdılar hep. O zamanın başkanı da yukarda bahsettiğim Süleyman vardı ya, oydu işte. Beşiktaş’ı çok mutlu ettik beraber, Beşiktaş da bizi. Metin’in fuleleri, Takoz’un faulleri, Feyyaz’ın golleri, Ferdinand’ın estetik çalımları, Mutlu’nun uzun taçları, Sergen’in frikikleri, Pascal’ın kapalıya koşması, İlhan’ın kartal kanatlarını açması hiç çıkmadı aklımdan. Aşkımız devam ediyor, aşkımızı büyütenlerin sayısı ise artıyordu. Milenyum dedikleri bir çağ kapıda bizi beklerken trilyoner dedikleri bir herif talip oldu bana. Cevabı kapalı verdi, “İnönü bizimdir, direkleri sizindir.”

Hepinize, gelmiş geçmiş her birinize minnet borçluyum çocuklar. Bazı zaman öyle boynu bükük ayrıldınız ki, bir daha gelmeyeceğinizi bile düşündüm. Ama siz her seferinde daha kalabalık, daha gür sesli, daha başı dik geldiniz. Ne bana ne sevdaya hiç küsmediniz, beni yalnız bırakmadınız hiç. O zaman söylemedim ama şimdi söyleyeyim, ben de size çok kıyak geçtim aslında. Mesela Barcelona’yı 3-0 yendiğimiz maçta Baba Hakkı’yı, Vedat’ı, Sanlı’yı, Yusuf’u kimseler görmeden ben aldım içeri. Biz o maçı 11’e 11 oynamadık. O meşhur PSG maçında herkese durması gereken yeri ben fısıldadım. Liverpool maçında siz kan ter dökerken ben kıs kıs gülüyordum çünkü kalenin içine otobüs parketmiştim çaktırmadan, imkansızdı gol olması. Her devirdiğimiz maçta vardır bir Ali Cengiz’im. Feda olsun Beşiktaş’a azizim.

Desibel rekoru kırdığınız günden beri kulağımda işitme kaybı var. Beşiktaş taraftarı kavga ettiği gün kalbim teklemeye başladı, huzur vermiyor. O kadar maçı kaldırmak kolay değil, tansiyonum da var artık. Doktorlar heyecan verici şeyleri yasakladı, Fener maçlarında bile perhizdeyim artık. Anladınız siz onu… Kolonlarım çatladı, koltuklar eskidi, boyalar dökülmeye başladı. Ben galiba ufaktan yaşlandım ey yoldaşlar. O çağa ayak uydurmakta bir numara olan insanoğlunun da istekleri değişti.

Eskisi kadar sağlam olmayınca insanlar da eskisi kadar güvenemiyor bana. Ben siz üşürken oturduğunuz yerde sizi ısıtamıyorum da. Üstünüzü örtemiyorum yağmur yağdığında ey yeni ve eski açık. Halbuki şimdi stat battaniyeleri var. Açılır kapanır oluyor, bir damla üşümüyorsunuz. Maç seyrederken portakal suyu falan da dağıtamam size. Dedik ya yaşlandık diye evlat… İşte beni bu yüzden emekli etmek istiyorlar. Oysa biz mutluyduk değil mi böyle? Siz ıslansanız da yağmurla coşuyordunuz hatta besteniz bile vardı ya. Siz ne kadar soğuk olsa da hava benimle ısınmıyor muydunuz söylesenize? En güvende hissettiğiniz yer benim yanım değil miydi? Artık böyle diyorlar, beni yıkıyorlar. Üstelik karanlıktan korkarım ben, birileri iyi geceler demeden uyuyamam. Sizin o son dakikalarda Gündoğdu var ya hani, o benim iyi geceler öpücüğümdü. O da mı gidiyor şimdi? Hay Allah.

Neyse yoldaşlar, lafı uzun ettim. Aslında anlatmadıklarım anlattıklarımın yanında okyanustur. Neler götürüyorum kendimle bir bilseniz. Anlattığım kadarını yazmasını bir arkadaşınızdan istedim. O da en mutlu günlerini benimleyken yaşamış, öyle söyledi. Ben de madem öyle, borcunu öde dedim. Bu da benim size ayrılırken hediyem olsun hesabı.

Şunu unutmayın… Beşiktaş benden sonra da var olacak ve payidar kalacak ama Beşiktaş ve sizler olmasanız ben bir hiçtim. Ve size bir sır daha vereyim giderayak. Ben en çok sizin bana “Şeref Bey” deyişinizi sevdim. Şerefiniz daim olsun, şerefin çocukları.

Beşiktaş ve Beşiktaşlılığın önünde saygıyla eğiliyorum.
Mabediniz, Beşiktaş İnönü Stadı.


şeref beyşeref beyşeref beyşeref bey


şeref beyşeref beyşeref beyşeref bey


inn10şeref beyşeref bey

24 Ocak 2011 Pazartesi

DİKİLİTAŞ'IN PLASTİK SANDALYEDEN SETİ !

dikilitaş - alen markaryan


Geçtiğimiz hafta Pazartesi günü, Forza Beşiktaş forumunda bir konu tartışmaya açılmıştı... "Basketbol maçlarımız Süleyman Seba spor salonunda oynansın" başlıklı konu, halen forumda tartışılmaya devam ediyor...

Tartışmaları izlerken; Spor Sergi Salonu'ndan Akatlar'a uzanan yolda bir çok durak geldi geçti gözlerimin önünden... Abdi İpekçi Spor Salonu'ndan Ahmet Fetgeri Spor Salonu'na, Fetgeri'den şimdiki tartışmaya konu olan Süleyman Seba Spor Salonu'na... Zamanında "Dikilitaş Spor Salonu" diye bilinen yere...

Süleyman Seba Spor Salonu'nu şu anda hentbol takımımız ve tekerlekli sandalye basketbol takımımız kullanıyor. Bu takımlarımızın yanı sıra basketbol ve voleybol altyapı takımlarımız da kullanmakta burayı... Ve maalesef tesisin durumu ihtiyaca cevap verecek durumda bile değil... Ancak teknik heyetlerimizin ve sporcularımızın özverileri ile imkansızlıklar aşılıyor burada...

Beşiktaş Jimnastik Kulübü bünyesinde bulunup burada maçını oynayan tüm takımlarımız bu salonda başarıdan başarıya koşuyorlar ...

Hatırlatmak gerekirse biraz, bu salonda bir zamanlar erkek ve kadın basketbol takımlarımız da maç yapıyorlardı... 1500 kişi kapasiteli salon, hentbol maçlarının oynanması için yeniden dizayn edildi...

Pota arkalarındaki portatif tribünler kaldırıldı... Protokol karşısındaki tribün de sökülerek, hentbol maçlarının oynanmasına imkan verecek şekilde yeniden tasarlandı...

Yani o günlerden geriye, sadece yukarıda astığımız eski bir fotoğraf ve güzel anılar kaldı...

O fotoğraf ki; bir tribün fotoğrafından çok daha fazla şeyleri barındırır içinde...

Aşkı anlatır... Plastik sandalyeyi "set" yapmış, sırtını sahaya, yüzünü Beşiktaş'a dönmüş bir Aşık vardır o fotoğrafta...

Semt kokar... Biraz mağlubiyetin hüznü vardır....

Beşiktaşlı olmanın gururu vardır o fotoğrafta...

(Tarih :12.11.2000 / Beşiktaş:73 Efes Pilsen:77)

Dert, takımların Akatlar'dan Seba'ya dönüşüne yol açılması değil aslında...

Dert, plastik sandalye üstünde yaşanan aşkın hatırasını taşımak Beşiktaş'ın olduğu her yere...

Dikilitaş Süleyman Seba, bu güzelliğin canlı şahidi olduğu için çok değerli, çok kıymetli.

Spor Sergi'den Akatlar'a evrilen yolumuzda, Abdi İpekçi de duraktır bize, Ahmet Fetgeri de...

Yol hala orada...

Durmadan ilerlemek ise "plastik sandalyeden set" yapan aşıklara boynumuzun borcudur...

Ali MANDACI

23 Ocak 2011 Pazar

DALGACIK İLE YAKAMOZUN MASALI

19-01-2011-13-40-12dalgacik_ile_yakamozun_masali_kapakDalgacık ile Yakamozun Masalı

Masallar uzun uykularından uyandılar

Masallar aslında uyumaz. Yarattıkları büyüleyici dünya çocukların güzel uykusunda geceler boyu tekrar tekrar çiçeklenirken, anlatılmış her bir masal da başka başka masallara bürünmek üzere kendi yolculuğunu sürdürür. Bir gece bin bir geceye uzar, bir masal bin bir masala dönüşür.

Levent Turhan Gümüş’ün masalları da Kafdağı’nın ardında yıllar süren uykulu yolculuklarını tamamladılar. Başka başka masallar haline geldiler. Çocukların uykusuna karışmak üzere Can Çocuk kütüphanesinin raflarında yerlerini aldılar.

Dalgacık ile Yakamozun Masalı bu masalların ilki. Zamanlardan bir zamanda, denizlerden bir denizde bir başına, sessiz sakin yaşamını sürdüren küçücük bir dalgacığın masallar diyarındaki yolculuğunu, heyecan dolu serüvenlerini anlatıyor. Karar vermek, tedirginlik, göze almak, kuşku, arayış üzerine dalga dalga bir hikâye.

Levent Turhan Gümüş, 1959’da İstanbul Beykoz’da doğdu. Çocukluğu ve ilk gençliği, o yıllarda denizleri, koruları, dereleri ve tepeleriyle gerçek bir masal dünyasını andıran Boğaz kıyılarında geçti. Ailesinin kökenlerinin çok uzaklardan, Kafdağı’nın ülkemizdeki kolları Kaçkar, Altıparmak, Sis Dağı, Karçal ve başka dağlardan getirdiği masallarla erken yaşlarda tanıştı. Bu masalların büyüttüğü kendi masallarından ilkini uzun yıllar sonra yayınevimizden yayımlıyor. Yazarın Işıklı Kaplumbağa Adası ve başka masalları önümüzdeki yayın döneminde Can Çocuk kütüphanesinde çocuklarla buluşacak.

Dalgacık ve Yakamozun Masalı
Yazar: Levent Turhan Gümüş
Resimleyen: Vaghar Aghaei
Sayfa Sayısı: 56
Fiyatı: 5,50 TL


Okumaktan hiç vazgeçmemeniz dileğiyle…

www.cancocuk.com

UNUTMADIK SİZİ!

SÜLEYMAN SEBA'NIN KONUKLARI

Tekerlekli Sandalye BeşiktaşÇelik Pençelerimiz, Süleyman Seba Spor Salonunda oynadığı Yalova Belediyespor maçını 99 - 47 kazandı... Maçla ilgili bilgileri Beşiktaşımızın resmi sitesinde bulabilirsiniz....

Bu yazıda onursal başkanımızın adını verdiğimiz salonumuza gelen, "konuklarımızı" yazacağız...

Tekerlekli Sandalye Basketbol takımlarına karşı, taraftar olarak tavrımızı az çok herkes biliyor... Mücadele ettiğimiz takımları salonumuzda nasıl bir misafirperverlikle karşıladığımızı da...

Son maçtaki konuklarımız, Yalova Belediyespor ve taraftarlarıydı...

Yalova taraftarı için, günümüzün moda tabirini kullanmanın, efsane kızıldereli kabilesi "Apaçi"lere haksızlık olacağını düşünüyoruz ...

Yalova'dan belediye imkanları ile bir otobüs dolusu, yaşları 14-16 arası bir grup genç, takımlarını bizim bestelerimizle desteklediler maç bitene kadar...


Maç öncesi küçük bir "centilmenlik antlaşması" yapılmasına rağmen, maçta yaşanan kavga polis müdahalesi ile son buldu... Tribünde yaşadıkları bir tartışma sonucu birbirlerine giren Yalovalıları Polis zor ayırdı...

Seba'nın koltuklarında bu çakma Apaçi topluluğun şenlendirdiği bir akşam yaşandı vesselam....

Bunun dışında, uzun süredir dikkatimizi çeken, maç günü de birçok tribüncünün rahatsızlığına neden olan bir başka durum daha yaşandı...Takımımızın hocasının agresif tavırları...???

Ligde 1 takım hariç hepsinden birkaç gömlek üstünüz... Hal böyleyken ve 50 sayı farkla üstünken, takım oyuncularına karşı anlaşılamaz bir agresiflik içinde olan Mehmet hocanın biraz sakin olması gerekmiyor mu...?

Bizce gerekiyor... Umarız sakinliğini bu maçtaki gibi sık yitirmez...

SonBarikat


Fotoğraflar için aşağıdaki linke tıklayınız

http://www.sonbarikatbesiktas.com/barikat-galeri/detail/30/719.html

22 Ocak 2011 Cumartesi

HAFTANIN PROGRAMI


22 OCAK CUMARTESİ

Bursa Nilüfer Bld.-Beşiktaş / Hentbol / NİLÜFER BLD. S.S. / Saat 13:00
Gaziosmanpaşa-Beşiktaş / U18 Futbol / YILDIZ TABYA STADI / Saat 14:15
Beşiktaş-Yalova / T.S.Basketbol / SÜLEYMAN SEBA S.S. / Saat 15:30
İUSK-Beşiktaş / Basketbol Kadınlar / AVCILAR SPOR SALONU / Saat 16:00

23 OCAK PAZAR

Fenerbahçe-Beşiktaş / U17 Futbol / DEREAĞZI TESİSLERİ / Saat 11:00
MKE Ankaragücü-Beşiktaş / Voleybol Genç Kadınlar / BEŞTEPE SALONU / Saat 11:30
MEF Okulları-Beşiktaş / Voleybol Genç Erkekler / BURHAN FELEK / Saat 12:30
Beşiktaş-T.Telekom / Basketbol Erkekler / AKATLAR / Saat 13:00
MKE Ankaragücü-Beşiktaş / Voleybol Kadınlar / BEŞTEPE SALONU / Saat 15:00
MEF Okulları-Beşiktaş / Voleybol Erkekler / BURHAN FELEK / Saat 17:00


24 OCAK PAZARTESİ

Bucaspor-Beşiktaş / A2 Futbol / SEYİT MEHMET ÖZKAN TESİSLERİ - İZMİR / Saat 13:30

26 OCAK ÇARŞAMBA

Beşiktaş-Ceyhan Bld. / Basketbol Kadınlar / AKATLAR / Saat 15:30
Tofaş-Beşiktaş / Voleybol Erkekler Türkiye Kupası / BURSA ATATÜRK S.S. / Saat 17:00
Beşiktaş-Trabzonspor / Futbol Türkiye Kupası / ŞEREF BEY STADI / Saat 20:00

BEŞİKTAŞ-BUCASPOR

Beşiktaş-bucaspor2. yarının ilk maçında binlerce Beşiktaş'lı, Dolmabahçe'ye akmıştı yine... Kimisi Portekizli yıldızları izleme derdinde, kimisinin derdi 17 de 17... Herkes umutlu herkes heyecanlı... Beşiktaş'ta bir maç günü, her yerde hayat tavan yapar. Tribün dışında da hikayesi yaşanır anların... İşte o günlerden biri daha...

Dolmabahçe'de bildik manzaralar devam ediyor... Eski açık, numaralı tirübün girişlerinde, yine karaborsacılar cirit atıyor ve satılan "sponsor biletleri" alenen el değiştiriyor...

Her yanda "buraya kadar geldik, bu maç kaçmaz" sevdası birileri tarafından sömürülüyor... Bu maça özel bir şey değil bu tabi... Sponsor biletleri icat edildiğinden beri yaşanan bir durum... Birileri bir kanaldan buluyor bu biletleri ve her maç öncesi aynı yerlerde alenen satıyorlar...

"Başımızın üstünde taşıyacağımız!!!"sponsorların dağıttığı biletlerle, maça 10 dakika kala stada-numaralıya girmeye çalışanlar, maçın ilk 20 dakikasını da izleyemediler...

Bu arada "spor polisi" adı altında üretilmiş birim ise, Buca taraftarını karşılama telaşında... Onlar da İstanbul trafiğine takılmışlar, gecikmeli olarak geldiler stada... Lakin bilet fiyatları 40 lira olunca, bazıları maça girememiş... "Beleştepe"de toplanmışlar... Yüzlerce kilometre yol gelip, takımlarını destekleyemediklerine mi üzülsünler, yoksa bu duruma kayıtsız kalan yöneticilerine mi kızsınlar... Keza bir çoğu belki de ilk kez geliyorlardı stadımıza... Ama maça giremediler ve İstanbul'dan buruk ayrıldılar... Takımlarının peşinden İstanbul'a kadar gelip, maça giremeyen cefakar Buca taraftarına da buradan selam olsun...

Beleştepe ise tarihi günlerini yaşıyordu maç günü... Gişelerde bilet kalmayıp karaborsada tavan yapınca, bari kıyısından kenarından azıcık görelim anlayışı ile doldurmuştu taraftarımız Beleştepe'yi... Polis de geçtiğimiz haftalara göre daha bir anlayışlıydı... Yol kapanmadıkça ses etmedi taraftara... İlk yarıdaki 3 golü "kısmen" gördük... İçerdeki sevinci dışarıya taşıdık... Aslında en içeride olan da sanki bizdik... Yayın hayatına yeniden başlayan BJK-TV kamerası dışarıdaki bu coşkuyu kayıt altına aldı...

Maç sonuna doğru seyyar satıcılar son hazırlıklarını yapıyor, ızgaraların ateşi harlanıyor, "acıkan taraftara" hizmet için hazırlanıyorlardı... Son dedik ya, gerçekten de seyyarlar da sona yaklaşmış... Bu "kültür mirası"da yakında tarih olacakmış...

Nihayetinde maç bitti...

Stad'dan çıkanların yüzünde tarifsiz bir mutluluk...

Beleştepe'den inenlerin içinde müthiş bir sıcaklık...

Semte doğru akıp giden huzurlu bir Beşiktaşlılık !!!

Maç Hikayesi: Ali MANDACI



Fotoğraflar için aşağıdaki linke tıklayınız.

http://www.sonbarikatbesiktas.com/barikat-galeri/detail/29/696.html

20 Ocak 2011 Perşembe

GALATASARAY-BEŞİKTAŞ

Galatasaray-Beşiktaş Engelli BasketbolBizim gönlümüzün her daim şampiyonu, "malum takıma" yenilmiş hiç önemli değil... Önemli olan sahaya çıkan sporcularımız... Kartallar gibi mücadele ettiler mi? Ettiler...

Ahmet Cömert S.S geldiğimizde ilginç bir uygulama ile karşılaştık... Bizi koyun sayar gibi sayıyorlardı kapıda... Bilet keseceklermiş akıllarınca Beşiktaş'ımıza... İtiraz ettik...

Dedik ki : Süleyman Seba Spor Salonuna geldiğinizde biz böyle mi yapıyorduk ? Cevap uzun bir sesizlik oldu ...

Galatasaraylılar öbek öbek girerken içeriye, bize uygulanan bu çifte standarda anlam veremedik... Bu kadar mı kötüydü Galatasarayın durumu... Engelli Basket Şubesinden gelecek 60 biletin parasının hesabına mı düşmüşlerdi? Anlayamadık...

Kazanmak için her yol mubah onlara... Her şubede gösteriyorlar bunu... Bu ülkede milyonlarca Engelli insandan belki bir kaçına spor yapma imkanı sunabilecekken, onlar sporcu ihtal etmeyi daha doğru buluyorlar...

Evet bugün Beşiktaş'ı mağlup ettiniz yabancılardan kurulu kadronuzla... Taraftarınız da mutluydu, aynen sadece ilgilenenlerin bildiği "kıtalar arası şampiyon" olduğunuzdaki gibi ...

Beşiktaş'ımızı bu zorlu deplasmanda yalnız bırakmayan Başta Avcılar Beşiktaşlılar Derneğine ve tüm taraftarlarımıza teşekkürler...

Fotoğraflar için aşağıdaki linke tıklayınız.

http://www.sonbarikatbesiktas.com/barikat-galeri/detail/28/655

SAMSUN ASFALTINI UNUTMADIK

20 Ocak 1989 yılında yaşanan elim kaza hala hatıramızda.

Samsun Asfaltını Unutmadık.


Ruhları şad olsun.

Ruhları Şad Olsun

Samsun Asfaltını Unutmadık

18 Ocak 2011 Salı

BEŞİKTAŞ-GALATASARAY

Beşiktaş-GalatasarayVoleybol Erkeklerde göz göre göre ligden düşme potasında ilerliyoruz. Bu sezon 15 haftada sadece Tofaş ve Maliye'yi yenebildik. Son maçımızda Galatasaray'a mağlup olduk. 2-3 biten karşılaşmadan 1 puan aldıysak ta, gidişat hiç iyi görünmüyor. Ne taraftar ne de yönetim kıpırdanmıyor. Küme düştükten sonra bağırırız herhalde.

Dün kadın voleybol takımının maçını izlerken, oyuncuların moralsiz ve isteksiz olduklarını gözlemledim... Aklıma ilk olarak, "4. finale kalınması karşılığında "pirim sözü" geldi de acaba söz tutulmadı mı?" sorusu geldi...

Bir başka önemli olay da voleybol hakemlerinin çok kötü oluşları... Kadın maçında üst üste o kadar bariz hatalar yaptılar ki art niyetli olsalar bu kadarda olmaz dedirttiler...

Erkek Voleybol maçında ise tipik Galatasaray'ı izledik, başta hocaları olmak üzere tüm oyuncular verilen kararları beğenmediklerinde hakeme "toplu hucüm" gerçekleştirdiler... Bunda da başarılı oldular ancak 4. setteki itirazlar haddini fazla aşınca, artık hakem de dayanamadı ve Galatasaraylı oyuncuya sarı kart gösterdi. Bu sarı kartan gelen sayı ile seti 27-25 kazandık...

Son sette ise önde ve iyi götürdüğümüz anlarda, bir sayıdan sonra Barutov'un yaptığı bir haraket var ki ben burada anlatamayacağım, hakem de görmezden geldi zaten... Sonrasında Galatasaray bir seri yakaladı...

Bu noktada takım kaptanı Mustafa verdiğimiz bir sayı sonrası sinirlerine hakim olamadı ve önünde seken "voleybol topuna" yarım vole diye tabir edilen vuruşu yaptı ve sarı kart gördü... Biz de bu hareket nedeniyle bir sayı, ardından da maçı verdik...

Kimse ilgilenmiyor ama, "küme" çok uzak deği...

Dernek statüsü nedeniyle tek başına yönetim kararı ile şubenin feshedilmesi söz konusu bile edilemeyeceğine göre, birilerinin mevcut yönetime şunu anlatması lazım;

"Bu takımın küme düşmesi masrafların bitteceği anlamına gelmiyor, aksine daha fazla masraf yaparak tekrar lige dönmeye çalışacaklar..."

İçinde bulunduğumuz durum anadolu kulüplerinde görülen durumlrla eşdeğer.... Ligteki rakiplerimizden Tofaş takımındaki ilgisizlik ile yarışır haldeyiz...

Bu durumda bizim de yarışacağımız bir tek Çankaya Belediyesi kalıyor...

Sonumuz hayır olsun...

Maç Yorumu: Ali MANDACI

Beşiktaş:2 - Galatasaray:3
AKATLAR

Hakemler: İlhami Şenyurt, Taner Şener
Beşiktaş: İbrahim, Mustafa, Bakumovski, Hürol, Barutov, Levent, Hasan (L), Tayfun, Berkan, Demirhan
Galatasaray: Zhekov, Philippe, Ahmet, Volkan, Nemer, Yasin, Caner Dengin (L), Sinan, Caner Pekşen, Kemal, Murathan,
Setler: 23-25, 15-25, 25-20, 27-25, 9-15
Süre: 120 dakika (32, 22, 25, 28, 13)



Fotoğraflar için aşağıdaki linke tıklayınız.


http://www.sonbarikatbesiktas.com/barikat-galeri/detail/26/569.html

BEŞİKTAŞ-TED KOLEJLİLER

Beşiktaş-Ted KolejlilerVoleybol kadın takımımız hafta sonu Akatlar'da yine bir avuç seyircimiz önünde TED Kolejliler takımıyla karşılaştı. İlk seti rakibine 6 sayı üstünlük sağlayarak kazanan takımımız, sonraki 3 seti rakibine verince salondan 1-3 mağlup ayrıldı.

Maçın fotoğrafları ve bilgileri haberin devamında...



BEŞİKTAŞ: 1 - TED KOLEJLİLER: 3

Hakemler: V. Kırçova, S. Doğanöz
Beşiktaş: Pelin, Kulikova, Duygu, Savenchuk, Banu, Sinem, Pınar (L), Cansu, Gülbahar
TED Kolejliler: Ezgi, Hurkova, Stalss, Özge, Diaconita, Nilay, Sevinç (L), Ece, Naz, Miniriye

Setler: 25-19, 15-25, 28-30, 19-25
Süre: 105 dakika (24-24-31-26)

Fotoğraflar için aşağıdaki linke tıklayınız.

http://www.sonbarikatbesiktas.com/barikat-galeri/detail/26/569.html

ALEMİN GÖZÜ YAŞLI, MİLLİ TAKIM BEŞİKTAŞ'LI

BJK - Milli Takım Hentbol Hazırlık MaçıHentbol takımımız, Türkiye Hentbol Milli Takımı ile dün Dikilitaş S.Seba Salonunda hazırlık maçı oynadı. Hentbol takımımızın as kadrosunda bulunan 6 oyuncumuzun "rakip olarak" Milli Takım'da mücadele ettiği karşılaşmanın özeti şöyle;

Maç Özeti ve Fotoğraflar: Recep ÇİMEN



Hazırlık maçı olduğundan ilgi olmasa da, yine tribünde sayılı insanlar vardı. Maçın normal saati 16.00 olmasına rağmen, idman süresini fazla tutup maçı biraz daha geç yaptılar. Normal bir hentbol maçında 30'ar dakikadan iki yarı varken; milli takım oyuncularının çok fazla olmasından ve herkesi oynatabilme çabasından dolayı maç 20'şer dakikadan 3 yarı şeklinde yapıldı.

Maçın başlangıcı dengeli başladı. Beşiktaş'tan bir çok oyuncunun ilk yarıda milli takımda olması, bizim yedek kulübesinin boş, milli takım benchinin ise, yerlerde oturmasına sebep oldu. İlk 20 dakika sonunda 12-7 galibiyet ile ayrılan takımımız ikinci 20 dakikada biraz daha oyunu yavaşlatarak rakibin farkı kapatmasına izin verdi ve 17-17 sonlandı. Son 20 dakikada, milli takımda forma giyen oyuncularımızdan Ozan Arifoğlu ve Oğuzhan Büyük Beşiktaş formasıyla mücadele etti.

Hazırlık maçı olmasına rağmen ciddiye alınmış ve sert oynanmış maç sonunda takımımız sahadan 30-28 yenik ayrıldı.

Fotoğraflar için aşağıdaki linke tıklayınız.

http://www.sonbarikatbesiktas.com/barikat-galeri/detail/25/526.html

HOŞGELDİN YAVRU KARTAL

berra_kartal

Beşiktaş Hentbol Takımımızın değerli oyuncusu sevgili Ramazan DÖNE ve eşi Esin hanımın çok tatlı, çok şeker bir yavru kartalları daha oldu. Yavru Kartalımıza uzun ve sağlıklı bir ömür diliyor, sevgili Ramazan ve değerli eşi Esin hanımı yürekten tebrik ediyoruz.

Çabuk büyü Berra bebek.. Daha babanla birlikte kucaklayacağın kupalar, tribünden gücüne güç katacağın anlar var.

21 NUMARALI FORMASIYLA MEHMET NESİH ÇAKAR

nesih çakar

Hentbol takımımızın başarılı oyuncusu sevgili Mehmet Nesih ÇAKAR ile samimi bir söyleşi gerçekleştirdik. Sporcu kimliğini tırnakları ile kazıyarak edinmiş, ardından bir çok önemli organizasyonda başarısını kanıtlamış olan Nesih ile, hem kendi özeli, hem Türk Hentbolü hem de Beşiktaş sevdası üstüne söyleştik. İşte Mehmet Nesih ÇAKAR.



Sevgili Mehmet Nesih ÇAKAR hoşgeldin… Bize biraz kendinden bahseder misin?

Ben 1975 Diyarbakır doğumluyum. 3-4 yaşlarındayken ailemle beraber İzmir’e yerleştik... İlkokulu İzmir ve Kuşadası'nda, Ortaokul ve Lise eğitimimi ise Adana`da tamamladım…

nesih_cakar_liseHentbole başlaman nasıl oldu? Sporculuk kariyerini biraz anlatır mısın?

Hentbole ortaokulda başladım. O zamanlar Adana İstiklal Ortaokulu'nun 2. sınıfındaydım ve beden eğitimi öğretmenim Celal USTA sayesinde hentbole başladım. Daha sonra ise Adana Erkek Lisesi'nde hentbole devam ettim.

Kulüp olarak Çukobirlik'te Murat UZAL, Metin MUHACİR, Mahmut KIZILDAN ile birlikte A Takımına kadar kısa bir sürede ulaştım. Okul hayatımda başarılı bir öğrenciydim. Hentbolde de kısa sürede yıldız ve genç mili takımına çağrıldım ve milli takım formasını giymeyi başardım.

nesih_cakar_cukobirlikLiseden sonra Çankaya Belediyesi Spor Kulübün'e transfer oldum. Rahmetli Yaşar SEVİM’in teşvikiyle Ankara'da Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu'na başladım ve bitirdim. Ankara’da kaldığım yıllarda spor hayatıma Çankaya Belediyesi, Aski, Halkbank takımlarında oynayarak devam ettim... Daha sonra Mersin Yenişehir Belediyesi'ne transfer oldum. Son üç yılımda da Beşiktaş Hentbol Takımında devam etmekteyim. Hentbolde Genç ve A Milli Takımlarında 130 dan fazla maçta milli formayı taşıdım.

1997 yılında Üniversiteler arasında Macaristan'da düzenlenen Dünya Şampiyonası'nda 2. olduk. Ardından Plaj Hentbolü'nde Mısır'da Dünya Şampiyonası'nda 2. olduk.

nesih-avrupa-yari-finalSpor hayatında aklında en çok yer eden süreç ne zaman?

Benim unutamadığım anılarımdan en güzeli, Beşiktaş Hentbol takımıyla City kupasındaki Avrupa 3.lüğümüzdür. Gerçekten süper bir süreçti.

Avrupa'daki durumumuz hakkında ne düşünüyorsun?

Bu sezon Avrupa`da, Süper Lig'de ve Türkiye Kupası'nda 3 kulvarda da ilerliyoruz... Ligin ilk yarısını bildiğiniz gibi lider tamamladık... Bundan sonra da Beşiktaş'ımızı Avrupa`da zirveye çıkarmak için mücadele edeceğiz...



nesih-bjk-sozlesmeBeşiktaş'ta oynamak nasıl bir duygu senin için?

Bir "Beşiktaşlı" olarak Beşiktaş Hentbol Takımında olmaktan gurur ve onur duyuyorum... Beşiktaş benim için çok değerli ve gönlümde çok özel bir yerdedir. Burada biz Avrupa kupalarında bir tarih yazarak 3. olduk... Liglerde ise son iki senede almadık kupa bırakmakmadık... İnanıyorum ki bu sene de hem Avrupa`da başarılı olacağız, hem de Lig Şampiyonluğu ve Türkiye Kupası Şampiyonluğu'nun ikisini bir arada, 3.üncü kez üstüste alacağız. 3 yıl üstüste 6 kupa birarada alarak Türk Hentbol tarihine Beşiktaş'ımızın ismini yazacağız.

nesih-ogrencileri-ileBiz de başarılı olacağınıza yürekten inanıyoruz. Peki biraz özel hayatından bahsedersek?

Üçü erkek, ikisi kız olmak üzere 5 kardeşiz. Ben ikinci sıradayım. Ailem İzmir’de yaşıyor, ben ise spordan dolayı ailemden uzak bir hayat yaşıyorum. Şu anda nişanlıyım ama bu sene sonunda nişanlımla beraber evlilik planları yapıyoruz. Düğünüme bütün Beşiktaşlı arkadaşlarım ve taraftarlarım davetlidir.

İstanbul Bahçelievlerde bulunan Kocasinan Şehit Samet Kırbaş Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nde Beden Eğitimi öğretmenliği yapıyorum. Hentbol ve öğretmenliği bir arada tempolu şekilde devam ettiriyorum.

nesih-sampiyonlukBiz düğün davetiyemizi aldık. Şimdiden mutluluklar dileriz. Biraz da takımımızdan bahsedelim. Takım içindeki arkadaşlık nasıl?

Bizim takımdaki arkadaşlık ve dostluk süperdir. O yüzden başarılarımıza her yıl bir yenisini daha katıyoruz. Kısaca biz, büyük bir aile gibiyiz.Bu ailenin bir parçası olmaktan her oyuncumuz onur duyuyor. Ve başarılar böylelikle yakalanıyor.

Türkiye ve Avrupa Hentbolünü karşılaştırsan, neler söylersin bu konuda? Ne gibi farklar var?

Hentbol'de Avrupa'da söz sahibi ülkeler var. Bunlardan birkaçı İsveç, Almanya ve İspanya... Bu ülkelerde hentbol gerçekten üst seviyede oynanmaktadır. Aynı zamanda kemikleşmiş bir seyirci kitlesi ve çok sayıda sponsorları var.

Türkiye'de hentbol'e fazla ilgi ve sponsor desteği yok. Onlarla aynı düzeyde mücadele etmek zor ama bizler tam profesyonel olmadığımızdan elimizden geldiği kadar "amatör olarak" onlarla mücadele etmeye çalışıyoruz. Ancak güçlü sponsor, mali destek ve taraftar ilgisi ile şampiyonlar liginde bu ülkelerle baş edebiliriz.

Ayrıca ülkemiz hentbolünün, özel sektör ilgisizliği ve büyük takımların ligde olmaması gibi sorunları var. Bu yüzden alt yapı oluşmuyor. Özkaynak'tan iyi sporcular yetişmiyor... Bu nedenle rekabet de gelişmiyor. Ve nihayetinde az ilgi duyulan bir spor olarak kalıyor.

Mesela Galatasaray ve Fenerbahçe takımları ligde olsalar biraz daha ilgi ve rekabet olur. Bu da ülkemizde hentbol'ün daha fazla ilerlemesine yardımcı olur.

nesih-taraftarlarla-sampiyonlukGenelde hentbol'e taraftarın ilgisi nasıl sence?

Daha önce oynadığım takımlarda, genelde hentbole fazla ilgi olmadığından, fazla seyircimiz yoktu.

En çok seyirci kitlesini Mersin Yenişehir Belediyesi'nde görüyorduk. Ama Beşiktaş Hentbol Takımı'na gelince gerçekten taraftar desteğini hissettim. Hele Avrupa Kupaları'nda ve derbi maçlarında, gücümüze güç katıyorlar, katıyorsunuz...

Beşiktaş taraftarı bizi yalnız bırakmıyor ama biraz daha destek alırsak, daha iyi olur diye düşünüyorum. Bütün taraftarlarımızı Süleyman Seba Spor Salonu’na bekliyoruz.

Ligin ilk yarısını değerlendirir misin bizim açımızdan?

Ligde yenilgisiz olarak ilk yarıyı lider bitirdik. Avrupa kupalarında ilk 16’da kaldık. İnşallah sezonu böyle bitiririz ve önce Süper Lig ardından Türkiye Kupası şampiyonluklarını alırız. Avrupa Kupalarını da en iyi yerde bitirmek istiyoruz.

Kariyerinin bundan sonraki döneminde düşündüklerin neler?

Artık 36 yaşına geldim ve yavaş yavaş spor hayatımı bırakma zamanımın geldiğini düşünüyorum. Son senelerimde şampiyonlar liginde takım arkadaşlarımla beraber mücadele edip, başarılı olmak istiyorum. Güzel bir şekilde hentbole ve Beşiktaş`a veda etmek istiyorum. Aslında daha sonra da Beşiktaş Jimnastik Kulübü'ne altyapılarda hizmet etmek isterim. Bir Beşiktaş'lı olarak insan daha ne ister?

nesih-21-onSon olarak "21 numaralı forma"nın özel bir anlamı varmı senin için?

21 numaralı formayı giymemin sebebi Pascal NOUMA’dır. Beni etkileyen bir futbolcuydu ve iyi bir Beşiktaşlı'ydı... Hatta Halk Bankası'nda oynarken, Ankarada'ki Beşiktaş taraftarları ile güzel bir diyalog olmuştu.

Ben de Beşiktaş'lıyım ve Pascal NOUMA’nın hayranıyım. Bu yüzden 21 numaralı formayı istedim. Taraftarlar da maç boyunca beni motive edip desteklediler.

Size ve taraftarlarıma teşekkür ediyorum.

Sevgili Mehmet Nesih ÇAKAR, biz teşekkür ederiz. Başarılarının devamını dileriz.

SonBarikat

TUTULMAYAN SÖZLER DEFTERİ

san-okten-1

Sevdiğinin, inandığının peşinden gidip, uğrunda ölmek herkesin harcı değildir. Büyük bir tutku, sadakat, cesaret ister. Herkese nasip olmaz bunların tümü. Beşiktaş'ın eşsiz tarihi bunu sonuna kadar yaşamış kişilerle doludur. Bunlardan biri de Şan ÖKTEN'dir.



Beşiktaş'ta yöneticilik yapan Şan ÖKTEN, tüm hayatını ve enerjisini Beşiktaş'a adamaktan çekinmemiş, ilk sözü her daim Beşiktaş olmuştur.

87 Temmuz'unda yine Beşiktaş için yolları aşındıran Şan ÖKTEN, geçirdiği trafik kazası sonucunda ağır yaralanmış ve 24 Temmuz'da hayata gözlerini yumarak Beşiktaş'ın şehidi olmuştur. Ruhu şad olsun

Şan ÖKTEN'i yitirişimizin 22. yılında, Temmuz 2009'da Sonbarikat'ta bu sözlerle anıyorduk Şan ÖKTEN`imizi... Sonra mütahitin biri çıkıp, "Benim param çok, istediğimi yaparım" anlayışı ile "BJK Şan ÖKTEN Kamp Tesisleri"nin ismini değiştirmeye kalkıyordu... Tabi bu işe kalkışacağına bin pişman olup, yerine oturdu o tarihlerde...

İmza kampanyası başlatanlar, bu rezilliğe dur diyenler ve bulundukları her platformda bu konuyu gündeme getirenler, yönetimin "bir yanlış karar" daha vermesine engel oldular... Ve onların sayesinde, Şan ÖKTEN`in dişiyle tırnağınla yaptığı çimentosunu kumunu kattığı, mimar kızının projelendirdiği tesis, Beşiktaş'ın şehidi "Şan ÖKTEN" adı ile sonsuza kadar yaşayacak ve anılacaktı...

Lakin mesele'nin bir diğer boyutu, tesisin şu anki hali...

Belli bir yaşın üzerindeki Beşiktaş'lılar iyi hatırlarlar. "Semt Takımı Beşiktaş" kimliğinin perçinlediği yerdir Fulya Şan ÖKTEN Kamp Tesisleri...

Fulya projesinin devamında o gün ki tartışmalarda çok şey söylendi... Sözler verildi... Ama bugünkü somut durum ortada...

Tesisin ana girişi beton bir duvar ile kapatılmış... Tesisin üstü siyah bir kumaş ile örtülmüş... Camları kırık halde...

Verilen sözlerin tutularak, eski güzel günlerine döneceği günü bekliyor...

Bir söz daha verildi geçen günlerde. Sayın Serdar ADALI, ailecek bu tesisi restore edip BJK'ya kazandıracağının sözünü verdi.

Biz de SonBarikat olarak tesisin durumunu yakından takip etmeye söz veriyoruz.

Tutulmayan sözler defterine bu da yazılırsa, onu da günü gelir okuruz.

Şimdilik takipteyiz...

SonBarikat

san-okten-2

san-okten-3

san-okten-4

san-okten-6

san-okten-7

1 NUMARA - SABRİ DİNO

SABRİ DİNO bir numara (sabri dino anısına)

fena geliyor top
uç sabri dino
sola vurur
atla sabri dino
dokuz numaraya dikkat
aman sabri dino
kalemizde ışıl ışıl
canım sabri dino
gönlümüzde ışıl ışıl
atlama dur sabri dino

vedat özdemiroğlu
(deniz tarafındaki kale)



14 yaşında tarabyada başlayan futbol hayatını Galatasaray genç takımda sürdürüyor. Oradan da Beyoğluspor A takımına gidiyor...

1964 yılında, Mehmet Topuzun transerine benzer bir şekilde Beşiktaş'a geliyor Sabri Dino... Beşiktaş ve Fenerbahçe arasında kalan olaylı transferinde, Fenerbahçeye gitmek istediğini belirtiyor, ama Beşiktaş alıyor Sabri Dinoyu bir şekilde...

Gel gelelim 11 sene top oynuyor Beşiktaş'ta... Ve Necmi Mutlu'dan sonra Beşiktaşın kalesini en çok koruyan kaleci oluyor... Aynı zamanda milli takımın kalesine de ambargo koyuyor ve sayısız başarılı maç çıkarıyor...

Kimbilir belki de gerçekten Beşiktaş ruhuna ve Beşiktaş'ın vermiş olduğu "efendi futbolcu" ruhuna tav olmuştur Sabri Dino...

Herşeye rağmen Beşiktaş adı altında ters bir notu veya olumsuz bir günü yoktur... Eskiler böyle bilmektedir ve böyle anlatmaktadır...

Misal bir kupa ya da şampiyonluk maçı anlatılıyor...

Maçın son dakikaları...

Vedat Okyar abimiz, defansa gelen topa ters bir vuruş yapıyor... Kaleye o kadar yakın bir mesafeden süratle 90'a gitmekte olan topa, yani Dino'dan başkasının çıkarması mümkün olmayan topa, uzanıp, kornere tokatlıyor Sabri Dino...

O saniyede Vedat Baba, mahçup ve gülen gözleri ile koşup eldivenlerine sarılıyor Sabri'nin...

Sabri Dino, başarılı futbolculuğunun yanında, dönemin Türkiye'sinde yaşamı ve tarzı ile de "idol"leştirilen, biraz da magazinleştirilen topçulardan..

Bir ulusal gazetenin "En iyi giyinen sporcu" yarışmasında ödül alıyor.. Konunun haberi şöyle veriliyor;

Evet, Türkiye Liginin en iyi giyinen futbolcusu Sabri Dino..Türkiye liginde top koşturan ve takımlarının en iyi giyineni seçilen 16 futbolcunun oyları, Beşiktaş'ın milli kalecisi Sabri Dino'yu çoğunlukla bu ünvana layık gördü.İkinciliği Eskişehirsporlu Ömer'in, üçüncülüğü Trabzonsporlu Şenol'un kazandığı anketimizden sonra Sabri'nin bu ünvanı boş yere kazanmadığını, evindeki incelememiz sonucu iyice anladık.

33 yaşında Murat ve Cem isimli iki çocuk babası Sabri'nin Türkiye'nin en iyi giyinen futbolcusu seçilmesini eşi şöyle karşıladı;

"Sabri Bey'e bundan sonra demek kolay kolay bir şey beğendiremeyeceğiz.."

Meral hanım gülerek yaptığı bu şakadan sonra hemen ekledi;

"Bu benim için de büyük bir mutluluk.Sanıyorum bundan birazcık benim de rolüm var.Gerçekten Terzi Kongresinde manken olması teklifi edilen kocam iyi giyinir.Son derece tertiplidir.Eğer çok acelesi yoksa sokağa mutlaka son moda giysileri ile çıkar."

Gardrobu çok kalabalık Sabri'nin.Tam 12 takım elbisesi, bir o kadar da ayakkabısı var.Gömleklerinin sayısı 41, kravat 25 adet, rengarenk çorapları ise tam 68 tane.Giysilerindeki renklere daha çok kahverengi ve bej hakim.Gömleklerde ise siyah ve sarı renklere ağırlık veriyor.

Kendisine Türkiye birinciliği kazandıran iyi giyim yanısıra hasta derecede resim kolleksiyonu yapan bir futbolcu.Albümü, futbolu başladığı günden beri tarihleri ve özellikle yazılmış çocukluk, aile ve maç resimleri ile dolu.Belki de giyime olan aşırı ilgisi, onu yakında bir konfeksiyon mağazasının sahibi yapmaya hazırlıyor.Kendisini Türkiye'nin en iyi giyinen futbolcu seçen, iyi giyinen 15 futbolcuya teşekkür ediyor...

Futbolculuğa son noktayı koyarken de üzüyor o günün taraflı tarafsız tüm spor adamlarını...

Gidişi ile ilgili yazılanlar, bizlere neden "Beşiktaş'ta uzun süre hizmet verebildi, ve neden Beşiktaş'lı Sabri Dino olarak tarihe geçti konusunda ipuçları veriyor...


Sevdi Sayıldı

Sabri de veda ediyor futbola.Bu yıl yaprak dökümü gibi pek çok sevdiğimiz futbolcu sahalardan elini eteğini çekiyor.Kolay değil 10 yıl kale bekçiliği yapmak.Hem de son 11 yılı aynı takımda.Bir başka yere transfer olmadan, havaya kalkan toz bulutu, Türk futbolunun patırdısı içerisinde bir tek ihtar almadan sahne dışı olmadan çekip gitmek. Hiç mi kızmadı bu çocuk, hiç mi oynadığı takım haksızlığa uğramadı? Hiç mi kasti şarja maruz kalıp sakatlanmadı? Bütün bunlara Sabri, reaksiyon göstermiyor.Ne güzel birşey değil mi? Kinsiz, art niyetsiz bir adam. Bu özel davranışı. Fakat kaleyi beklemekte azimli, kendini hazırlamakta hırslı mı hırslı idi Sabri. Saatle-dakika ile kendisine bakıp, maça hazırlanıyordu.Yöneticileri ve antrenörleri onun için "birinci sınıf profosyoneldir" dediler. Basında Sabri milli takım da dahil, "bir kurtarıcı oldu","hezimeti önledi" lafları dışında hiçbir zaman sert eleştirilere, hücum oklarına hedef teşkil etmedi. Efendice geldi ve öyle gidiyor.Umarım ki, Sabri bundan sonraki nesillere iyi bir örnek teşkil edecektir.Çalıştı, uğraştı, aldığı parayı hak etti. Sevdi ve sevildi.

Namık Sevik

Örnek Sporcu

Herkes Spor yapar, herkes futbol oynar. Sonuçta da ya o kişi futbolu bırakır, ya da futbol onu... Sabri Dino, sadece futbol oynamadı. Sporcudan çok sportmendi. Futbol için büyüyen yaşı kadar büyüktü. Genç arkadaşlarına gerek saha dışında gerek saha içinde örnekti. Ne yazık ki, o futbolu değil, futbol onu bıraktı. Talihsiz bir sakatlık, onu en onurlu görevini yaparken sahalardan uzak bıraktı. Son milli maçta devre arasında kolunu acı ile tuttuğunu görünce, "Kötü isen seni çıkarayım" dedim. Yüzüme baktı, sahanın ve takımının en başarılı oyuncularından biri idi. Belki de çok ızdırap veriyordu kolundaki ağrı ona. "İsterseniz devam edeyim. O kadar kötü değilim" dedi. Bıraktım, çıkarmadım onu takımdan. Oynadı sonuna kadar, mertçe görevini yaptı. Küçük yaşta iyi başladığı işini, mesleğini büyük yaşında da güzel ve şerefli bıraktı. Hayatında en önem verdiği ailesi, çocukları ve futboldu. Sanırım Sabri Dino bundan böyle çizgilerin dışında da örnek bir spor adamı olacaktır. Bilgili, görgülü ve kültürlüdür. Ona güle güle demek içimden gelmiyor. Gene Buluşuruz Sabri diyebiliyorum.

Coşkun Özarı,

Bu güzel insan, iyi Beşiktaşlı, hayatına da onuru için "son" diyecekti zamanı gelince...

Çok acı, ama gururlu bir sonla veda etti bu hayata Sabri Dino...

Hayatı boyunca "kurtarış yapmak" için atlayan Dino, bu sefer "veda" diyerek atlamıştı...

Hayatı boyunca rakip takımların cevval golcülerine karşı onuru ile dik durup, "atlayışlar yapan" dino, Özal döneminin üçkaat ekonomisinin batırdığı kaypak işadamlarının yaptığını yapamayarak, onuruna yenik düşüp "hayatın sonuna" atlıyordu...

Halbu ki avukatı şunları söyleyecekti;

"Sayın Dino'nun intihar nedeni sanıldığı gibi çaresiz kalmış olması değildir.Onurlu ve seviyeli bir yaşam sürdürmüş, şeref ve haysiyetine düşkün bir insan olması sebebiyle düştüğü ödeme güçlüğünü hayat felsefesine ve onuruna yediremeği için bu yolu seçmiştir.Özal ekonomisinin batırdığı işadamlarından bazıları gibi biraz umursamaz olsa ve onurundan ödün verebilseydi, konkordato teklifi doğrultusunda tüm borçlarını ödemek ve normal iş hayatına yeniden devam etmek imkanına sahip bulunmaktaydı.Ancak onurundan ödün veremeyişi, onun bu şekilde hareket etmesinin yegane nedeni olmuştur."

RUHUN ŞAD OLSUN SABRİ DİNO....

ANIN HER DAİM VAR OLSUN ONURLU İNSAN...

HAYATIN, GÜNÜN SPORCULARINA DA ÖRNEK OLSUN...

RAHAT UYU...

SonBarikat