26 Şubat 2009 Perşembe

Ruhun Şad Olsun Abbas Sakarya


Beşiktaşımızın milli güreşçisi Abbas Sakarya'nın aramızdan ayrılışının birinci yılı. Uluslararası müsabakalarda Türkiye'ye ilk altın madalyayı getiren Sakarya, on sekiz yaşında iken Beşiktaş'ın bünyesine katıldı ve ömrünün sonuna kadar Beşiktaş ile yaşadı. " Beşiktaşlı, dürüst olmalı. " diyen Abbas Amcamız'ın ruhu şad olsun.

Kulübümüzün resmi yayın organı Beşiktaş Dergisi, 2006 yılında Abbas Sakarya ile bir röportaj yapmış, ömrünü Siyah-Beyaz'a adayan Kartal yürekli insanın hikayesini bizlere aktarmıştı. Ölümünün birinci yılında tekrar hatırlamak adına:

Yaşayan Tarih Yaşayan Efsane

Beşiktaş formasıyla sadece Türkiye'de değil, yurt dışında da fırtına gibi esmiş Abbas Sakarya... Ülkemize uluslararası müsabakalarda ilk altın madalyayı getiren Şampiyon bir güreşçi O...
Sadece güreş değil, birçok spor dalında başarıyı yakalamış bir isim... Şimdi 95 yaşında ve Emekli Sandığı'na ait bir huzurevinde kalıyor. Abbas Sakarya, hemen her günü Beşiktaş'la geçen ömrünü masal tadında anlattı.. Biz de hem bu sohbetten hem de anlattıklarını sayfalarımıza taşımaktan büyük bir keyif aldık... İşte Siyah-Beyaz bir ömrün hikayesi...

Haftaiçi... Yazdan çalınmış bir gün var... Güneş kemiklerimizi ısıtmasa da, varlığı mutlu ediyor bizi... Elbette o gün, en büyük mutluluk kaynağımız, Beşiktaş'ın yaşayan en büyük değerlerinden birisi olan Abbas Sakarya'yı ziyaret edecek olmamız... Güreş Şubesi Genel Menajerimiz Ahmet Köksal ile buluşuyoruz... Ahmet Köksal ve fotoğrafçı arkadaşım Cuma Yıldız ile beraber Etiler'in yolunu tutuyoruz... Emekli Sandığı Huzurevi'nin... Kendisini ziyaret edeceğimizden Abbas Sakarya'nın haberi yok... Huzurevinden içeri girer girmez, Abbas Sakarya'yı görüyoruz. Arkadaşlarıyla sohbet ediyor...

"Büyük Beşiktaş... En büyük Beşiktaş" diyerek karşılıyor bizi... Gözleri gülümsüyor... Elini öpmek istiyoruz ama izin vermiyor... Abbas Amca, 1911 doğumlu yani 95 yaşında... Ama görseniz, gençlere taş çıkartacak kadar dinamik... Hafızası da öyle... Çoğu insan akşam ne yediğini bile hatırlamazken, Abbas Amca, ne sorarsak soralım cevapsız bırakmıyor bizi... Kendisinin de aralarında bulunduğu Beşiktaş'ın Güreş Takımı'nın sporcularını, tek tek isim, soyad hatta lakaplarıyla sayıyor. İşte, Beşiktaş'ın Türkiye ve Balkan Şampiyonu, uluslararası müsabakalarda Türkiye'ye ilk altın madalyayı getiren büyük sporcu Abbas Sakarya ile sohbetimiz de bu şekilde başlıyor...
Yaşınıza rağmen gayet enerjik ve dinamiksiniz... 1911 doğumlu olduğunuza çoğu insanı inandırmak zor... 1911 yılında Bursa'nın Orhangazi'nin Çengiler köyünde doğdum ben. O köy Ermeniler'in köyüydü. Sonra onlar gittiler.. Dışarıdan gelen muhacırlar var. Gayet güzel bir köy. Havadar, şahane bir köy... Birkaç kere gittim ama uzun zaman önceydi...

İstanbul'a nasıl geldiniz Abbas Amca?

Babam marangozdu ve sürekli İstanbul'a iş yapmaya gelirdi. "Böyle olmaz" dedi ve evi İstanbul'a taşıdı.

Kaç yaşındaydınız?

7-8 yaşlarındaydım. Beşiktaş'ta marangoz fabrikası vardı. Babam orada işe girdi. Aynı zamanda bekçilik yaptığı için orada bir odada yatıp kalkıyorduk. Evimiz de orasıydı...

Hangi okula gittiniz?

Ortaköy'e giderken Barbaros İlkokulu var... O zaman ismi 19. İlkokul'du. Oraya gittim.

Dersleriniz nasıldı Abbas Amca?

Derslerim fena sayılmazdı. Aklım başıma sonradan geldi. Sonra başka mekteplerde çok iyi notlar aldım. Evvela ortaokulu Kabataş'ta okudum. Sonra babam fabrikadan ayrıldı ve serbest çalışmaya başladı. Böyle hayatımızı sürdürdük.

Semtten Beşiktaşlısınız yani?

Tabi ki... Ben Beşiktaş'ta doğmadım ama küçük yaştan itibaren oradaydım.

Peki kulüple nasıl tanıştınız?

Ahmet Fetgeri Aşeni vardı, kulübün kurucularından ve yöneticisi... Onun kızları ve bir oğlu vardı. Evvela onlarla arkadaşlığımız oldu. Bizim bir mahalle aşağımızda oturuyorlardı. Gençlikte zaten kuvvet önemlidir. Ortaokul bitmişti... Biz bir şeyin farkında değildik, eğlenelim, enerjimizi harcayalım diye kulübe kaydolduk. Bir tane külüstür minder vardı. Biz de arkadaşlarla becelleşip duruyorduk. Güreşe böyle başlamış oldum. O zaman Güreş Takımı Antrenörü vardı, yabancıydı. Çok yaman bir adamdı... Gençliğinde güreşi de çok yamanmış.

Nasıl devam ettiniz?

O zaman Federasyon muptediler (yeni başlayanlar) için güreş müsabakası açardı. Böyle bir tesadüf oldu ve biz de katıldık. Halbuki güreşe başlayalı daha birkaç ay olmuştu. Beyoğlu'nda Halk Fırkası'nın büyükçe bir yeri vardı, orada müsabaka oldu. Galatasaray'ın biraz yukarısındaydı. Güreş müsabakaları olurdu. Muptediler Müsabakası'nda önüme kim geldiyse hepsini yendim. Birinci oldum. Bana madalya verdiler. Sen misin birinci olan... Sen benim kabadayılığımı bir gör (gülüyor). Vallahi... Evdekilerin dünyadan haberi yoktu. Muptediler'de ikinci kez müsabakaya katıldığımda yine birinci oldum. Kural gereği, iki kez kazanan muptedi "usta güreşçi" oluyordu. Ben de "usta güreşçi" oldum. Ben o zamanlar çakal gibi adammışım. Girdiğim her müsabakayı kazandım. Öyle olunca "Bu adamda iş var" dediler ve kulübün takımına aldılar.

Usta olunca da söylemediniz mi ailenize?

Yok bilmiyorlar... Haberleri olsa yandık. İzin vermezlerdi ki...

Peki siz güreş takımı olarak nerede çalışıyordunuz?

O zaman Beşiktaş, Osman Paşa Konağı'ndan Akaretler'deki yerine taşınmıştı. Derme-çatma ahşap bir salon vardı. Akaretler'in sonunda büyük bir duvar vardı, yanından da yol geçiyordu. O duvardan kapı açtılar ve içeri girince kulüp oluyordu. Bir de orada 56 İlkokul vardı, onun bahçesinde de spor yapılırdı. Binaya minderler filan konuldu. 25-30 metre uzunluğunda bir salondu... İşte Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nü de oraya taşıdılar. Hava kötü olunca atletler de bizimle çalışırdı.

Ahmet Fetgeri Aşeni'yi biz kitaplardan okuduğumuz kadarıyla biliyoruz. Peki kendisi nasıl bir insandı? Bir de sizden dinlesek?

Ahmet Fetgeri, Fuat Balkan, hepsi bizim mühim yöneticilerimizdi. Hepsi evvela okumuş insanlardı. Ahmet Fetgeri Bey, deniz albayıydı ve iyi Almanca bilirdi. Spora karşı da son derece ilgiliydi. Görsen, "Bu adam spor yapamaz" derdin. Benden biraz kısaydı. Fakat çok iyi sporcuydu aynı zamanda... Güreş Şubesi'yle de Ahmet Fetgeri Bey, ilgileniyordu. Son derece dirayetli insanlardı.

Abbas Amca, yaşın gereği çok önemli tarihi dönemlere de şahitlik etmişsin. Cumhuriyet ilan edildiğinde İstanbul'da mıydınız?

Şahaneydi o günler... Biz okul takımındaydık ve izciydim. Merasimlere İstanbul'da iştirak ettik. Ankara'ya gidemedik. Hey gidi günler...

Atatürk'ün en sevdiği sporun güreş olduğu her yerde yazılır. Siz kendisiyle hiç görüştünüz mü?

1933 yılında İtalyanlar'la İstanbul Maksim Gazinosu'nda müsabaka yapıyorduk. Birden içeride bir dalgalanma oldu. Müsabakalar durdu. "Yangın mı oluyor?" filan derken, Atatürk'ün geleceğini öğrendik. O dönemlerde güreş müsabakaları canlı olarak radyodan verilirdi. Atatürk de Dolmabahçe Sarayı'nda heyecanla güreş müsabakalarını dinliyormuş, dayanamamış Maksim'e gelmiş. Müsabakaları sonuna kadar seyretti. Ama benim maçıma yetişti mi, yetişmedi mi hatırlamıyorum. Biz o zamanlar çocuğuz, aklımız da bir şeye ermiyordu... Müsabaka başlıyordu, alt-üst, alt-üst yenişmeye çalışıyorduk.

Böyle başarılı müsabakalar çıkarırken, üniversite için Macaristan'a gidiyorsunuz. Neden Macaristan?

Benim hiç öyle bir planım, Avrupa hakkında da geniş bir fikrim filan yoktu. Bizim Macar antrenörümüz vardı, çok değerli bir antrenördü. Bana hep "Macaristan'daki spor okuluna git, sen çok büyük adam olacaksın" derdi. Liseyi bitirdikten sonra onun teşvikiyle beni Macaristan Beden Eğitimi Fakültesi'ne gönderdiler. Macaristan, yabancı talebelerin bulunmasını çok istiyordu. Çünkü bu sayede onların okulunun reklamını da yapmış oluyorduk.

Macarca'yı hiç bilmiyordunuz ama değil mi?

Önce lisan kursuna kayıt olduk. Ama lisan öğrenirken, birinci sınıf derslerine başladım. Herkes şaştı, çok çabuk lisan öğrendim. Şimdi bakınca ben bile şaşırıyorum. Kısa bir zaman sonra imtihanlara katıldım. Jimnastik derslerinde nazaride birkaç sual soruyorlardı, amelide ise iyiydim zaten. Hiç ben de ummuyordum ama iyi dereceler aldım. Hatta size bir olay anlatayım; bir jimnastik hocamız vardı. Sınav olduk, ben hemen yaptım, kağıdı verdim. Ertesi ders hoca geldi, kızgın bir halde bütün sınıfa "Utanın, utanın! Şu küçük Türk'ten utanın" dedi. Meğer bir tek ben doğru yanıt vermişim. Sonra namım yayıldı. 4 senede okulu bitirdim.

Orada neden güreşe devam etmediniz?

Maalesef edemedim. Hep kendimi okula verdim. Üçüncü sınıfta Macaristan Güreş Federasyonu'na gittim ama bir baktım, benim orada öğrenebileceğim bir şey yok. Üstelik, ben onlara öğretebilecek haldeydim. Ben de gitmedim...

Okul bitti, Türkiye'ye döndünüz...

Evet, Türkiye'de dışarıda bu meslekte üniversite bitirmiş tek bir adam ben vardım. Maarif İdare (Milli Eğitim)'den adamlar, İsveç'te 3 senelik okul bitirmişlerdi. Halbuki benim okuduğum yer 4 seneydi. İstemediler, çekemediler beni... Ben her şeyin farkındaydım. Bu adamların ne kadar kötü ruhlu olduklarını, beni çekemediklerini biliyordum. Böyle olunca açıkta kaldım. Öğretmenlik yapmaya karar verdim. Robert Koleji'nden çağırınca, oraya gittim beden eğitimi öğretmeni olarak... Maarif İdare de benden kurtulmuş oldu. Gerçi biz de kurtulmuş olduk.

Spora katkılarınız sadece güreşle de sınırlı değil. Aynı zamanda Yüzme İhtisas Kulübü'nün de kurucususunuz...

Evet 1943 yılında kuruldu Yüzme İhtisas Kulübü. Ama tek başıma değildim. Suat Erler diye bir arkadaşım vardı. Kolej mezunuydu. O Almanya'ya gitti ve orada yüksek okudu. Çocukluk arkadaşımdı benim. Aklımız başımıza gelince, aylak aylak gezmek istemedik.

Bütün bunlar olurken Beşiktaş Jimnastik Kulübü'yle de irtibatınız hiç kopmadı değil mi?

Kopmadı... Ben hep kulübe gelirdim. Bazen güreş antrenörleri gelmezdi, takımı ben çalıştırırdım. 1929 ve 1930 yıllarında İstanbul, 1931 yılında da Türkiye ve Balkan Şampiyonu olmuşsunuz. Takım olarak allak bullak ettik adamları... Ben o yıllarda aklı başında, okuyan, araştıran bir adamdım. Şeytan gibiydim ama benim için hangi hareket daha önemli onu biliyordum. Her bakımdan çok iyiydim. Hep kazanıyordum, hiç yenildiğimi hatırlamıyorum. Karşımdaki sadece bir hareket öğrenmiş, ben her hareketi biliyordum.

Elbette sporda zeka da, güç kadar önemli...

Zeka olmadan hiçbir şey yapamazsın. Hele güreşte hiçbir şey... Kafan işleyecek... Öğrendikçe güreşe daha çok önem verdim. Kimsenin bilmediği hareketleri öğrendim. Öğrenmek de yetmiyor, bazı hareketleri yapmak için özel yeteneğinizin olması lazım. Lastik gibi adam olacaksın evvela, çabuk hareket edeceksin... Bunların hepsi bende vardı. Ben o kadar rahat müsabaka kazanıyordum ki... Kendi kendime "bunun hiçbir zorluğu yok" diyordum.

Hemen her spor dalıyla bir şekilde ilgilenmişsiniz. Hatta 1959-60 futbol sezonunda kondisyon hocalığı da yapmışsınız.

Evet yaptım... Aslında aldıkları antrenörlerin 20 mislini, 30 mislini ben futbolculara verebilirdim ama imkan olmadı. Ama kondisyon hocalığım da çok uzun sürmedi. Kısa bir dönem yaptım.

Futbolu sever miydiniz?

Sevmez olur muyum?... Veletken şeytan gibiydim. Çok iyi top oynardım ben.

Peki hiç futbolcu olmak istemediniz mi Abbas Amca?
Benim hiç aklıma öyle bir şey gelmedi. Ben her sporu yapıyordum. Bilhassa tramplen atlamasında çok iyiydim. Milletin "tramplen" ne demek, ondan haberi yoktu...

Beşiktaş Futbol Takımı'nın Teknik Direktörü Andrea Kutik'in tercümanlığını da yapmışsınız. Kutik bir yazısında "Muallim arkadaşım Abbas Sakarya da bana daima mesaimde yardımcı olmuştur" diyor ve size teşekkür ediyor.

Kutik yetenekli bir adamdı, meziyetleri vardı. Ama dediklerini futbolculara bir şekilde anlatmak lazım. Bizim futbolcular da anasının gözüydü. Bazı hallerde Kutik'in söylediklerini aynen tercüme etsem sorun olacak... Mecburen futbolcular kırılmasın diye, Kutik'in dediklerini yumuşatıyordum. Zannediyorum bir yıl çalıştık. Kutik, çok usta, çok kurnazdı, çok bilgiliydi...

Abbas Amca, hiç evlenmemişsiniz... Neden?

Öncelikle ekonomik sorun... Benden 4-5 yaş küçük bir kızkardeşim ve bir de abim vardı. Dediğim gibi babam marangoz fabrikasındaydı ama onlara bakıyordum.

Robert Koleji'nde öğretmenliğe başlayınca ekonomik olarak rahatlamadınız mı?

Şöyle, böyle düzeldi. Aldığım aylığın büyük bir kısmını eve veriyordum. Ama az bir kısmı kalıyordu, o da yol parası filan oluyordu.

Hayatta ailenizden kimse var mı?

Hepsi vefat etti, bir tek ben kaldım.

Sizce bir Beşiktaşlı nasıl meziyetlere sahip olmalı?

Beşiktaşlı, bir kere dürüst olmalı. Okumuş olmalı, arkadaş canlısı, kulübünü cidden ve samimi olarak sevmeli...

Burada gününüz nasıl geçiyor? Eskiden Sarıyer'den Kilyos'a kadar yürüdüğünüzü duydum ama şimdi izin vermiyorlarmış galiba...

Ooooo... Beni şöhret yapan yürüyüşlerimdir. Sabah kalkar kalkmaz evden çıkardım, Karadeniz'e kadar giderdim. Kilyos'un üst tarafında elimi ve yüzümü yıkardım. İkindiye doğru Beşiktaş'a eve dönerdim. 10 senedir de burada, huzurevindeyim...

Çok teşekkür ediyor, sağlıklı günler diliyoruz size...

Beşiktaşlının Mesaisi (27-28 Şubat / 1 Mart 2009)


Beşiktaşımız - B.Ş Belediyespor / 27 Şubat Cuma / 13:30 (PAF / Nevzat Demir Tesisleri)

Beşiktaşımız - B.Ş Belediyespor / 27 Şubat Cuma / 20:00 (Futbol / Şeref Bey Stadı)

B.Ş Belediyespor - Beşiktaşımız / 28 Şubat Cumartesi / 12:30 (U-14 Akademi / Balat)

Beşiktaşımız - Yıldırım Bosnaspor / 28 Şubat Cumartesi / 13:00 (Süper Gençler / Fulya Tesisleri)

Beşiktaşımız - Mersin B.Bld. / 28 Şubat Cumartesi / 15:00 (Bayan Basketbol / Akatlar)

Milli Piyango - Beşiktaşımız / 28 Şubat Cumartesi / 17:00 (Hentbol / Ankara Prof.Dr.Y.SEVİM Salonu)

Beşiktaşımız - Fenerbahçe / 01 Mart Pazar / 17:00 / (Basketbol Erkekler / Akatlar)

Beşiktaşımız - V.Güneş Sigorta / 01 Mart Pazar / 13:00 / (Voleybol Kadınlar / Akatlar)

Sağır Duymaz Uydurur


Hentbol Takımımızın Avusturya'nın HIT Innsbruck takımı karşısındaki başarısının, "nihayet" Orhan Yıldırım’ın dikkatini çekmeyi başardığını görüyoruz!

Başardığını görüyoruz diyoruz çünkü;

Orhan Yıldırım’ın Fanatik Gazetesi’ndeki “Basın Tribünü” bölümünde yazdığı yazılarını inceliyoruz. Buradaki ilk yazısı 3 Ekim 2005 tarihli!

Köşesinde Beşiktaş hakkında, bu güne kadar da toplam 278 yazı yazmış.Başka bir ifade ile yazılarından 277 adedi Beşiktaş Futbol Takımı, yönetim, hakemler ve maçlarla, kısaca futbol ile ilgili!

Bir tanesi hariç.O da 25 Şubat 2009 tarihli “Kahramanlar” isimli yazısı.

Yazısında “Geçen yıl şampiyonluğa giderken tam 10 ay beş kuruş para alamadılar” şeklinde ifade ettiği Hentbol Takımımızın durumunu şimdi farkediyor.

O “geçen yılı” şimdi mi sorun ediyor Orhan Yıldırım? Bu kadar ilgili ise, geçen yıl neden yazmamıştı?

Öyle ki, yaklaşık üç yıldır takip ettiğimiz ve “Amatör Branşlarımız” dediğimiz bir Voleybol Takımımız, Kürek Takımımız, Atletizm Takımımız, bir Engelli Basketbol Takımımız, bir PAF Takımımız vs.ile ilgili yukarıda sözü edilen 277 adet yazısının içinde yani 2005 tarihinden günümüze kadar olan süreç içinde bir tanesinde bile, ne hikmetse tek bir yazısı bile yok!

Nedenleri çok açık.

Niye yok? Çünkü;

Orhan Yıldırım, taraftarın amatör branşlarını takip ettiğini, nerede olursa olsun her alanda Beşiktaş’ına sahip çıktığı bilmiyor!

Niye yok? Çünkü;

Orhan Yıldırım’ın, Hentbol Takımımızın HIT takımı ile yapacağı ilk maçta, Beşiktaş’ın yanında olmak için kilometreleri teperek Avusturya’ya yaklaşık 250 kişi giden kardeşlerimiz,arkadaşlarımız Çarşı Berlin’den haberi yok!

Niye yok? Çünkü;

Amatör branşlarımıza ilgi duymadığı, bu yazısından da rahatlıkla anlaşılabildiği gibi başarıyı sahiplenen bir Orhan Yıldırım var.

Böyle bir zihniyetin amatör branşlarımızı, gazetesindeki köşesine adabı ile taşımasını bugün de dahil hiç beklemedik, beklemiyoruz da.

Buna "sağır duymaz uydurur" derler. Onca olanaksızlıkların içinde ayakta kalmış takıma, yazı yazarken bile odak noktasından uzaklaşan, hedef saptıran, hedef gösteren bir kalem...

O neredeydi diye sorduğu "Federasyonu" bu taraftar mail yağmuruna tutarken, tabelada yapılan hatayı "zor oyunu bozar" şeklinde, "omuz omuza" düzelttiren taraftar ortadayken, o tarihte kendi neredeymiş.

O Federasyona, "dur bakalım" diye bir yazı mı yazmış... Şimdi sahipleniyor...

Orhan Yıldırım şunu iyi bilmelidir ki;

Hentbol Takımımızın bugün bu denlice konuşuluyor olmasını, takımı zafere giden yolda yalnız bırakmayan taraftar sağlamıştır.

Zafere giden yolun başlangıcını son müsabakada görmediğimizi, çok daha öncesinden taraftar tarafından atılan adımların biriktirdikleri neticesinde bu başarının geldiğini belirtiriz.

Hentbol Takımımızın idmanına baklava götürdüğümüz, çocuklarının doğumlarında göz aydınlığı verdiğimiz günlerden gelendir biriktirdiklerimiz.

Tribüncü dostlarla olan paylaşımlarımızdır.

Kulübümüzün ilgili mercilerinden tutun da Hentbol Federasyonu’nun resmi sitesine yapılan müdahaleye kadar gösterdiğimiz titizliğimizdir biriktirdiklerimiz.

Tüm bunlara rağmen yine yazısında “Maçlarına giden gelen olmaz pek. Hatta tarihe geçecek maçta bile” diyebilecek patavatsızlığı dahi gösterebiliyor.

Sağır duymaz uydurur... Gitmediği, hayatında bilmediği olgular üstüne yazıp ekmek yemeğe kalkışır.

Öyle ki, bu yazısıyla taraftardan bi-haber olduğunu belli ettiği gibi, kendisini de taraftarın üstünde görmektedir...

Hatta bu taraftarı "aklınca" yönlendirebilme cesaretini de kendisinde görebilmektedir !

Beri Gel, Orhan Yıldırım!

Hele bir de Resmi Sitemize bak,üşenme!

http://www.bjk.com.tr/tr/haberler.php?h_no=14333

Tarihe geçecek maçta bu taraftar ORADAYDI.

Sağırsan da UYDURMA

24 Şubat 2009 Salı

Hentbolde Rakibimiz Belli Oldu


Hentbol Challenge Kupasında rakibimiz belli oldu. Karadağ'dan RK Budućnost Podgorica. İlk maçı 28/29 Mart'ta deplasmanda, rovanşı ise 4/5 Nisan da evimizde oynayacağız.

Rakibimizi kısaca tanıyalım;

RK Budućnost Podgorica

RK Budućnost, Podgorica Karadağdan bir hentbol takımı. 2006-2007 sezonunda kurulan bir takım ve ilk olarak o sezon Karadağ Erkekler Hetbol 1 nci ligine yükseldiler. Budućnost spor topluluğunun bir parçası.

Şu andaki kadroları;
  • Perunicic Nenad (Almanya)
  • Ivanovic Ilija (Karadağ)
  • Mihajlovic Zoran (Sırbistan)
  • Stojiljkovic Dragoslav (Sırbistan)
  • Jovanovic Dalibor (Sırbistan)
  • Rajicevic Ivan (Karadağ)
  • Kovacevic Vladimir (Karadağ)
  • Rajkovic Marko (Karadağ)
  • Andjic Mirko (Karadağ)
  • Kocalo Petar (Karadağ)
  • Vuckovic Ilija (Karadağ)
  • Knezevic Drasko (Karadağ)
  • Bakic Igor (Karadağ)
  • Krivokapic Zarko (Karadağ)
  • Bjelobrkovic Bosko (Karadağ)
  • Andjelic Goran (Karadağ)
  • Grbovic Nemanja (Karadağ)
  • Cupic Djoko (Karadağ)
  • Mugosa Stefan (Karadağ)
  • Majic Mirko (Karadağ)
  • Radojevic Igor (Karadağ)
  • Radovic Mirko (Karadağ)
Şehirden bahsetmek gerekirse;

Podgorica Karadağın başkenti ve en büyük şehri. Şehrin 2003 sayımındaki nüfusu 136 bin 473 kişi. Ribnica ve Morača nehirlerinin kesiştiği noktada bulunan Zeta ovası ve Bjelopavlići vadisi gibi verimli topraklara kurulmuştur. Şehir kuzeyde Kayak Sporları Merkezine ve Adriyatik denizi kıyısındaki sahil yerleşimlerine yakındır. Podgorica Belediyesinin %10.4 ü Karadağ kontrolündeki alandır ve nüfusun %27.3'ü Karadağlılardan oluşmaktadır. Bu yüzden Karadağın ekonomik, kültürel ve eğitim odağında bulunan idari merkezdir.

Şehrin ismi Karadağ dilinde "Gorica'nın altı" anlamına gelmektedir. "Gorica" küçük dağ anlamında kullanılmaktadır. Ve şehir merkezini çevreleyen sıra tepelerin adıdır.

Podgerica'nın yaklaşık 3 kilometre dışında Doclea isimli antik şehrin kalıntıları vardır. Roma imparatorluğu ve öncesi dönemden kalmıştır. Roma imparatoru Diocletian bu bölgeye gelmesinden kaynaklı bu isim verilmiştir. Sonraki yüzyıllarda "Dioclea" olan şehir ismi i harfinin kullanım esnasında düşmesi ile "Doclea" olmuştur. Sonraki dönemlerin slavik dillerinde ise "Duklja" olarak geçmektedir.

Şehir ismi kuruluşunda (11 nci yüzyıldan önce), "Birziminium" olarak geçmektedir. Orta çağda "Ribnica" olarak bilinmiştir. "Podgorica" ismi ise 1326 dan sonra kullanılmaya başlanmıştır. 1946 tan 1992 yılına kadar da "Titograd" olarak kullanılmıştır.


Tarihi olarak Podgorica,

Birçok önemli tarihi yolun kesiştiği bir noktadadır. Prehistorik dönemden kalma insan yerleşkelerine kadar dayanır.

Gelişim sürecine antik yunandaki Illyrian kabilesinin istilası ile başlar. Slav ve Avar kabilelerinin ilk olarak bölgeye gelişi 5 nci yüzyıldan itibarendir. Bizans ile yaptıkları sürekli çatışmalarla o bölgede yerleşimlerini sağlamlaştırmışlardır. Daha sonra bu bölgede slavlar kendi kültür sanatlarını yaratarak ortaçağ klisesine ve feodal sınıfa kabul edilmişlerdir. Podgrica ismi ile 1326 yılından sonra anılmaya başlayan şehir, o dönem için, çevresiyle ekonomik olarak güçlü ticaret yollarına sahip bir şehirdir. Bu bakımdan ekonomik güç, askeri önem ve stratejik konum açısından dikkat çekici bir yer olarak bilinmektedir.

1474 yılında Türklerin işgali ile ekonomik, kültürel ve sanatsal açıdan bir kesintiye uğramıştır bu gelişim süreci. Türkler Podgorica'da büyük bir kale inşaa etmişlerdir. Ve bu kale çevresinde bulunan ticaret ağlantı yollarını isyankar kabilelerin saldırılarına karşı koyma ve hücum etme amacıyla kullanılmıştır. Kuleler, kapılar, ve koruma rampaları ile donatılmış olan müstahkem şehir, Türklere saldırıları göğüsleme imkanı sağlamıştır.

1864 de Podgorica, Osmanlının İşkodra vilayetinin bi kazası haline gelmiş ve "Böğürtlen" ismini almıştır. Arnavutça adıyla "Burguriçe" olarak da kullanılmıştır.

1878 yılında Berlin Kongresinde alınan kararla Karadağ ile entegrasyonu sağlanmıştır. Bu süreçten sonra ekonomik ve şehirsel gelişim yeniden hızlanmıştır.

1 nci Dünya savaşına kadar gelişimi devam eden şehir, savaşla birlikte yeniden bir duraklamaya girmiştir. 1916 dan 1918 e kadar Avusturya-Macaristan imparatorluğunun işgali altında kalmıştır. 1918 de Karadağ ile Sırbistanın birleşme kararı ile Yugoslavya Krallığı olan bölgede yeniden bağımsız hale gelmiştir.

Her iki dünya savaşında da şehir nüfusu 13 bin civarındadır. 2 nci dünya savaşında da ağır yaralar alan şehir, 4 bin civarı insan kaybetmiştir. 1944 yılında sosyalistler tarafından tekrar özgürlüğüne kavuşmuşturulmuştur.

Şehir 1946'da "Titograd" ismini almış ve Sosyalist Karadağ Cumhuriyetinin başkenti haline gelmiştir. Bundan sonra emsalsiz bir gelişim göstermiştir.SFRY (Socialist Federal Republic of Yugoslavia) eli ile hızlı bir nüfus artışı, ağır endistrilüşme hamleleri, sağlık, eğitim, kültür enstitiülerinin kurulması gibi süreçlere tanıklık etmiştir.Ve altyapı gelişmiştir. Bu gelişim süreci de SFRY nin 1990 yılında dağılması ile son bulmuştur. Ve şehir 1992 yılında yeniden Podgorica olarak anılmaya başlanmıştır.

Yugoslav savaşlarından tüm ülkenin etkilenmesi ile Podgorica da ekonomik olark bir dönem gerilese de günümüzde yine modern ve ekonomik olarak gelişmiş görünümüne yaklaşmıştır.

2003 yılında yapılan sayıma göre etnik dağılımı şöyledir;

Etnisity nüfus yüzde

Karadağlılar 96,343 56.96%

Sırplar 44,423 26.26%

Arnavutlar 19,341 11.42%

Müslümanlar 4,399 2.60%

Boşnaklar 2,307 1.36%

Romanlar 1,389 0.82%

Hırvatlar 709 0.42%

Taraftarları;

Varvari (Barbarlar) olarak anılan bir taraftar grubu. 1987 de Podgorica Futbol takımını desteklemek için kurulmuştur. Tüm Podgorica spor kulüp şubelerini desteklemektedirler.

Geleneksel renkleri mavi-beyazdır. Futbol maçlarında Podgorica şehir stadyumunda kuzey tribününde konumlanırlar. Hentbol ve Basketbol şube faaliyetlerinde ise, Morača Spor Merkezinde kendileri için ayrılmış tribünde takımlarını desteklerler. 2000 li yılların başlarında kulüp yönetimi ile ters düşen grup o yıllardan beri basketbol maçlarına gitmemekte ve yönetimi protesto etmektedir. Protestonun nedeni Futbol takımının o yıllarda liginde orta sıralarda zorla durmaya çalışırken Basketbol takımına yüksek bedellerle oyuncu transfer edilmesidir.

Grup sıklıkla Karadağ polisi ile gürültülü kavgalar ve çarpışmalara girmektedir. Genellikle Balkan takımlarının taraftarları ile de bu tür çatışmalar yaşamaktadırlar.


23 Şubat 2009 Pazartesi

Ruhun Şad Olsun Kralım ( 1940-2003 )



Beşiktaş’ımızın ilk gol kralı Güven Önüt’ü aramızdan ayrılışının 6.yılında saygı ile anıyoruz. 1960 yılında İzmirspor’dan Beşiktaş’a transfer olan Önüt, 9 sene Siyah-Beyaz’lı formayı giydikten sonra 1968-1969 sezonunu sonunda Beşiktaş forması ile futbola veda etti. Şık kafa golleri ile tanınan Güven Önüt, Beşiktaş forması ile 225 maçta 94 gole imza attı.

Kralımızın ruhu şad olsun.

Yıl 1960 yılı. Beşiktaş Andrea Kutik adlı yaşlı bir Macar Antrenörün idaresinde ilk Milli Lig şampiyonluğu kazanmış. Beşiktaş’ı Kolej takımı diye küçük görenler , Kutik’in bir Gol , İki puan ( o zamanlar galibiyet iki puandı) eleştirenler sonunda Beşiktaş’ı alkışlamışlar. Beşiktaş’ın bu genç kadrosunda , kalede Necmi , beklerde Bahattin ve Münir , orta sahada Tuncay, Sabahattin ve Kaya, forvette ; Arif, Nazmi , Şenol, Birol ve Küçük Ahmet var. Her ne kadar emektar Mithatpaşa Stadyumu Şenol, Birol Gool diye inlemişse de , şimdi bu kadroyu takviye etmek gerekecek. Çünkü Beşiktaş Avrupa’ya açılacak, ünlü Prater Stadı’nda , Avusturya’nın Rapid takımı ile karşılaşacak. İşte böyle bir ortamda ilk düşünülen isim İzmirsporlu Güven.


1960 yılının Temmuzunda Beşiktaş Güven Önüt’ü transfer ettiğinde , o zaman genç bir Beşiktaş taraftarı olan ben, Beşiktaş mecmuasında Güven’in resimlerini hayranlıkla seyretmiş hakkında yazılan yazıları bir solukta okumuştum. Güven aynı gol kralı Galatasaraylı Metin Oktay gibi İzmirspor’dan geliyordu. Metin’den biraz daha uzun boylu ve narin yapılıydı. Hava toplarına son derece hakim, her iki ayağı ile topa kolayca vuran bir oyuncuydu. Topu sürdüğünde ve dripling yaptığında top ayağına mıknatısla bağlı imiş gibi bir santim bile açmazdı. Bugün İlhan Mansız genç kızlar için ne kadar popülerse, Güven de o zamanlar genç bir yıldız olan Marlon Brando’ya benzeyen fiziği ile genç kızların sevgilisiydi.

Güven Beşiktaş’a geldiğinde tam yirmi yaşında idi , yani 1940 doğumluydu. Beşiktaş’ta ilk yılları umulduğu gibi iyi geçmedi. Güven menisküs ameliyatı geçirdi ve birkaç sene kendini toparlayamadı. 1962 yılında Spajic isimli Yugoslav antrenörün çalıştırdığı Beşiktaş son maçta , bir puan önünde olduğu Galatasaray’a bir penaltı golü ile yenildi ve şampiyonluğa veda etti
O yıllar Şenol ve Birol yüz bin lira transfer ücreti karşılığında, ki o zaman bu büyük paraydı , Fenerbahçe’ye transfer olduğu yıllardı. Artık Güven Beşiktaş’ın tek yıldızı idi. Bu kadro Galatasaray’dan gelen Suat Mamat , genç takımdan gelen Sanlı Sarıalioğlu ve Yusuf Tuna ile takviye edildi. Bu kadro birkaç sene sonra gene Spajin antrenörlüğünde lig şampiyonluğunu sırtladı. Aynı yıllarda Güven, 19 gol ile gol kralı oluyordu. Bu gol krallığının şüphesiz en önemli yanı, aralıksız her yıl gol kralı olan Metin Oktay’ın tacının ilk defa başka bir oyuncuya geçmesiydi.

Bana Güven’in bir golünü anlat derseniz aklıma Mithatpaşa Stadyumu’nda oynanan bir Galatasaray maçı aklıma gelir. Maç balçık halindeki stadyumda , sağnak yağmur altında oynanmaktadır.İlk devrenin bitmesine iki ya da üç dakika vardır ve durum sıfır sıfırdır. Beşiktaş Gazhane tarafındaki kaleye hücum etmektedir. Küçük Ahmet kornerden bir orta yapar, Güven herkesin üzerinden yükselir ve Turgay’ın müdahalesine rağmen topu ağlara yollar. Bundan hemen bir dakika sonra bu defa sağdan Arif bir orta yapar, Güven yerden bir metre yükseklikteki topa , havada uçarak vücudunu yere paralel hale getirir ve nefis bir vole çakar. Golcü oyuncu balcık tarlasına düşer, çamur içindeki yüzünü sahadan kaldırır ve kaleye bakar. Top ağlardadır. Kendisini sevinçle bir kere daha çamura bırakır. Yerde yatarken, sıkılı sağ yumruğu zaferi işaret edercesine havaya kalkmıştır. Belliğime kazıdığım bu anı hiçbir zaman unutmayacağım.

Geçmiş zaman olur ki , hayali Cihan değer.

Nur içinde yat büyük Beşiktaşlı.

Cem Özmeral
24 Şubat 2003

SonBarikat Beşiktaş

Not : Anı,ilgili linkten alınmıştır.

http://www.gazozkapagi.net/350erefstadi8595/guvenonut.html

Semtin Güzel Çocukları



Hepinizle Gurur Duyuyoruz Semtin Güzel Çocukları

22 Şubat 2009 Pazar

Beşiktaş : 25 - HIT Innsbruck : 24











Teşekkürler Parkenin Kartalları



Kartal Yürekli Hentbol takımımız, Challenge Kupası 4. Tur ikinci maçında Avusturya temsilcisi HIT Innsbruck'u yenerek çeyrek finale adını yazdırdı.

Öncelikle hentbolcularımıza teşekkür ediyoruz. Yürekleriyle oynadılar, hak ettiklerini alarak, turu pençeleri ile kazıyarak kaptılar.

Süleyman Seba'daki maça taraftarımızın müthiş desteğiyle başlayan takımımız, ilk dakikalarda Innsbruck hücumlarına cevap veremedi. Ve 3-6 gibi bir skor ortaya çıktı. Karşılıklı hücumlar bulurken 8-6, 11-7 gibi skorlarla ilerleyen maçta, Parkenin Kartalları ilk devreyi 13-11 önde kapatmayı bildi..

Ancak ikinci devreye rakip çok iyi başladı. 14-16 ile geçilen dakikalardan sonra fark daha da açıldı ve 16-21 geriye düştüğümüz anlar gördük.

Farkın kapandığı anlarda Zeliç ve Utku takımın hücum gücünü taşırlarken, kalecimiz İbrahim harika kurtarışları ile büyük katkı yaptı. Ayrıca Zeliç ve İbrahim saha içinde takımı motive eden oyuncular oldular. Hem taraftara hem de takım arkadaşlarına moral vererek, oyunun kopmamasını sağladılar.

Son dakikalarda taraftarımızın da desteğei ile 24-24'lük beraberliği bozarak 25-24 öne geçtik. Son topu rakip iyi kullanamayınca maçı kazandık

Böylelikle çeyrek final kapısının ardını gördük.

Tabii sahadakiler kadar tribündeki Kartalların da hakkını teslim etmek gerek. Destek ve coşku muhteşemdi. Keşke her maçta görebilsek dedirten bir sahiplenme vardı.

Kartal yürekli hentbol takımımız ve teknik heyetimizi kutluyoruz. Bizim için büyük bir gurur kaynağı olduklarını tekrar vurguluyoruz.

Teşekkürler Parkenin Kartalları, Teşekkürler Büyük Beşiktaş Taraftarı...

Not:Fotoğraflar daha sonra eklenecektir.

TRT'yi Kınıyoruz


Sayın TRT-3 yetkililerinin dikkatine;

Beşiktaşımızın ülkemiz hentbol tarihinde bir çeyrek final yaşatma şansı daha yakalamış olmasını halkı ile paylaşmak yerine, Almanya – Hırvatistan gençler basketbol maçını yayın akışına almış olmanız, genel olarak spora bakış açınızı yansıtmaktadır.

Aşağıdakı linkte verilen yayın akışınızda da görüleceği üzere, 15:30 itibari ile canlı yayınlanması gereken Beşiktaş – HIT Insbruck Hentbol Challenge Kupası müsabakası yerine, böylesine ciddiyetsiz ve halkı umursamaz tavrınızla Almanya – Hırvatistan gençler basketbol maçını yayınlıyor olmanızdan ötürü sizleri kınıyoruz.

Hiçbir açıklama yapma gereği dahi duymadan ve en ufak bir çekince dahi göstermeden, resmi sitenizde maç öncesinde ve sonrasında yayınlanacağını beyan ettiğiniz maçı yayınlamayıp, tüm yurtta ve yurtdışında yaşayan başta Beşiktaşlılar olmak üzere hentbolseverleri ekran karşısına çekip, akabinde de bu şekilde kandırılmış olmalarının sorumluları olarak bu ayıbı taşıyacak olan sizlersiniz.

Büyük Beşiktaş Taraftarı

Uymadığınız yayın akışınız= http://www.trt.net.tr/TV/TvAkis.aspx?gunler=0&kanal=3&akistur=1&tdgun=0&control=-1

SonBarikat

Protesto mailini göndermek için tıklayınız

21 Şubat 2009 Cumartesi

Aç Kanatlarını Süzül Göklere #2

Tutsak oldum sana, çok bahtiyarım bu müebbetten.

19 Şubat 2009 Perşembe

Bu Sese Kulak Ver!


Avrupa Challenge Kupası’nda çeyrek final yolunda mücadele eden Hentbol takımımızın yardımcı menajeri Berk Karahan’a Innsbruck maçı öncesini ve sonrasını sorduk. Dedi ki:

" Cuma günü sabahın erken saatlerinde Münih’e gittik, buradan karayoluyla Innsbruck’ta kalacağımız otele doğru yola çıktık. Otele vardığımızda, İstanbul’da evden çıkışımızdan tam 10 saat geçmişti.Bu uzun yolculukla birlikte Innsbruck’taki soğuk hava bizleri daha da zorlamaya başlamıştı.

Öğle yemeğinin ardından 2 saat kadar dinlenme fırsatı bulan ekibimiz, daha sonra maçın oynanacağı salonda antrenmanını tamamladı. Akşam otele dönüldüğünde kimsenin konuşmaya bile hali kalmamıştı.
Sabah olduğunda temiz havanın ve uzun bir dinlenmenin enerjisiyle şehri dolaşmaya çıkan takımımız, Innsbruck şehir merkezinde bir anda çocuklar gibi kartopu savaşına tutuştular. Bu arada siz siz olun sakın hentbolcularla kartopu oynamayın.Tüm attıkları nokta atış oluyor ve zararlı çıkıyorsunuz.
Oteldeki maç yemeğinin ardından salona gelen takımımızı, Belçika, Almanya, Avusturya, İtalya ve Hollanda’dan gelen 100 kadar Beşiktaş taraftarı müthiş bir tezahüratla karşıladı. Belli ki, sevgililer gününde taraftarıyla Avusturya’da buluşan hentbol takımımız, müsabakadan kötü bir sonuçla ayrılmayacaktı.
Maçın ilk 15 dakikasında ekibimize üstünlük kuran taraf, ev sahibi Innsbruck’tu. Avusturya hentbol liginin normal sezonunu 4.sırada bitiren rakibimizi yaklaşık 800 kadar seyircisi de destekliyordu. İlk yarının son 15 dakikasına girildiğinde Ramazan gerçeğiyle tanışan rakibimiz, Valeri’nin de skora katkısıyla fazla direnemedi ve 4 sayıya kadar öne geçtiği ilk yarıdan 12 – 13 mağlup ayrıldı.
İlk yarıyı önde bitirmenin verdiği avantajla sahaya çıkan takımımız, ikinci yarının ilk 25 dakikasını da hep önde götürdü..Son 10 dakikada, 2 dakika cezaları yüzünden sürekli eksik oynayan takımımız bu süreci kazasız atlatıp sahadan 26 – 25 mağlup ayrılarak İstanbul’daki maç için tarihi bir fırsatı yakalamış oldu.

Müsabakayla ilgili en kritik olaylar ise sırası ile şunlardı:
1) Tek kelimeyle muhteşem olan Beşiktaş taraftarı,
2) 10 golle maçı bitiren Ramazan,
3) Beşiktaşlı duruşuna sahip, yaşadıkları sıkıntılara rağmen müthiş kenetlenen, karakterleriyle çok insana örnek olmasını dilediğimiz HENTBOL TAKIMIMIZIN savaşı..

Bu arada hemen hatırlatmalıyım ki, 22 şubat Pazar günü saat 15.30’da Süleyman Seba Spor Salonu’nda oynanacak olan rövanş maçı, Beşiktaş Hentbol Takımı’nın ilklerinden birine imza atacak bir müsabaka olacaktır. Ancak hep söylediğimiz gibi seyircisi olmadan tiyatro sahnesinde oyun oynamanın hiçbir anlamı yoktur. Siz büyük Beşiktaş taraftarına düşen Pazar günü sadece 500 kişilik kapasiteye sahip, semtimizde yer alan tek kalemizi korumak olacaktır.

Şayet takımımız maçtan 2 sayı farkla galip ayrılır ya da 26 golün altındaki bir skorda tek farklı galip gelirse, tarihinde ilk defa Avrupa kupalarında çeyrek final oynama zevkini tadacaktır. Çeyrek finale çıktığımız taktirde, 24 Şubat Salı günü TSİ 12.00’da Viyana’da muhtemel rakiplerimiz belli olacaktır. Muhtemel rakiplerimiz:


Romanya:
1.Stiinta Municipal Dedeman Bacau
Şu an mücadele ettiğimiz Challenge Kupas’nın geçen sezonki finalisti.

2.UCM Sport Resita:
Şu an mücadele ettiğimiz Challenge Kupası’nın son 2 sezonki şampiyonu ve en büyük favorisi.

3.CSU Suceava:
Romen hentbolünün önemli temsilcilerinden biri.

Avusturya:
4.UHK Krems:
Müthiş bir finale çıkacağımız Innsbruck takımının kopyası diyebiliriz.

Karadağ:
5.HC Buducnost Podgorica:
Çok hızlı bir hentbol oynayan tehlikeli bir takım.

İsviçre:
6.BSV Bern Muri:
Avrupa kupalarında çok tecrübeli bir takım.

Sırbistan:
7.RK Proleter Naftagas:
Hentbolde Sırpların ne kadar başarılı olduğunu söylememize sanırım gerek yoktur.

Aslında bu takımlar resmi olarak tur atlamış sayılmazlar, ama rakipleriyle oynadıkları ilk maçların sonuçları ve tecrübelerimin bana gösterdikleri, bu takımların çeyrek finalde Beşiktaş’ın rakibi olma ihtimallerini kuvvetlendiriyor.

TAKIMIMIZIN GERÇEKTEN DESTEĞİNİZE İHTİYACI VAR,
PAZAR GÜNÜ GÖRÜŞMEK ÜZERE… "

Görüşmek üzere Kartallar. Sizleri çok seviyoruz. Her zaman gurur duymamıza vesile oldunuz.. Sonuç ne olursa olsun her biriniz her daim kıymetlimizsiniz.

SonBarikat Beşiktaş

16 Şubat 2009 Pazartesi

Aç Kanatlarını Süzül Göklere




16 Mayıs 1992…
Beşiktaş, ligdeki son maçında Sarıyer’i 1-0 mağlup ederek, ligi şampiyonluk ile tamamlarken, şampiyonluk sıfatının yanına bir de “ namağlup” luğu ekliyordu. Türk futbol tarihinde ilk kez bir takım bu başarıyı elde etmişti. Ve bu başarı, her Beşiktaşlı’nın gururla anlattığı Beşiktaş tarihinde ilk sıralarda kendine yer buluyordu.

28 Nisan 2007…

2006-2007 sezonunda Beşiktaş namağlup şampiyonluk coşkusunu bir kez daha yaşadı. Hentbol takımımız, ligde oynadığı 20 maçta 19 galibiyet, 1 beraberlik alarak ligi namağlup şampiyon olarak tamamladı. Aynı zamanda Türkiye Kupası’nı da kazanmayı başaran takımımız, tüm maddi zorluklara ve yalnız bırakılmaya karşın Beşiktaş formasını layıkıyla taşımasını bildi.

Geçtiğimiz sezonu 3.sırada tamamlayan takımımız, bu sene de çok iyi bir performans gösterdiği ligde, geride bıraktığı maçlar sonucunda liderliğini koruyor. Ve Beşiktaş’ın hentbol takımı sessiz sedasız Avrupa arenasında verdiği mücadeleye devam ediyor. Son 2 senedir Avrupa’da aldığımız başarılı sonuçlar sebebiyle, bu sene Challenge Kupası’na 3. turdan dahil olan Beşiktaşımız, İsveç ekibi H43 Lund’u eleyerek, ilk 16 takım arasına kalmayı başardı. Avusturya temsilcisi HIT Innsbruck ile eşleşen takımımız, 14 Şubat’ta rakibi ile deplasmanda karşılaştı. Mücadeleyi 26-25 kaybeden Beşiktaşımız, İstanbul’a avantajlı bir skorla döndü. İnanıyoruz ki 22 Şubat’taki rövanş maçında yeterli skoru elde ederek, çeyrek finale çıkan biz olacağız.

Futbolun egemen olduğu dönemimizde, Beşiktaş’ın “SonBarikat” olduğu gerçeği ile yaşarken, hentbol takımımızın bu denli ilgisizlik ile boğuşmasını kabullenemiyoruz. 91-92 sezonunda futbol takımımızın ligi namağlup şampiyon olarak bitirmesi hala dillerde iken, benzer başarıyı yakalayan ve bunu türlü zorluklar içerisinde başaran hentbol takımımızdan haberdar olunmamasından da hicap duyuyoruz. Beşiktaş bir futbol takımından ibaret değildir, bünyesinde birçok spor dallarini da barındırır. Ismi Beşiktaş Jimnastik Kulübü’dür. Beşiktaş’ın bir parçası olan ve mevcudiyetini başarı ile sürdüren takımımızın oyuncuları, maç sonunda taraftarına anı mahiyetinde formasını veremiyor, maddi zorluklar yaşıyor ve elde ettikleri zaferlere rağmen ilgisiz kalıyorlarsa, taraftarlar olarak üzerimize düşen vazifeyi getirmemek bizleri de suçlu kılar. “Arma nerede, biz oradayız” kafiyeli bir tezahurat degil bir şiardir. Semtin göbeğindeki Süleyman Seba Spor Salonu’nu dolduramıyor isek bunun bahanesi ve aması yoktur. Avrupa’da mücadele ederken binlerin önünde oynayan Beşiktaşımız’ı kendi evimizde sahipsiz bırakıyorsak bunun vebali her zaman bizleri takip edecektir. Kara Kartal Avrupa’da sessiz sedasız gökyüzünde süzülürken, ligde rakiplerini dize getirirken kanat seslerine şahit olmak için adres belli: Süleyman Seba Spor Salonu…

Parkenin yalnız Kartalları, seviyoruz sizleri…

Not: Fotoğraflar için çArşı Berlin'e teşekkürler.

15 Şubat 2009 Pazar

Haftanin Sonuclari ( 14-15 Şubat 2009)


Gazi Üni. : 0 - Beşiktaşımız : 3 (Bayan Voleybol)

Galatasaray : 0 - Beşiktaşımız : 0 (U-14 Akademi)

Arkasspor : 1 - Beşiktaşımız : 3 (Erkek Voleybol)

Beşiktaşımız : 4 - Galatasaray : 2 (Süper Genç)

Goller: Murat (2), Atınç, Mehmet Ali

Galatasaray : 1 - Beşiktaşımız : 1 (U-15 Akademi)

Gol:Cankut

Beşiktaşımız : 96 - Botaşspor : 83 (Bayan Basketbol)

Innsbruck : 26 - Beşiktaşımız : 25 (Hentbol Challenge Kupası)

Beşiktaşımız : 82 - Efes Pilsen : 94 (Erkek Basketbol)

Beşiktaşımız : 1 - Trabzonspor : 1 (A Takım)

Gol: Bobo

Beşiktaşımız : 0 - Trabzonspor : 0

Beşiktaşım Benim Biricik SEVGİLİM





Takımımız ilk seti 25-16, ikinci seti 25-19 kazandı. Oyunun 3.setini 25-23 kaybeden Beşiktaşımız, 4.seti 25-19 kazanarak maçı 3-1 galip tamamladı.

Yağmurlu İzmir gününde aşıklarına en güzel hediyeyi veren Beşiktaşımız'a teşekkürler.

12 Şubat 2009 Perşembe

Beşiktaşlı'nın Mesaisi ( 14-15 Şubat 2009 )




Gazi Üni. - Beşiktaşımız / 14 Şubat Cumartesi / 10:00 / Ankara Selim Sırrı Tercan (Bayan Voleybol)

Galatasaray - Beşiktaşımız / 14 Şubat Cumartesi / 12:30 Florya Metin Oktay Tes. ( U-14 Akademi )

Arkasspor - Beşiktaşımız / 14 Şubat Cumartesi / 13:00 İzmir Atatürk Sp.Sln. (Erkek Voleybol)

Beşiktaşımız - Galatasaray / 14 Şubat Cumartesi / 13:30 Fulya Tesisleri ( Süper Genç )

Galatasaray - Beşiktaşımız / 14 Şubat Cumartesi / 14:15 Florya Metin Oktay Tesisleri ( U-15 Akademi )

Beşiktaşımız - Botaşspor / 14 Şubat Cumartesi / 15:00 Akatlar (Bayan Basketbol )

Innsbruck-Beşiktaşımız / 14 Şubat Cumartesi / 18:30 (Hentbol Avrupa Kupası / Sporthalle Hötting West Viktor-Franz-Hess-Straße 9 Innsbruck, Austria)

Beşiktaşımız - Efes Pilsen / 14 Şubat Cumartesi / 19:00 Akatlar (Erkek Basketbol)

Beşiktaşımız - Trabzonspor / 15 Şubat Pazar / 19:00 İnönü Stadı (A Takım)

Beşiktaşımız - Trabzonspor / 15 Şubat Pazar / 12 : 00 Nevzat Demir Tesisleri (Paf)

10 Şubat 2009 Salı

Ruhun Şad Olsun Pembe Hasan



11 Şubat 2008...

Tutulur dilin söylemez ölürsün...

Bülbül gibi dilin olsa ne fayda....

Bizde söyleyemedik... Lal olduk... Sus olduk o gün...

Ağladık sessice güzel insanın ardından... Selam ettik önden gidenlere....

Sonraki gün kabrine intikal için, "son görev" mahiyetinde toplanmıştı herkes.. Kazanın yanında... Sinan Paşa Camisinin bahçesinde...

Herkesin yüzünde bir hüzün, bir şaşkınlık vardı sanki... Genç ölümlerimizden bu sefer ki "şaka" gibiydi sanki...

Halbuki ne yaşanası ömürler, ne siyah beyaz günler vardı önlerinde. Ama ne desek nafile...

Kimimiz tabunun başucuna, bir atkı bırakmıştık siyah beyaz, kimimiz bir bayrak...

Yüzlerce kardeş yürek, ellerimiz üstünde taşımıştık Pembe Hasan'ı.

Ve "son yolculuğuna", ölümsüzlüğe uğurlarken selam ettik önden gidenlere...

Ruhun şad olsun güzel insan...

Rahat uyu Hasan Abi.

8 Şubat 2009 Pazar

Haftanın Sonuçları ( 7-8 Şubat 2009 )


Beşiktaşımız : 1 - Bursaspor : 0 (U-14 Akademi)

Gol : Muhammet

Beşiktaşımız : 2 - Bursaspor : 2 (U-15 Akademi)

Goller : Erkut (2)

Konyaspor : 1 - Beşiktaşımız : 0 (Paf)

Maltepe : 2 - Beşiktaşımız : 2 (U-15)

Goller : Emirhan, Sercan

Beşiktaşımız : 3 - Haydarpaşa Lisesi : 0 (Erkek Voleybol)

Konyaspor : 0 - Beşiktaşımız : 0 (A Takım)

Beşiktaşımız : 50 - Rize Çaykurspor : 17 (Hentbol)

6 Şubat 2009 Cuma

Biz Büyüdük Değişti Dünya


Özkaynak Beşiktaş'ın en güzel manzarasıdır. Ve her zaman Beşiktaş'ın kurtuluş reçetesinde ilk sırada kendine yer bulur.

Özkaynak, sadece oyuncu yetiştirmek değildir. O gencecik Kartal'ı hazırlamak, semt kokusuna alıştırmak, Şeref Bey'de ilk adımlarını izlemektir. Bu yüzdendir ki her zaman dillendiririz: Paf takım oyuncularımız, maçlarını abilerinden önce Şeref Bey'de oynasın. Oynasın ki, bilsin. Görsün nasıl bir yer onu bekliyor, nasıl bir yer ona sarılmaya, kucaklamaya hazır.

Bu ayki BJK dergisinde Feyyaz Uçar durumu güzel özetlemiş:

İlk popüler olmaya başladığınız zamandaki hisleriniz nelerdi?

Bizim şöyle bir şansımız vardı ki; A Takım'a çıktığımızda zaten yarı popülerdik. Çünkü Genç Takım'ın maçları A Takım'dan önce oynanıyordu ve taraftarlar o maçları da büyük ilgiyle takip ediyorlardı. Hatta bizi tribünlere çağırıyorlardı. Bu nedenle zaten tanınıyorduk. Ayrıca Genç Takım'dan çıkan oyuncular daha çok seviliyordu.

O zaman bu durum A Takım'da göreceğiniz ilgiye sizi o zamanlardan alıştırmıştır...

Tabii ki... Birdenbire şöhret olup da sudan çıkmış balığa dönmedik. Yıldız oyuncu olduğumuz zaman da bu ağırlığı taşıyabildik.

Beşiktaşlının Mesasi (7-8 Şubat 2009)


Beşiktaşımız - Bursaspor 7 Şubat Cumartesi Bjk Fulya Tesisleri 12:30 (U-14 Akademi)

Beşiktaşımız - Bursaspor 7 Şubat Cumartesi Bjk Fulya Tesisleri 14:15 (U-15 Akademi)

Konyaspor - Beşiktaşımız 8 Şubat Pazar Atatürk 2 No'lu Saha 14:00 (Paf)

Maltepe - Beşiktaşımız 8 Şubat Pazar İdealtepe Suni Çim Sahası 12:30 (U-15)

Beşiktaşımız - Haydarpaşa Lisesi 8 Şubat Pazar Akatlar 14:00 (Erkek Voleybol)

Konyaspor - Beşiktaşımız 8 Şubat Pazar Konya Atatürk Stadı 15:00 (A Takım)

Beşiktaşımız - Rize Çaykurspor 8 Şubat Pazar Süleyman Seba Sp. Sln. 15:30 (Hentbol)

1 Şubat 2009 Pazar

Haftanın Sonuçları ( 31 Ocak - 1 Şubat 2009 )


Sakaryaspor : 1 - Beşiktaşımız : 2 (U-14 Akademi)

Goller: Murat (2)

Ü.Anadolu : 0 - Beşiktaşımız : 2 (Süper Genç)

Goller : Atınç, Tolga

Sakaryaspor : 0 - Beşiktaşımız : 2 (U-15 Akademi)

Goller : Alihan (2)

Beşiktaşımız : 93 - Mersin B.Bl : 72 (Erkek Basketbol)

Karşıyaka : 1 - Beşiktaşımız : 3 (Bayan Voleybol)

Tofaş : 3 - Beşiktaşımız : 0 (Erkek Voleybol)

Beşiktaşımız : 8 - Alibeyköy : 2 (U-15)

Goller : Göktürk (2), Hüsnü (2), Ercan (2), Hakan, Kubilay

Beşiktaşımız : 0 - Antalyaspor : 0 (Paf)

Beşiktaşımız : 68 - Burhaniye Bld. : 71 (B ayan Basketbol)

Beşiktaşımız : 1 - Antalyaspor : 0 (A Takım)

Beşiktaşımız : 93 - Mersin B.Bl. : 72






Yalnız bırakanlara inat, daima BEŞİKTAŞ!