11 Şubat 2010 Perşembe

Bu Nasıl Bir "Spor Yazarlığı" Kültürüdür?



Günümüz Türkiye'sinde gün geçmiyor ki, çeşitli takım taraftarlarından az biraz donanımlısı, "spor yazarı" sıfatıyla köşelerinden mide bulandırıcı çıkışlar yapmasın... Daha geçen gün, kendini Galatasaray camiasının duayenlerinden olarak kayıt defterine yazdıran, Hınçal'ın pislediğinin dumanı tüterken yazmıştık anyayı konyayı.... Filhakika, yine aynı camiamızın içinde kendine bir duayenlik sıfatı türetmeye aday, bir başka "donanımlı" taraftar Levent Tüzemen, bıraktı pisliğini orta yere...

Diyor ki son yazısının girişinde;

"Mehmet Özdilek, (Şifo Mehmet) Beşiktaş'ta oynarken Galatasaray'a karşı en iyi futbolunu sergilemiş ve çoğu maçta da goller atmıştı. Şifo bu kez hoca olarak Galatasaray'ı kupada saf dışı bıraktı. Antalyaspor'u kutluyorum. Şifo, hoca olarak aynı başarıyı Beşiktaş'a karşı gösteremiyor. Belki de şansı tutmuyor."

Bu işleri sanırız üzüm üzüme baka baka kararır misali, Hınçal abisinin retoriğinden ders alarak gerçekleştiriyor... Cümle aralarında "tebrik ediyor", ama misal Mehmet Özdelik'in "Beşiktaş'tan bağımsız" şekilde edindiği şu andaki kariyerini çamurlamaktan alamıyor kendini... İçinden öyle geliyor... Çünkü kendini "Galatasaray Tribününden" bakarken buluyor yeşil sahalara...

Üstüne üstlük, bu kariyeri yerlere çarparken, "Beşiktaş'ta oynarken Galatasaraya attığı gollerin acısını çıkartmak" içgüdüsünden yola çıktığını da, saklama ihtiyacı hissetmeyecek kadar, ipi salıverilmiş gibi bir hareket içine giriyor....

Yetmiyor, Antalyasporu da kutlamayı ihmal etmiyor... Neden ? Çünkü iftira düzenini bu ayak olmadan tamamlamak istemiyor... Koca camiayı bir "tebrik" sözcüğünün arkasından, aşağılık bir suçlamanın kıyısına getirip bırakıyor... Diyor ki, "Antalyaspor'u kutluyorum. Şifo, hoca olarak aynı başarıyı Beşiktaş'a karşı gösteremiyor." Yani "Şifo, Beşiktaşta oynarken de Galatasarayın canını yakıyordu, şimdi ise Antalyasporun hocası olarak Beşiktaşa karşı özellikle başarılı olmazken, galatasaraya karşı başarılı oluyor" demeye getiriyor... Hem Beşiktaş'ı, hem Mehmet Özdilek'i, Hem de Antalyaspor camiasını, koordineli bir "şike" çetesi gibi algılamaya itme gayretini örgütlüyor cümlelerinde...

Halbuki bakın başka bir zamanda bir yerde yapılmış olan röportajında ne diyor bu tür durumlarla ilgili;

- Galatasaraylılık spor yazarlığınızı ve yorumculuğunuzu etkiliyor mu? Yazılarınızda ve yorumlarınızda; taraftar gözüyle mi yoksa bir olay, bir maç gözüyle mi bakıyorsunuz?

Ben meslek gereği yorumumu yapıyorum, yazılarımı yazıyorum. Tribün’de yer alırsam Galatasaraylı’lığımı doya doya yaşamak isterim. Ama bana öğretilenler doğrultusunda mesleğimi yaparken asla duygusallık içinde olmuyorum. Tarafsız yorum yaptığım Beşiktaş’lı ve Fenerbahçe’li sağduyu sahibi insanlar tarafından da dile getiriliyor. Sokakta karşılaştığım Beşiktaş’lı ve Fenerbahçe’li taraftarlar bu tarafsızlığımdan dolayı beni kutluyorlar. Asla bir amigo yazar olmadım, olmayı da düşünmüyorum. Ama gerçeklerle yüzleşmekten korkanlar, özellikle Galatasaray’ın dışındaki bazı fanatik taraftarlar takımları ile ilgili yaptığım yorumlara, fanatiklik ruhunda tepki gösterip, amigo suçlamasında bulunabiliyorlar ve bu da beni çok üzüyor. Çünkü meslek yaşamımda benim kişilere ve kurumlara karşı asla belden aşağıya vurduğum görülmemiştir. Zaman geliyor Galatasaray’ı da eleştiriyorum ama herşeyi ölçülü yapıyorum.

http://futbol.turksportal.net/makale/futbol/139/

"Adam"a sormazlar mı Levent Tüzemen;

Şimdi bu noktadan sonra nasıl kalkıp diyebilirsin ki "belden aşağı vurmuyorum" diye...

Hem Mehmet Özdilek'in "Beşiktaş'tan bağımsız olarak kazandığı kariyerini" yerlere vuracaksın bir yenilgi sonrası, Hem Beşiktaş'a vuracaksın bir şekilde "tarihteki galibiyetlerinizden kıl kapıyorum o yüzden yapıyorum bunları" iç güdünü yansıtarak, hem de Antalyaspor camiasını zan altında bırakabilecek bir aşağılık yaklaşıma girmekten alamayacaksın kendini...

Nasıl bir "ölçülülük" anlayışı bu ?

Kelimeleri özenle seçip, anlatmak istediği hain zihniyeti saklayabilme "ölçülülüğü" mü?

Sana da diyelim sözümüzü sayın Levent Tüzemen... Camianızdan Hınçal beye ara ara deriz, sana da diyelim...

Elinde kanıt olmadan sallayan adam ne yazardır, ne de spor insanıdır...

Kazım abi sağ olsaydı rahmetli, heralde size şöyle seslenirdi bu yazınızdan sonra;

Bu tarzda haber yapan insan yazar olamaz, olsa olsa "mahallenin dedikodu makinesi teyzelerine" eş değer sayılabilecek bir ucube zevat olabilir...

Tetikçiliğin de bir sınırı olmalı...

Değil mi sayın Tüzemen ?

SonBarikat

Hiç yorum yok: