22 Temmuz 2009 Çarşamba

Efsaneler Ölmez / Yusuf Tunaoğlu ( 1946-.... )


60'lı yılların başları... Beşiktaş altyapısında bir genç yetişmekte. Adı Yusuf... O dönem kulübün a dan z ye herşeyiyle yakından ilgilenmekte olan Baba Hakkı'nın gözünden kaçmıyor bu genç... 62 yılına kadar kısa bir süre genç takımda Baba Hakkı'nın gözetiminde yetişiyor...

Baba bir ışık hissediyor Yusuf'ta... Adeta cambaz gibi topla oynayan, seyrine doyum olmayan bir tekniğe sahip çocuk...


O sırada Beşiktaş as takımında oynamakta olan Şenol-Birol ikilisine Fenerbahçe talip olunca, Baba Hakkı hiç tereddütsüz "özkaynağın" ne demek olduğunu ders olarak okuturcasına tarihi sözünü ediyordu;


"Şenol'lar Birol'lar gider , Yusuf'lar Sanlı'lar gelir"

Yusuf Tunaoğlu işte unutulmazlar arasına adını yazdıracağı sürece, böylece 17 yaşında adım atıyordu...


Antrenör Spajic tarafından ilk maçını oynaması için kadroya alındığında, zaten takım antremanlarında, saygıda kusur etmediği ağabeylerine "bel kıran" cinsten çalımlar atıyor haldeydi...


Yusuf Tunaoğlunun ilk maçını canlı izlemiş biri olarak Cem Özmeral'in ağzından şöyle anlatılıyor mesela o gün;


"Stad hopörlerinden takımlar anons ediliyor: Necmi, Erkan ,Fehmi..... Sol iç mevkiinde Yusuf...


"Allah , Allah bu da kim?". Genç takımdan Yusuf'u tercih etmiş Spajic hoca bu maç için!


Rakip takımın kim olduğunu hatırlamadığım maçı Beşiktaş kazanıyor. Ama unutamadığım genç Yusuf'un oyunu....


Uzun boylu , açık renk gözlü, esmer tenli gencecik bir oyuncu... Vücudunun üst kısmı bir jimnastikçi gibi gelişmiş , geniş omuzlu kıvırcık saçlı esmer tenli ,yağız gencecik bir Kartal...


Top ayağına yapışmis karşısına gelenleri bir ilizyonist, bir sihirbaz gibi, topu saklayarak geçiyor. Paslar atıyor, ortalar yapıyor, kaleyi uzaktan yokluyor. Hani gök mavili İtalyanların, Rivera'sı var ya, onun gibi birşey.


Topu her alışında tribünler ayağa kalkmaya başladı. Bir günde bir yıldız doğuyor...


"Böylesine etkiliyordu ilk maçında kendini izleyenleri Yusuf Tunaoğlu...


Yusuf Tunaoğlu yalnız Beşiktaş’ta değil, Türk Futbolu’nda 30-40 yılda bir sahalarda görülebilen süper yıldızlardan biri olarak tarih sayfalarında yerini almıştır.


Beşiktaş’ta 2 Türkiye Ligi Şampiyonluğu, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası yaşadı. 1962-76 yılları arasında 172 lig maçında 23 gol kaydetti.


6 kez A, 3 kez Ümit, 5 kez de Genç olmak üzere toplam 14 kez Milli oldu. Büyük top tekniği, driplingleri, arkadaşlarına attığı milimetrik paslar ve oyun kuruculuktaki zekası ile Avrupa çapında bir oyuncuydu.


Nitekim, eğer şanssız bir trafik kazası geçirmeseydi, O’nu Avrupa’nın en ünlü kulüplerinden biri olan Anderlecht’te oynarken tanıyacaktı dünya futbolu... Anderlechtli yöneticilerin dikkatini, 1965 yılında Belçika’da organize edilen Ordulararası Dünya Şampiyonası karşılaşmalarında çekmişti. O’nu terhis olur olmaz renklerine katmaya karar vermişlerdi. Bu büyük transfere Beşiktaş da razı olmuştu. Taraflar her konuda anlaşmışlardı. Bir akşam Boğaz’da yaptığı trafik kazasından sonra Anderlecht bu transferden vazgeçti.


Yusuf tunaoğlu'nu hayatı da çok renkli ve inişli çıkışlı geçti...


Futbolu bıraktıktan sonra, uzun bir dönem Beşiktaş alt yapısında görev aldı...


Daha sonra, yazar olarak bir müddet çalıştı. Bir gün geldi, üzerinde basın kartı yok diye, o binlerce Beşiktaş'lıyı coşturduğu ve siyah beyazlı renklere renk kattığı , Dolmabahçe (İnönü) stadına alınmadı... Kalbi kırıldı... Beşiktaş'ın "Koca Yusuf"u, kendi stadına girememiş ve kalbi gerçekten kırılmıştı! Ama tek kelime sitem etmedi...


Bu olaydan kısa bir süre sonra, Kuşadasında çok genc yaşda aramızdan aniden ayrıldı. 2000 senesiydi ve kalp krizi sonucunda hayata gözlerini yumdu...


Yusuf Tunaoğlu'nun ölümü üzerinden 9 sene geçti...


Fakat zihinlerimizdeki parlak anısı hiç bir dönem silinmedi...


Biliyoruz ki "Efsaneler Asla Ölmez"...

1 yorum:

Şairler Parkı dedi ki...

Çok şanssız bir kuşağız. Bu güzel adamların hiçbirini izleyemedik, efsanevi hikayelerini dinlemekle yetiniyoruz. Her defasında daha çok dinleme isteği ile..

Şimdilerde burnu büyük, ahlaktan yoksun, forma aşkını bilmeyen adamları baş tacı ediyoruz. Sonra onlar bize ağzımın payını veriyor, akıllanmıyoruz, başka oyunculara yöneliyoruz.

Şanssızız.

Ege