17 Eylül 2010 Cuma

Beşiktaşımız : 1 - CSKA Sofya : 0


Şeref Bey’in ortalaması bu sezon 30000’in altına düşmeyecek belli ki. Hafta içi ve gecenin bir yarısı olmasına rağmen stadda boşluk yoktu. Son yıllarda sadece derbilerde ve hedef maçlarda görülen kalabalıkları görmek sıradanlaştı Dolmabahçe’de. CSKA Sofya taraftarı da Beşiktaş taraftarına ayak uydurmuş; deplasman tribününün büyük bölümünü doldurdular. İtiraf etmek gerekir ki sağlamlar, kayda değer bir deplasman performansı sundular, maça renk kattılar.


CSKA Sofya’nın taraftarından başka konuşulacak bir yanı yok zaten. Beşiktaş’ın koordinasyonsuz ve uyumsuz on birinin karşısında sıkı kapandılar, hücum aksiyonlarında ise sınıfta kaldılar. Şu görüntüleriyle Türkiye liginde 10-14 arası bir yere tekabül ediyorlar.


Beşiktaş tarafında orta sahada Necip’in eksikliği hissedildi (bu cümleyi kurmak ne kadar büyük bir zevk). Daha doğrusu Necip tipinde merkez bir orta saha oyuncusunun eksikliği. Fink ya da Aurelio bu işi yapabilirlerdi ama Bernd dayı hafif kıpırdanan Tabata’yı seçti. Görünen o ki Tabata’nın performansı gününe bağlı. Dün yine top ezme rekoru kırdı. Son kararlarında hata yaptı, şut ve pas tercihleri felaketti. Duran toplarda rakiplere sorun çıkartabilmesi oynaması için yeterli değil maalesef.


Dün oyuna başlayan kadroyla 4-3-3 yavan kaldı. Quaresma gibi, adam eksiltebilen, çalım atamasa bile rakibi üstüne çekerek arkadaşlarına alan açabilen bir kanat oyuncusu yokken yani. Tabata’nın ters kanada attığı uzun topları değerlendiremeyen Hilbert’in kötü performansına Holosko’nun teknik zayıflığı ve düşük oyun zekası da eklenince hücumda etkili olunamadı. Guti içinden neler sayıyordu kim bilir; kafasını kaldırıp bir saniye ya süren ya sürmeyen bir sürede sahayı taradığı anlarda top atacak adam bulamadı. Nobre ona ayak uydurabilecek tipte bir oyuncu değil zaten, Holosko ve Tabata’yı saydık; Hilbert’in maçın büyük bölümünde çizgiye yapışıp kalması Hazreti Guti’nin elini kolunu hepten bağladı.


“Bu yaşta hala nasıl ya” diyenlere, Deli İbrahim’in bir röportajında hobi olarak koşu yaptığını, krosa gittiğini söylediğini hatırlatayım. Adam harbi deli. 3 puanı getireni de anmak lazım tabii. Ernst maçın yıldızıydı. Özellikle 2. yarıda telaşlı ve dağınık gözüken takımın, rakipten çaldığı toplarla CSKA Sofya yarı sahasına yerleşmesini sağlayan oyuncuydu Saçsız Kral. Son dakika golü de en çok ona yakışırdı.


Golden sonraki birkaç dakikada Fenerbahçe’ye küfredilmesine takılanlar olmuş. Bunların tribünün en doğal halleri olduğunu söylemek gerek. Derbilerden önceki her maçta durum budur. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş fark etmez. Burada sorun yok yani. Sorun, sıra rakibe küfretmeye geldiğinde maç boyu susan, Beşiktaş için bağırmayan adamın avaz avaz yırtınması. Yapacak bir şey yok; dejenerasyonu uzun süredir anlatıyoruz, bu da onun bir tezahürü.

Hiç yorum yok: