Teklif gelmedi gibi bir şey söyleyemem tabii ama gerekli şartlar oluşmadı diyebilirim. Tabii sadece eskiden Beşiktaş’ta oynamış olmak bunun için yeterli değil. Mesleki yeterlilik ve beceri de çok önemli bu noktada. Benim bu ana kadar böyle bir pozisyonum oluşmadı Beşiktaş’ta ama tabii ki çok büyük hedefim ve hayalim Beşiktaş’ta görev almak. Beşiktaş’ta forma giyen, şu an futbolun içinde olan ya da teknik direktörlük yapan herkesin de hayalidir Beşiktaş’ın içerisinde olmak.
Sizin Beşiktaş’ta oynamaya yeni başladığınız dönemde bir maç sonrasında bir taksici ile yaşadığınız ilginç bir anınız var, onu bizimle paylaşabilir misiniz?
Galatasaray’la maçımız vardı o gün. Maç 2-2 bitmişti. 2 golü de ben atmıştım. Maçtan sonra Beşiktaş’a doğru yürüyordum, babamla birlikte. Bir taksici durdu ‘Birader, Beşiktaş- Galatasaray maçı kaç kaç bitti?’ diye sordu. ‘2-2’ dedim. ‘Beşiktaş’ın gollerini kim attı?’ dedi. Metin attı demedim ben de ‘Ben attım’ dedim. ‘Adam gibi soru soruyoruz
O dönemlerde size sahaların ‘sarı fırtınası’ deniliyordu. Antrenörlük hayatında da fırtına gibi esecek misiniz?
Bu tabii futbol sahalarının bir jargonudur. Daha çok futbol oynamaya özgüdür. Futbolculara özgü bir lakaptır bence yani. O yüzden ben bunu antrenörlüğe taşımak gibi bir şey hiçbir zaman düşünmedim. Ama ben başarılı, faydalı olmak istiyorum Türk futboluna. Ön planda isteğim budur. Şu anda A Milli Takım antrenörü olmakla beraber, Genç Milli Takımlarda da görevim var. 15-16-17 yaş Genç Milli Takım sorumlusuyum. Böyle bir uygulama başladı şimdi Milli Takımda. Hem o gençlerle birlikte olmak, hem de onlara faydalı olmak istiyorum ilerleyen zamanlarda. Hem de ileride bunların uzantısı olarak, hayalim olan Beşiktaş’ta görev almak ve başarılı olmak beni çok mutlu eder tabii ki. Siz buna sarı fırtına olmak diyorsanız, o zaman evet sarı fırtına gibi eseceğim inşallah.
Sizin döneminizde çok iyi bir arkadaşlık vardı. O zamanlarda yakalanan derecedeki arkadaşlık bir daha yakalanmadı gibi gözüküyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
O dönemde de yakaladığımız arkadaşlık çok kolay yakalanmadı. O dönem bu anlamda çok özel bir dönemdi. Hayata bakışı hemen hemen aynı olan insanlardık. Biz sadece Metin, Ali, Feyyaz, Rıza değil çok geniş bir kadroyduk biz. Hakikaten hayata ortak bir bakış vardı. Tabii bu bence dönemle de ilgili. Çok bireyselleşti şimdi insanlar. Bu zamanda laptopunuzu alıp odanıza çekildiğiniz ve ya cep telefonunuzla konuştuğunuz kamp dönemleri yaşanıyor. Kamplar birlikte olunan yerlerdir. Ama değişim bireyselliği getirdi dönemimizde. Teknoloji her zaman faydalı olmuyor diyebiliriz aslında bu durum için.
*Haber 1903'ten alıntıdır.
http://www.haber1903.com/konuk.asp?haftaninkonugu=4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder