18 Mayıs 2011 Çarşamba

BİZE YİNE ESMER GÜNLER KALDI

Ergin Ataman



Ne güzel hayallarle başlamıştık oysa. Final oynayacaktık, şampiyon olacaktık... Kombineler pahalı olmasına rağmen seneler sonra ilk defa artmıştı satışlar...

Şampiyonluk hedefiyle Burak Bıyıktay'ı harcayıp yerine Ergin Ataman'ı getirmiştik... Onun da gönderiliş/gidiş şekline bakarak, dönmesi de ilginç olmuştu ya neyse... Sonuç olarak "kazanmanın dayanılmaz mübahlığına" vermiştik durumu...

Iverson'ı bile almıştık... Başkanın değimi ile "marka değerimiz" artmıştı çok şükür... Kendimizi yırttık "Beşiktaş'ın çocuğu A.Iverson" diye... Sormadık bile arkasından "gidişi ile yerle bir mi olmuştu marka değerimiz", "düşük yapıp çocuğumuzu mu kaybetmiştik"?... Gelişi olay, gidişi sessiz olmuştu...

Başta Burak hoca kadronun yetersizliğinden ve uzun süreli sakatlıklardan yakınıyordu... Bir de yabancılar hala uyum sağlayamamıştı takıma... Halbu ki yönetimin sezon öncesi doğru takım kurmadığını, ve Burak hoca ile -rakiplere bakarak da değerlendirirsek- şampiyonluğun hayal olduğunu söylemek için, basketboldan çok da anlamak gerekmiyordu...

Ardından her sezon tekrarlanan bir film sahnelenmeye başlandı... Basketbolcuların paraları ödenmiyordu... Haber basına yansıdı ve sporcular idmanı boykot ettiler... Hatta okyanusun ötesinden gelen Iverson bile bu haklı tepkiye destek verdi... Cehver'in açıklamaları basında yer bulup camiada yankılanırken, konu Burak hocaya sorulduğunda, o da olayı doğruluyor ve en kısa zamanda çözüleceğini umut ediyordu...

Umutlar beslenmeye devam edilirken, yönetim kanadından açıklamalar geldi... Şeref Yalçın "yalancı" diyordu kaptanına, hocasına... Ve film başkanın "paraları ödeyecektim, böyle yapınca alışkanlık olur diye kız takımına ödeme yaptırdım" diyerek "yönetimsel yalpalarına" bir yenisini daha eklemesi sahnesiyle devam ediyordu...

Taraftarın büyük beklenti içine girdiği, "evladımız" muamelesi çektiği, fakat bir türlü hazır olmayan bir Iverson'un oynaması bir dert ,oynamaması bir dertti... Sezon başında çıkan kombinelere bir de yüzde 25'lik Iverson zammı yapılmıştı üstelik... Sonuç olarak hoca bu durumun da altında ezildi... Malesef şimdi Iverson, kartal yuvasında 4 numaralı formadan ibaret...

En nihayetinde, Ergin Ataman "yeniden" getiriliyordu takımın başına... İlave transferlerle destek veriliyordu... Türkiye kupası finalinde Fenerbahçe'ye kaybederek devam ettiriyorduk filmi... İşler bir türlü düzelmiyordu... Bazı rakiplerimiz ligin yanı sıra avrupa'yı kovalarken, biz tek kulvarda bocalıyorduk...

Ve sezon sonu geldi... Ligin başında Oktay Mahmudi ile iyi bir takım kuran Galatasaray, Abdi İpekçi'de dedikodulara mahal verecek bir şekilde Antalya'ya yeniliyor ve 1-0 önde başlayacağı Beşiktaşımıza konuk oluyordu ...

Başkansız, ağır sorunlar altında cebelleşen, malzemecisinden taraftarına kadar kaos içinde debelenen Galatasaray, doğru bir programla lige başladığından olsa gerek yoluna devam ederken, herkesin işleri güllük gülistanlık gördüğü, sermaye tanrılarına alkış tutan, transfer şampiyonu ilan edilen fakat yine de çalkantılı bir sezon yaşayan "Başkanlı" Beşiktaş, seride içerde-dışarda 2 maç kaybederek Galatasaraya sezonu teslim edip kepengi kapatıyordu...

Böyece "başkansız" Galatasaray finale doğru yürürken, "bize yine hasret bize yine esmer günler" düşüyordu....

Eyvah mı desek, Eyvallah mı...?

Bilemiyoruz...

Hiç yorum yok: