27 Haziran 2011 Pazartesi

TRAJEDİ'DEN KOMEDYA'YA / TESİSLEŞME DEĞİL, TEZ PİSLEŞME!

YUSUF TUNAOĞLU

TRAJEDİ

Bazı insanlar vardır aradan yıllar geçsede isimleri unutulmaz, bazıları ise yaşarken” Efsane” olmuşlardır. Onursal Başkanımız Süleyman Seba gibi. Spor Kulüpleri, camiaların önde gelen kişilerinin isimlerini tesislerine vererek Onları sonsuza kadar yaşatacaklarını herkese gösterirler …

Beşiktaş Jimnastik Kulübü de, Dikilitaşta bulunan Spor Salonuna Süleyman Seba'nın ismini vererek Onursal Başkanını hayattayken birkez daha onore etmiştir. Başta Hentbol ve Bedensel Engelliler Basketbol takımımızın iç saha maçlarını oynadıkları bu salon ayrıca Amatör Şubelerimizin alt yapılarının da kullandığı bir salondur. Lakin hali hazırdaki bakımsız hali Beşiktaşımıza yakışmamaktadır…

Stadımız ise bir inşaat firmasının adı ile anılmakta bu durum en başta Stadımızın Adı “Şeref Stadı” olsun mücadelesini yapan Beşiktaşlıları rahatsız etmektedir. Ama hali hazırdaki Yönetim, taraftarın bu talebini görmezden gelerek, işi Ahmet Şerafettin Bey`in anma törenlerine "bir çiçek bir çelenk" göndererek geçiştirmektedir. Beşiktaşın hali hazırda yöneticileri bilmelidirler ki bu meşru mücadele “bir çicek bir çelenk” ile geçiştirilemeyecek kadar kutsal, ve zafere kadar sürecek bir mücadeledir …

Yine uzun yıllar başta Basketbol takımlarımıza olmak üzere bir çok şubemize ev sahipliği yapmış ve Kurucularımızdan Rahmetli Ahmet Fetgeri nin adı ile isimlendirilmiş salonumuz, yine A futbol takımımız olmak üzere bir çok alt yapı takımımıza ev sahipliği yapmış “Hakkı Yeten Stadyumu”, maalesef dönemin yöneticileri başta İlhan Durusoy un marifeti neticesinde tarihe karışmışlardır...

Hali hazırdaki yönetim yerle bir ettiği yapıların yerine “isimlerine yakışır” yeni yapılar inşaa etmek zorundadır... Yoksa tarihine sahip çıkamayan bu camia, bugün sadece “tesisler sorununu” yazdığımız ve bunun gibi sayısız sorunu olduğunu bildiğimiz kulüp Tarihe karışacaktır…

Fulya'da direnen tek yapı Rahmetli Şan Ökten Ağabeyimizin adı ile anılan “Şan Ökten Kamp Tesisleri” dir ki tesisin içler acısı hali ortadadır ve durum Beşiktaşımıza yakışmamaktadır. Bu konuyu “tutulmayan sözler defteri” başlığında geçmişte işlemiştik. Tesisin Şan Ökten in hatırasına uygun yenilenmesini ve korunmasının takipçisi olacağız…

Bir de rahmetli Şevket Belgin'in kulübümüze tesis yapılması şartı ile bıraktığı miras var ki, insan hali hazırdaki tesislerin halini görünce “böyle olacaksa hiç olmasın” diyor lakin Rahmetlinin mirasının layıki ile yerine getirilmesi, başta Beşiktaş Kongre üyeleri olmak üzere Beşiktaşa gönül vermiş tüm kişilerin öncelikli meselelerinden biri olmalıdır…

Hal böyle; mabedimizin adı bir İnşaat Firması, bir diğeri gazlı içecek markası ile isimlendirilirken, hali hazırdaki diğer tesislerimiz acilen bakıma ve yenilenmeye muhtaç iken ve Fulya'daki Tarih yok edilirken, buna vesile olanlar Beşiktaş'ın içinde Beşiktaş'tan uzak başka dünyalarda başka alemlerdeler…

Meselenin esasına gelelim Yusuf Tunaoğlu ...

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü (GSGM) İstanbul İl Müdürlüğü’nce yürütülen ‘100 Gönüllü 100 Tesis’ projesi kapsamında, 2001 yılı sonunda, Turgay Ciner, Zafer Yıldırım ve Beşiktaşlı iş adamı Mehmet Kazancı tarafından yaptırılan Ayazağa Stadı çürümeye terk edilmişti bundan 2 sene önce.

Beşiktaş’ın büyük vaatlerde bulunarak GSGM’den kiraladığı ve unutulmaz futbolcusu Yusuf Tunaoğlu’nun adını verdiği stat, o tarihlerde kaderine terk edilmiş durumdaydı. Ayazağa’nın belki de en iyi yerlerinden birine konuşlanmış olan, ormanlık alan içindeki betonarme tribünü ve yüksek kalitedeki çim yüzeyi ile, bir zamanlar geleceğin futbolcularına kapılarını açan bu spor tesisi, tinercilere ev sahipliği yapıyordu.

Tesisin terk edilişi sonrasında, bakımsızlık ve ilgisizlik nedeniyle virane hale geldiğini belirtiyorlardı semt sakinleri... Spor tesisi olarak yapılmış bir yapının, yasadışı ve kanunsuz olayların döndüğü bir pislik yuvası haline gelmesinin, başta tesise adının verilmiş olduğu Yusuf Tunaoğlu’na saygısızlık olduğunu vurgulayarak, “Rahmetlinin mezarında kemikleri sızlıyordur” diyorlardı...

2 sene önce Tesisin içler acısı durumu boy boy haber olunca, 2 ay içinde Kaymakamlık duruma el koyuyordu.

Harekete geçen Kaymakamlık, stattaki iki görevliyi başka işlere veriyor, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ise hasar tespiti yaparak Siyah-Beyazlı kulübe açtığı davayı kazanıyor ve Beşiktaş 270 bin TL ödemeye mahkum ediliyordu.

Fakat, Beşiktaş’ın efsane futbolcularından Yusuf Tunaoğlu’nun ismini taşıyan bu stat, Yıldırım Demirören yönetiminin cüzi miktardaki kirayı ödememesi nedeniyle kulübün elinden alınıyor ve Galatasaray’a tahsis ediliyordu!

Yani hem Beşiktaş altyapısının kullanımı için yapılan stat elden gidiyor, hem Yusuf Tunaoğlu ismine saygısızlık yapılıyor, hem de Beşiktaş’ın kullanım hakkına sahip olduğu tesis ezeli rakip Galatasaray’a kaptırılıyordu.

Tesisleşme vaatleri gölgesinde, "Tez Pisleşme" yolunda adım adım ilerleyen zihniyet burayı da kaybediyordu...

KOMEDYA

Biz ise yine merak edip yollara düşüyoruz şimdi... Evet merak ettik.. Gidip bakalım neler olmuş, nasıl geliştirmişler diye merak ettik.. İşte trajediden komedya yolculuğumuz böyle başladı.

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

Ayazağa köyü'ne İETT nin bölgeye tahsis ettiği 41 nolu araçla ulaştık... Kısa bir araştırmadan sonra stadın yerini bulduk... İndiğimiz yerle tesis arasındaki yolda, bir vadiye inip ardından bir tepeye tırmanmamız gerekiyordu, gereğini yaptık ve hedefe ulaştık...

Bir baktık ki dünden bu güne tık yok.... 2 Sene önce "berbat" diye elimizden kaçan saha aynen bu gün de berbat...

Hatta ortada saha falan da kalmamış... Yağmalama o kadar büyük boyutlara ulaşmış ki kale direklerinin çalındığını görmezden gelsek bile, sahayı çevreleyen demirlerin bir kısmı da sökülüp götürülmüş ...

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

Başta Beşiktaş alt yapısına hizmet, ardından çevredeki gençlerin hizmetine sunulan tesis, aradan geçen yıllarda "şöför eğitim pistine dönüşmüş"... Ülkemizdeki trafik kazaları düşünüldüğünde bunun da zaruri bir ihtiyaç olduğu gerçeği karşısında söylenecek çok fazla söz yok ... İstanbul trafiğinin aşina diyaloglarından "araba kullanmayı tarladamı öğrendin ?" sözüne karşılık, yeni bir cevap doğmuş burada; "Yok Yusuf Tunaoğlu stadyumunda öğrendim"...

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

Tesis şu an akşamcıların uğrak yeri... Depozitolu ürünler ve teneke kutular toplanmasına rağmen, yine de ortada yığınla başta bira şişesi olmak üzere envai çeşit çöp görülmekte...

Bu arada günden güne büyüyen köy mezarlığı kale arkasından sahaya ulaşmak üzere...

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ


Ülkede ki doğal ölümlere trafik kazaları, başta Kanser ve diğer hastalıklar eklenince, artı bu duruma toplumsal cinnet hali eklenip kadın cinayetleri de artınca, bireysel silahlanma neticesinde düğün-asker-uğurlamalar ve maç sonu sevinçlerindeki kayıplar artınca, köy mezarlığı yetmez olmuş, kısa zamanda sahanın bir bölümü, hemen hemen "ceza sahası"nın orası ebedi konuklarını ağırlamaya başlayacak duruma gelmiş...

Yapıda şu an muhtemelen gayri resmi olarak "mezarlıkçı" ikamet edip iş görmekte...

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

Tesisin üzerindeki Beşiktaş Arması ve "Yusuf Tunaoğlu" ismi sökülmüş ama 100 tesis 100 gönüllü künyesi, ibret vesikası gibi duruyor tesisin girişinde...

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

22 Temmuz'a az kaldı.... Yusuf Tunaoğlu'nu anacağız belki de o gün...

Bu Traji-Komedya'ya dayanamayacak duruma gelmiş olma ihtimali olan, tüm "arma sevdalılarını" tutup elinden götüreceğiz galiba tesise...

Ağlamak sızlanmak için değil ha, kederden akşamcılara mekan ortaklığı etmek için...

Buyrun aşağıdaki köşelerden birini seçin...

Haydi "Şeref"inize !!!

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

YUSUF TUNAOĞLU TESİSLERİ

GÖKHAN KAPTAN

GÖKHAN AKSU

Kaptanın 3 sene önce BJK Dergisinde yer alan röportajını hatırlatacağım sizlere... Ama önce birkaç cümle ile Gökhan'ı anlatmak, son durumu değerlendirmek yerinde olur.

Gökhan 37 yaşındaydı... (Nesih 36, Yılmaz ise 38)... Ve bu sene takım içindeki ciddi sakatlıklara rağmen aldığı süreler de ortada... Geçtiğimiz sezon Beşiktaş'ta belki de son seneleri olduğunu, en iyi kendisi (diğer oyuncularımız için de durum aynıydı) biliyordu... Sadece bu kadar ani, bu kadar fitursuzca ve vefasızca hoşçakal denileceğini ummuyordu...

Peki Halilagiç'i kaç Beşiktaşlı hatırlıyor ? Hani Orhan Yıldırım'ın "idmanda açlıktan bayıldığını" ima ederek yazarlık hayatında, tek Hentbol yazısı yazmasına vesile oyuncumuz... Daha önce aktarmıştım yine "tatlı idmanların" birinde, Halilagiç kenarda malzemeci ile dertleşiyor, paralarını alamadıklarından, ek iş olarak tercümanlık yapacağından falan bahsediyordu Halilagiç... Sessizce gitti.... Ne bir teşekkür, ne bir vefa, ne onore edici bir plaket, ne yalandan bir çiçek ...

Ben iddaa ederim Gökhan Aksu (ve tabi Yılmaz ve Nesih de) Beşiktaş'a rakip olsunlar, oynadıkları takım en ciddi rakibimiz olur... Tıpkı Cengiz Hatırnaz'ın ve Murat Güder'in İzmir'e gittikleri ilk sene olduğu gibi... Ama bitti... Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi... Yapılması gereken şey sporcularımıza teşekkür ederek ayrılmaktır maalesef...

Gökhan ve Yılmaz " Halkın Takımı" zamanında, bizim kapalıda durduğumuz yerin birkaç basamak altında sağ tarafta duruyorlardı... Belki de Hentbol takımımızı diğer şubelerden farklı bir yere koyarak sahiplenmemizin vesilesi idi özellikle Gökhan Aksu'nun "futbol maçlarında" gösterdiği performans...

Takım Türkiye'de almadık kupa bırakmadı, ama şampiyonlar ligi ön elemeyi bir türlü geçemeyip her sene EHF'de yoluna devam etti... Eğer bu durum sorgulansa, emin olun bu sporun ülkemizde ve taraftarımız arasında popüler olmamasından kaynaklandığı görülecektir. Aynı başarı/başarısızlık dengesi futbolda olsa, yer yerinden oynar, hoca-oyuncu kelleri ardı ardına kopartılırdı...

3 sporcumuza da, sağlıklı bir ömür dilerim..

Teşekkürler Beşiktaşlı Gökhan, Teşekkürler Beşiktaşlı Yılmaz, Teşekkürler Beşiktaşlı Nesih.

Şimdi bakalım Kaptan "Sarı Gökhan" neler söylemiş 2008 Ocak ayında... Defalarca İnönü Stadında onbilere kupa kaldıran unutulmaz kaptanımıza kulak verelim....

Ali MANDACI




GÖKHAN AKSU

Beşiktaş Dergisi Ocak 2008 sayı 81

Hentbol Takımımızın kaptanı Gökhan Aksu

"Beşiktaş`ta Kaptanlık Onurdur "

Her sezon şampiyonluğa oynayan Hentbol takımımızın kaptanı Gökhan Aksu ,Hentbol ve Beşiktaş ile ilgili Tüm düşüncelerini bizimle paylaştı.Gökhan Aksu doğuştan Beşiktaşlı sporcularımızdan birisi... 1994 yılında giydiği Beşiktaş formasını, 13 yıldır gururla taşıyor. En başarılı branşlarımızdan biri olan Hentbol takımımızın aynı zamanda kaptanlığını yapan Gökhan Aksu, Beşiktaşlılığını şu sözlerle anlatıyor :

"Bütün sülalem hatta gelinler ve damatlar bile Beşiktaşlı. Her sene İnönü Stadından kombinemi alırım. Hiç ihtiyacım olmadığı halde bir sürü lisanslı üründe alırım ..."

İşte bu sezon şampiyonluk yolunda ilerleyen Beşiktaş Hentbol takımımızın tecrübeli oyuncusu ile sohbetimiz...

Hentbolü seçme nedenin neydi ?

Açık konuşmak gerekirse bugünkü şartlarda biraz pişmanım(gülüyor)... 9 yaşında, ilkokuldaki beden eğitimi öğretmenimin yönlendirmesi ile bu spora başladım. Lüleburgazlıyım ve küçük şehirlerde basketbol ve futbol gibi sporlarda derece yapmak zor olduğu için buna yöneldim. Zamanla Yıldız Milli Takımına seçilmem, kamplarımız, erken yaşta para kazanmam ve birçok ülke gezip görmem çok cazip geldi. Aslında bir ara basketbola yöneldim ama hentboldeki sertliği bulamadım. İlk 5 dakikada 5 faulle oyundışı kalıyordum (gülüyor)...

Pişmanlığının sebebi ne peki ?

Türkiye'de hentbol branşında büyük bir gerileme var. Avrupa'daki rakiplerimiz her yıl 9-10 bin kombine satıyorlar. Bizde ise hentbol maçları gece 01.00 de yayınlanıyor. İlgi git gide azalıyor. İlginin olmadığı bir spor dalı da gerilemeye mahkumdur. Ayrıca ülkemizde bu alanda menajerlik sistemi gelişmediği için sporcular Avrupa'ya geçiş de sağlayamıyor. Sonuç olarak bu Milli Takıma da yansıyor.

Peki bu sorun nasıl çözülebilinir sence ?

Türkiye'de amatör branşlar ancak müesseselerin katkısı ile kalkınabilir. Eskiden çok fazla müessese takımı vardı ve ciddi bütçeler ayrılıyordu. Ama burada da şöyle bir sorun var; şirketlerin sahibi bir süre sonra "ben gerekli reklamı yaptım" diyerek şubeyi kapatabiliyor. Örneğin Eti, ligde şampiyon oldu. Arkasından Avrupa ikinciliği elde etti ama kapandı. Diğer taraftan bakarsak şu an ligimizde 8 belediye takımı var. Kulüp takımı sadece Beşiktaş. Geriye kalan 3 takım ise devlet kulüpleri Polisgücü, Jandarmagücü ve Milli Piyango. Eğer camiası olan kulüpler bu işe eğilirse istikrar ancak böyle sağlanır. Örneğin ben spor hayatımın sonuna yaklaşan biri olarak Galatasaray ya da Fenerbahçe ile bir derbi maçı oynamak isterdim. Ayrıca hentbol sertlik açısından bizim gibi Akdeniz ülkelerinde çok sevilebilecek bir spor. İşin içinde üç büyük kulüp birden olsaydı bana göre bugünkü durum çok daha iyi olurdu.

Beşiktaş Hentbol Takımı'nın şu andaki durumu ile ilgili neler söylemek istersin ?

Beşiktaş'ın bu alanda diğer kulüplere oranla emeği yadsınamaz. 4 Yıldır zirvedeyiz ve 2 kez namağlup şampiyon olduk. Bunun baskısını da hissetmiyor değiliz. Bizi yenenler "Efsaneyi yıktık" nidalarıyla dolaşıyor. İddası olmayan takımlar bile "Beşiktaş'ı kıstırıp o apoletleri sökebilir miyiz ?" mantığı ile maça çıkıyorlar(gülüyor)... Bu nedenle her hafta çok ciddi hazırlanmak zorunda kalıyoruz. Bursa'da ve Ankara'da kazaya uğradık ve İzmir Büyükşehir maçı bizim için çok önemliydi. Bunu da alnımızın akıyla atlattık. Şampiyonluk hedefimizi sürdürüyoruz. 4 Yıldır zirveyi kimseye bırakmadık ve bu şekilde devam etmesini istiyoruz. Tabii işimiz zor çünkü bu yıl mücadele 4 takım arasında gececek.

Şanssız bir şekilde elendiğimiz EHF Kupası ilgili ne söylemek istersin ?

1990 yılından beri Avrupa kupalarında mücadele ediyorum. Ama hiç bu şekilde elenmemiştim. Bir gollük mağlubiyeti yaşamıştım ama averajla elenmek gerçekten çok acı geldi. Bir de özellikle eklemek istiyorum ki Türkler'e karşı inanılmaz bir düşmanlık var. Bu maçta da hakemlerimiz Macar'dı. Biz hiçbir zaman ayrıcalık istemedik. Gördüklerini çalmaları bize yeter. Ama onlar görmek istediklerini çaldı. Normalde bir takım maç boyunca 25 dakika savunma yapıyorsa, biz 35-40 dakika müdafaa yaptık. Rakibimiz gol atana kadar oynattılar.

Şuan takımımızda pivot görevini üstleniyorsun. Ancak son yıllara kadar oyun kurucu oynuyordun. Bu değişimin sebebi neydi ?

Açıkcası ben savunma yapmayı çok seviyorum. Enerjimi ekonomik kullanmak açısındanda hücumu pek düşünmüyordum. Takımımızda da böyle bir ihtiyaç oldu. Oyun kurucu mevkiisinde çok iyi oyuncular vardı. Zaten aramızda "Ben niye orada oynamıyorum ?" tarzı tartışmalar hiçbir zaman olmaz. Antrenörlerimiz de benden bu şekilde yararlanmak istedi. Zaten 33 yaşındayım, bu saaten sonra da böyle devam eder diye düşünüyorum.

Pivot pozisyonu bir hentbolcudan neler bekler peki?

En önemlisi güçlü olmak ve ayaklarının yere sağlam basması.Çünkü maç içinde en fazla darbeyi pivot alır. Bunun dışında oyun kurucudan sonra oyunu yönlendiren kişi pivottur. Bu nedenle iyi pozisyon almalı ve sezgileri güçlü olmalı.

Hentboldeki sertlik sporcuda bağımlılık yaparmı ?

Kesinlikle yapıyor. Bunu merak eden herkesi bir gün antrenmanımıza bekleriz. Isınmaya basketbolla başlıyoruz. Ama basketboldan başka herşeye benziyor (gülüyor)... Bana göre hentbolün en güzel tarafı da bu. Örneğin bu yüzden voleybol bana hiç çekici gelmiyor. Düşünsenize rakip takımdan bir adam olmayacak birşey söylüyor ama arada file var. Benim içim içimi yer (gülüyor)...









GÖKHAN AKSU

Aynı zamanda takımımızın kaptanlığını da yürütüyorsun. Bu konuda neler söylemek istersin ?

Takım kaptanlığı gerçekten zordur. Özellikle ortam gergin olduğu zaman, bütün problemleri önce antrenöre sonra yöneticiye iletme görevi kaptana aittir. Ama bana en zor gelen kısmı deplasmanlarda birlikte hareket etmeyi sağlamak. Çünkü kaç yaşına gelmiş, evli barklı adamlara ne yapacağını söylemek çok zoruma gidiyor(gülüyor)... Tabii genç arkadaşlara daha çok uyarıda bulunuyoruz. Açıkcası ihale genellikle onlara kalıyor. Biz de o devrelerden geçtik. Tüm bunların dışında taraftarı olduğunuz bir kulüpte hem sporcu hem de kaptan olmak 15 milyonun içinde herkese nasip olmaz. Bu benim için büyük bir onur.

Beşiktaş'ın en başarılı branşlarından birinin sporcusu olarak takımdaki arkadaşlık için neler söyleyebilirsin ?

Kesinlikle çok iyi. Bu Beşiktaş'ta hep böyle olmuştur. Bu forma altında 13. yılım geçti ve ve hiç bir zaman gruplaşma olduğunu görmedim. Her kulüpte zaman zaman maddi durum kötü olabiliyor. Ama biz zor zamanları arkadaşlığımızla yenebiliyoruz.

Tecrübeli oyuncular olarak genç oyuncularla aranız nasıl ?

Hayat bu, zor. Rütbe, yaş ve tecrübe olarak bizden birşey almak istiyorlarsa dinlemek zorundalar. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Beşiktaş Camiası içinde hiç bir zaman küçüğünü ezme gibi bir durum olmamıştır. Ben genellikle birşeyler öğretebilmek için genç oyuncuları seçerim. Tabii bir şeyler alabiliyorlar mı onlara sormak lazım.

Sanırız yeni evlenen sporcularımızdansın...

Geçtiğimiz Mayıs ayında evlendim. Baktım yaşım geldi, evlenmeye karar verdim. Tabii insanın karşısına evleneceği insanın çıkması çok önemli. Ben herkese tavsiye ediyorum. Birine "Seni seviyorum" diyebilmek çok güzel Eşim aileden Beşiktaşlı. Ama hentbola pek ilgisi yok ,futbolu daha fazla izliyor.

Çocuk yapmayı düşünüyor musunuz ?

Ben henüz askerliğimi yapmadım. Askerliğimi yaptıktan sonra düşünüyoruz. Çocuğumun da mutlaka spor yapmasını istiyorum. Kız olsun erkek olsun 4-5 yaşından itibaren Jimnastik yapmalı, 8-9 yaşından 12 yaşına kadar da yüzmeli. Çünkü bu iki spordan sonra istediği branşı rahatlıkla seçebilir. Daha sonra eğer ki hayatını bu şekilde kazanmak istemezse seçim yine kendisinindir .

Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı ?

Ligde hakemlerin çoğuyla yıldızımız barışmıyor. Genel anlamda bir Beşiktaş düşmanlığı var. Ama özellikle hentbolda bunun bir anlamı yok, çünkü Galatasaray ve Fenerbahçe'nin hentbol şubesi yok. Neyin itikamını alıyorlar bilmiyorum. Kulübümüze verdiğimiz bazı vaatler karşılığında para kazanıyoruz ve emeğimize saygı istiyoruz.

Teşekkür ederim...

18 Haziran 2011 Cumartesi

ŞEREF BEY'İ ANMAK / BEŞİKTAŞ'A SORULAR

BEŞİKTAŞ'A SORULAR

Bir grup Beşiktaş'lı ile birlikte, 11 Haziran 2011 Cumartesi günü mezar başında Şeref Bey'i andık... Kimdi Şerey Bey? Ölümünden yıllar sonra bizi mezarı başına getiren güç neydi ?

Beşiktaş Jimnastik Kulübüne futbolu getirmiş insan ve gelinen noktada Türkiye'nin en popüler futbol takımlarından birinin kurucusu olması yeterli sebep değildi elbette...

Bir dönem futbolcuların sezon öncesi getirildiği mezarının başına ne oldu da getirilmez oldu sezon başı futbolcular?

Değişen ne?

Futbol şubemizin kurucusunun mezarı başında, amatör şubelerin kapatılmasını konuşmak ve Beşiktaş'ta olmayan "muhalefetin", internet üzerinden var edilme komikliğini tartışmak bizim kaderimiz midir?

Yönetim - İstikrar- Başarı...

Ne kadar uzak geliyor bu kelimeler şimdi...

Beşiktaş'a senelerce gelen giden futbolcular kervanına, basketbol ayağımızdan Iverson ekleniyor, değişen ne oluyor?

Hocalarda da ayrı bir zik zak... Bir dünya çapında kariyerli hoca geliyor, bir "Beşiktaş'ın Çocuğu" dedikleri.... Sonra da "çocukların arkasındayız" denilip kapı gösteriliyor... Değişen ne oluyor?

Futbolu yaz yaz bitmez... Şimdi de bir kaç senedir süre gelen krizlerle, Basktebol çıktı karşımıza... Ödenmeyen maaşlar, parasını alamadıkları için idmana çıkmayan oyuncular, marka değeri bombası Iverson... İlerleyen ne? Basketbolu yazsak nereye taşıyacağız şimdi durumu?

Futbolda yapılan yıldız transferler yetmedi, devre arası alınanlar ve hocanın gitmesi/gönderilmesi olayları geliyor ardın sıra... Hali hazırda belli değil ne olduğu ne olacağı... "Şöyle olacak" diyebilenimiz var mı?

Fulya'da kaybedilen özdeğerlerimiz ve müteahite kazandırılan rant unutuldu gibi... Sahi neydi o antlaşmayı yapan yöneticinin adı? Nerede şimdi?

Şan Ökten Tesisleri...? İzni alındığı söylenen ama bir türlü başlanmayan yıkılmaya yüz tutmuş altyapı tesislerimiz?Haberimiz var mı ne durumda?

Peki mirasını Beşiktaş'a tesis yapılsın diye bırakan rahmetli Şevket Belgin'in mirası ? Ne oldu Şevket Belgin'in vasiyeti ile devrettiği miras?

Bunlar; "yönetimsel yalpaların, cevapsız soru işaretlerinden sadece bir kaçı"...

Tamamını yazmaya ne kalem dayanır, ne de sabır...

Ama şimdi moda "İnternetten Muhalefet"...

İnsanımız rahatsızlık duyduğu şeyleri, teknolojinin de yardımı ile anında birçok insanla paylaşıyor... Peki ne kadar etkili oluyor?

Bu konuyu Beşiktaş özelinde inceleyecek miyiz acaba? Kafa yoracak mıyız?

Yeri gelmişken bir örnekle bitirelim, özeleştiri mahiyetinde olsun bu da..."Kaçmak için bahaneniz çok, ama siz hesap vereceksiniz" diye çok iddalı bir ara yüz (internet işi site giriş aparatı işte) yapmıştık Demirören, Celalettin Kolot , Sinan Engin'in resimlerinin bulunduğu... Ne oldu? Koca bir hiç.... Kulübün "gerçek sahibi" kongre üyeleri sordu mu bu hesapları? Tabii ki hayır....

Taraftar da bir yere kadar... Kongre üyeleri sahip çıkmadıkça, kulüp bu bataklıktan kurtulamayacak...

O zaman kongrelere bakalım.... Üye sayısına, katılıma bakalım... Yanısıra üye niteliğine bakalım...

Nasıl üye yapılıyor insanlar bu külübe? Onu inceleyelim...

Bir dönem "Beşiktaş Kongre Üyeleri arasında başka takımların taraftarları var" iddası araştırılmış ve bir sonuca ulaşılmaya ramak kalmışken, neden el çektirilmişler? Ona bakalım...

Başkanın susturmak için BJK-TV yi armağan ettiği "arşivciye", yine önce derginin başına astronomik bir ücretle getirilen sonra da kapıya konulan Gökhan Dinç olayına bakalım... TV'ye verilen nakit paranın nasıl çarçur edildiğini araştıralım ... Olmaz mı?

Yeşilköy tesislerinin akibetini soralım... Pendik kürek tesislerinde "mutfak denetimi" sırasında görülen rezaletin neticesinde, mühürlenecek olan tesisin yine bir Beşiktaşlı kardeşimiz tarafından "taraftar hissiyatı" ile davranılarak, işlem yapılmadığını bilelim... Çilekli'deki tesislerin kullanım hakkı ne durumda? Onu soralım...

Siyasetin müdahalelerini görelim... İktidar partisi vazgeçmedi anlayalım... Murat Aksu'nun adaylığı sırasında sosyal demokrat refleks gösterip kerhen Demirören'e destek verenler neden mali kongrelere katılmazlar? Neden ortalıkta görünmezler? Neden sesleri çıkmaz?

Anlamaya çalışalım...

Yoksa sebep A.Keçeci'nin bir yazısında yazdığı gibi; "kongrelerde mafyavari işler oluyor" olması mı? Bunu öğrenelim...

İnsanlarımız tehditle mi sindiriliyor? Araştıralım...

Bir sürü soru ve alınacak bir sürü cevap var?

Kısa keselim şimdilik... Sonra da takip edelim....

Ama nihayetinde, sormaktan hiç yorulmayalım...

Hatırlamak için hep soralım...

MEDYA KAYNAĞI

bjk medya

Ne olursa olsun genç voleybol takımın türkiye 2 ncisi olmuş... Çocuklar günlerce emek harcamış, ter akıtmış, dünyanın öbür ucunda değil, istanbulda bu çocuklar. Gidip 2 kelime hocalarıyla görüşmek, turnuva değerlendirmesi almak, çocukların bir iki fotoğrafını çekip duygularını sormak çok mu zor?

Bir dönem erişebildiğimiz kadar biz yaptık bunu "örnek olur" diye... Kendi dönemi içinde tek oldu ve o da orada kaldı... Fakat bu işin üstünden para kazanan, ekmek yiyen "beşiktaş medyası" bir türlü şu popülizmden kurtulup bir ayağıyla kulübe hizmet anlayışına geçemedi...

Hiçbir alanda yeni birşey yok.... Yeni laf yok... Yeni merak yok... Araştırma, üstüne gitme yok.... Sorma yok, cevap arama yok.... Yorumlama, aktarma yok....

Ne var?

Açar açmaz memeleri sarkıtmış güzel hatunların ilk göze battığı herkesin tekrar ettiklerini yazan haber sitelerimiz var...

Ne var?

"Transfer Borsası" sloganıyla yayın yapan , yayın hayatı boyunca kolpadan cukka üretmeye gayretlenmiş, Beşiktaş için harcayacağı emeği, dilini kurutacağı lafı hep abidik karışıklıklara, gubidik dedikoldulara harcayanlarımız var...

Ne var?

Sürekli resmi site taklidi yapan, eh ama işte ancak onun kadar beceriksiz olan, imlası bozuk, alelacele toplama haber ve köşe yazısını derleyip "hizmet ürettiğini" sanan online taraftarlarımız var...

Ne var?

Muhtemel ki 2-3 kardeşimizin bir araya gelerek 15 liraya aldıkları domain adını, "bir ara prim yapar da kulübe çakar mıyız?" zihniyetiyle elde tutup, sonra da girişine "burası bjk resmi sitesi değildir" şeklinde açıklama koyarak, totomaç, fan-etik ve bilimum "para indirme sporuna hizmetli" gazete sitesinden topladıkları haberlerle yayın yapan, üstüne üstlük adını da Beşiktaş "Fan" Sitesi koyanlarımız var (bknz: "Fan"; yelpazelenmek, havalandırmak, hava vermek, körüklemek, tahrik etmek, alevlendirmek, yelpaze şeklinde açılmak, yayılmak, esmek)...

En acısı da, içinde sevdiğimiz beğendiğimiz insanların kelamlarının da aktığı, voleybolcu çocukları arayıp bulacağına, iki kelam hal hatır soracağına, Denizli'de sandığa "Beşiktaş" yazıp atan çocuğu arayıp kilometrelerce öteden bulan, "22 yıldır kongre üyesiyim, bişeyler anlatıcam ağzınız açık kalacak" edasıyla 22 yıllık kulüp içi söz-yetki-karar mekanizmalarındaki ataletini, sorgulamazcılığını belgeleyip, üstüne lütuf bekleyen "az sonra" zihniyetli, "esintili-fırtınalı-boranlı" köşe yazarlarıyla kartal adına bakan ama maalesef göremeyenlerimiz var...

Ne var? Ne var yani? 1 yıl arasak ucu bucağı gelmeyecek bir dolu benzer türedi gereksiz alan var...

Maalesef ki aynı kafeste yaşamaya devam eden birbirinin kopyası bi dolu gereksiz "bizden maymun" var...

Forumlarda transfer tartışan taraftarın ayarına göre yazı yazan köşe yazarlarımız var...
Bu köşelerde yazanların laflarına gıcık olup ayar veren blogcularımız var...
Bloglarında kişisel ilgi alanları üstünden 1 resim 3 kelam ile değdirip çekenleri bir araya getiren sitelerimiz var...

Ama adam gibi bir "Medya Kaynağı" yok..

Özkaynak deriz ya hep... Hani herşeyimizin can suyudur o... Medya Kaynağı da olmalı bir tarafımızda... Felsefesi olmalı... Zihinsel yapılanmamıza düşünce suyu olmalı...

Ama yok...

İlle de maymunluk, ille de kabuklu çerez...

Atmıyoruz ulan kafesinize yem...

Açlığınızda yok olun demek var ama sizin varlığınızda biz "acımızdan ölüyoruz"...

Yazık... Ki bin kere yazık...

15 Haziran 2011 Çarşamba

TEŞEKKÜRLER BEŞİKTAŞ!

FİLENİN GENÇ KARTALLARI



Beşiktaş Genç Erkek Voleybol Takımımız 11 Haziran Cumartesi Türkiye Şampiyonası finalinde, Denizli de karşılaştığı rakibi İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a 3 - 1 yenilerek 2010-2011 sezonunu 2. olarak tamamladı...

Genç Erkek Voleybol takımımız, maçın ilk setini 25-18 kazandı. 2. sette rakibimiz 15-25'lik üstünlükle skoru 1-1'e getirdi. 3. setten 22-25 üstün ayrılan rakibimiz 2-1 öne geçti. 4. setten 24-26'lık skorla galip ayrılan rakibimiz maçı 3-1 kazandı.

Sezon içerisinde ligde kazandığı puanlarla A takımına katkı sağlayan, sakatlılarla boğuşan A takımına zaman zaman oyuncu veren ve başarılı bir sezonu şampiyonlukla taçlandıracakken son anda finalde kaybeden takımımızı yürekten kutluyoruz...

Teşekkürler Filenin Genç Kartalları....

Ayrıca takımımızı Denizli'de yanlız bırakmayan, amatör şube maçlarına, hem de as takım değil genç takım maçlarına, hafta içi, çalışma saatleri içinde 12-13 kişi ile gidebilmek İstanbul da dahil her baba kartalın harcı değilken armanın peşine düşen Denizli'li Beşiktaşlılara da ayrıca teşekkürler.

Artık Türkiye de Beşiktaş Derneklerinde kronik hale dönüşmüş tabela hastalığından kurtulamayıp işine geldiğinde taraftardan destek isteyen, işine gelmediğinde arma sevdalılarını görmezden gelen Dernek zihniyeti Denizli'de de görülmüştür. Derneğin hiçbir desteğini arkalarına almadan armaya koşan Denizli Kartallarına helal olsun...

ENGEL-SİZ-SİNİZ / ERSİN ATA

ersin-ata-engel-sizsiniz






Arka Kapak
Bu kitap; azmin kitabıdır.
Bu kitap; yaşama sevincinin kitabıdır.
Bu kitap; her türlü zorluğa rağmen
hayatın ne kadar güzel olduğunu gösteren bir kitaptır.
Bu kitap; Ersin’in hayatıyla birlikte tüm engellilerin
ne derli zorluklar çektiğini anlatan bir kitaptır.
Bu kitap insanın hayallerinin asla ölmeyeceğini gösteren bir kitaptır.
Bu kitap; en zorlu durumlarda bile aşkın kendisine yeşerecek bir alan bulabileceğini kanıtlayan bir kitaptır.
Bu kitabı okuyanların engellilere karşı çok daha duyarlı olacağından hiç kuşkum yok.
Bu kitabı okuyanların kendilerinin de bir engelli adayı oldukları gerçeğiyle yüzleşeceklerinden hiç kuşkum yok.
Aynı zamanda bu kitap; ‘BEŞİKTAŞK’ın kitabıdır.
Takım sevgisinin bir insanı nasıl da hayata bağladığını gösteren çok çarpıcı bir örnektir.
Sadece Beşiktaşlılar’ın değil, tüm takım taraftarlarının ibretle okuması gerektiğine inandığım bir kitaptır.
Ve bu kitap; kuşaktan kuşağa aktarılması gereken çok önemli bir anı kitabıdır.
Eline sağlık Ersin,
yüreğine sağlık kardeşim…

Mehmet Coşkundeniz

30 Mayıs 1983 yılında serebiral palsili (beyin felçli) olarak Erzincan'da doğdum. Zorluklarla başladığım bu hayata ailemin çabaları ile lise mezunu olmayı başardım. Her zaman bir bilgisayarım olma hayaliyle yaşamıştım. Sonunda 2006'da bilgisayar ve internetle tanıştım. Tanıştıktan sonra hayatım değişti ve yazar olarak bu hayallerime devam ediyorum. Hayatımı anlattığım kitabım ENGELSİZSİNİZ ile beni tanıyacaksınız..
Sevgiler...

Ersin Ata Bizden biri...

BEŞİKTAŞLI...

Ersin Ata Web Sayfası



KARA KARTAL

12 Haziran 2011 Pazar

BEŞİKTAŞ ŞEREF'TİR, ŞEREF BEŞİKTAŞ'TIR!

BEŞİKTAŞ ŞEREF'TİR, ŞEREF BEŞİKTAŞ'TIR

Beşiktaş için bir adım atanı da , yüz metreyi en hızlı koşanı da selamlayarak geldik...

Beşiktaş'ı bir uzun maraton gibi görüp sabırla , sonu gelmeyecek bir yolda sonsuzluğa yürüyenleri selamlayarak geldik...

Başka coğrafyalarda çok uzaklarda olsa da, "seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli " diyenlerin özlemi ile geldik...

Hani oturursun da bir meydanede rakını yudumlarken , duyarsın televizyondan izlediğin maçın içinde "Beşiktaşım sen çok yaşa" seslerini... Eşlik edersin ya mırıldanarak "canım FEDA olsun sana" diye... O tezahüratta biz seni duyarak yürüdük ...

Gelemeyenlerin selamını getirerek "AKIMIZLA KARAMIZLA SANA GELDİK"...

Bir çoğu 11 Haziran'da son bir çaba ile oy peşindeyken, biz seçimi çoktan yaptık ..." Hayatta Beşiktaş" dedik ve sana geldik...

Rahat Uyu Büyük Beşiktaşlı...

"Şeref'in Çocukları" seni asla unutmayacak...

http://www.sonbarikatbesiktas.com/besiktas-sereftir-seref-besiktastir-2.html

RADYASYON N'OLUYO, ORAN BURAN OYNUYO.

ÇARŞI NÜKLEERE KARŞI

9 gündür Taksim Meydanı'nda devam etmekte olan, Greenpeace öncülüğündeki "Nükleersiz Türkiye Direnişi" dün GS Lisesi önünden başlayıp Taksim Meydanı'nda son bulan yürüyüşle nihayetlendirildi. Yürüyüşe desteğini esirgemeyen Çarşı, pankartları ve sloganları ile renk kattı. Teşekkürler Çarşı..

http://www.sonbarikatbesiktas.com/radyasyon-noluyo-oran-buran-oynuyo.html

7 Haziran 2011 Salı

FİKSTÜRE ENDEKLSENMİŞ HAYATLAR DEĞİL BİZİM YAŞADIĞIMIZ





Fikstüre endekslenmiş hayatlar değil bizim yaşadığımız... Öyle olsa sezonun son maçında hakemin bitiş düdüğü ile kepenkleri kapatır, gelecek sezonun ilk maçını beklerdik... Ama biz "Beşiktaş Hayattır Hayat ta Beşiktaş" diyenleriz... Acıların paylaştıkça azaldığına, mutlulukların paylaştıkça çoğaltıldığına inananlarız... Onun içindir ki Küçükyalı Çocuk Esirgeme Kurumuna, minik kardeşlerimizi ziyarete gittik bir grup Beşiktaşlı arkadaşımızla... Bu ziyareti de "sosyal şirinlik "olsun diye yapmadık... "Paylaşma" işine inandığımız için yaptık ...



Günün sonunda minik kardeşlerimizin yüzlerindeki gülümseme, yaptığımız işin sağlamasını görmemizi sağladı... Evet doğru bir iş için yanlış zaman yoktu... Milyonlarca taraftarı olan bir camia, aynı gün bir kaç etkinliği dahi kotaramıyorsa bunun hesabını etkinliği önerenlere örgütleyenlere değil, dönüp bu camianın örgütlülüğüne sormak gerekir ...



39 ilçesi olan İstanbul'da devlete ait 9 Çocuk Yuvası bulunmaktadır... Belki kiminin hergün önünden farketmeden geciyorsunuzdur, belki fark ediyor da kafanızı o yöne çevirmiyorsunuzdur... Ama siz görmek istemeseniz de bu toplumun hali hazırda böyle bir sorunu var paylaşılmayı bekleyen...



Devlet kurumunları, eleştirilerimiz saklı kalmak kaydı ile sosyal anlamda bir çok faaliyetin, daha iyi olmasını beklediğimiz bir çabanın içersindeler... Ama biz bireyler olarak ne kadar bu konuya duyarlıyız?



Başta RitimArt Perküsyon Atölyesi sanatçıları ve sevgili Mustafa Kemal Çokşen olmak üzere, bu etkinliğe katılıp günün güzel geçmesini sağlayan dostlara çok teşekkürler...



Nasıl ki bizler geçtiğimiz hafta Ankara'da Beşiktaşlı arkadaşlarımızın lösemili kardeşlerimizle gösterdikleri dayanışmadan mutlu olduysak, bu etkinliğin de yine bir çok Beşiktaşlı kardeşimiz tarafından takdir edileceğinden ve örnek alınacağından şüpemiz yok...



Belki de günün tek moral bozucu gelişmesi, haberleri olmasına rağmen BJK-TV nin bu etkinliği es geçmesidir... Bugün stad konusunda bile, açmadığımız pankarta gönderme yaparak Beşiktaş taraftarını kötüleme gayretkeşliği içinde olanlara, kendi kanalımızdan cevap verme imkanı dahi sunamamış olmaları ayrı bir tartışma konusudur... Fakat bu etkinliğe bilfiil haber verildiği halde gelmemeleri işin en vahim noktasıdır.



Dediğimiz gibi dün olduğu gibi yarın da sayımızın azlığına çokluğuna bakmadan, yaptığımız işin doğruluğuna inanarak ve bu güzellikleri çoğaltarak yolumuzda yürümeye devam edeceğiz... Şunu atlamayın, biz orada Beşiktaş Taraftarını temsilen bulunduk... Bu duruma yakışır davrandık... Tıpkı bundan önce ve bundan sonra olacağı gibi, dün biz oradaydık yarın bir başka arkadaşımız bir başka etkinlikte yine "Beşiktaş Taraftarı kimliği" ile orada olacak..



Biz birbirimizin alternatifi değil tamamlayıcısıyız...



Gelen, omuz veren tüm dostlara teşekkürler.

MUTLULUKLAR NESİH ÇAKAR

Hentbol şubemizin değerli oyuncusu Mehmet Nesih Çakar, yine aynı spora gönül vermiş olan Çankaya Belediyesi oyuncusu Donka Garabska ile dünya evine girdi. Güzel insan, başarılı sporcumuz sevgili Nesih’i ve değerli eşini tebrik ediyor, bir ömür boyu mutluluklar diliyoruz.

5 Haziran 2011 Pazar

ŞEREF'E GİDİYORUZ!

“Yağmur altında kasıklarına kadar kül ve çamur içinde futbol oynamaya çalışırken izlediği çocuklar için birşeyler yapmalıydı Ahmet Şerafettin. Mesela oynayabilecekleri ve Beşiktaş'a ait bir stat.“

Beşiktaşlılar yine bir Haziran günü Şeref Bey anısına buluşuyor. Yine semtteyiz bayraklarımızla, pankartlarımızla...

Yine ulu çınarın tarihinden bizlere düşen selamı aldığımızı göstermek için...“Hep birlikte bu büyük kulübe dahil olup, onun futbol şubesini meydana getireceğiz.” şiarı ile yola çıkanlardan, Şeref Bey’lerden, Beşiktaşlı ahlakını ete kemiğe büründürenlerden almıştık bu selamı; büyüterek devam ediyoruz. Beşiktaş değerleri, geleneği ve ilkelerini salt sözden çıkarıp, hayatın kendisine ve tüm alanlarına taşıyan herkese selam ediyoruz yine.

Beşiktaşlılık hayata dair verdiğimiz belki de en büyük sözümüz; kıymetini hissettikçe tuttuğunu hissettiğin...Aldığımız en büyük emanet; gururlandıkça kıymetini bildiğin...

Bugün herşeyin değeri alma-satma ile ölçülürken, tüm sistem en çok kazanan üstüne kurulurken, mücadele yerine mutlak kazanma kutsanırken, kazanmanın saf tutkusu yerine de akıl-fikir oyunlarıyla her tür kazanç mübah görülürken, piyasa değerli sahte büyüklükler peşinde koşulurken...sen Şeref’inle oynayıp Hakkı’nla kazandıkça büyük düşünüyorsun...

Çünkü Beşiktaşlıysan biliyorsun ki, sadece kapladığın alan kadar değil eşsiz mirasını yaşattığın kadar büyüksün. Çünkü Beşiktaşlıysan biliyorsun ki, başkalarına benzeyerek değil, başkalığını yaşattığın kadar büyüksün...Beşiktaşlıysan bunu öğreniyorsun, bunu bilerek büyüyorsun...ve bunu bildikçe büyüyorsun.

Biz Şeref Bey’i sadece hatırlamıyoruz, biz Şeref Bey’i hatırlatıyoruz. Aslında Şeref Bey’i hatırlatırken, tüm aleme bunları da hatırlatmak istiyor Beşiktaş taraftarı. Hem Beşiktaş adına yetki verilmiş olanlara, hem her alanda Beşiktaşlılığı temsil edenlere, hem de dosta düşmana...

Şunu da tekrar hatırlatalım: Ulu çınarın tarihinin çıktığı yol belli; Beşiktaş’ın stadının adı Şeref Bey’dir. Er veya geç öyle yazılacak, öyle kalacak. Bu tarihin, bu mirasın, bu emanetin gereği bu. Beşiktaş’ın stadı da, adı ile, yapısı ile “sadece “ Beşiktaş’ı anlatır, Beşiktaş’ı yaşatır. Orada sadece Beşiktaş yaşar...

Evet, kalbimizin en orta yerinde büyük bir yangın var; Beşiktaşlılık tutkusudur o yangının ateşi. O ateşin körüğü de bu eşsiz mirastır. Selam olsun bu büyük emaneti bırakanlara...

“-Ah dostum Şerafettin... Hastasın biliyorsun, yatakta olman gerekirken hala Beşiktaş,hala Beşiktaş...Beşiktaş seni öldürecek dostum bu genç yaşında, dedi doktor Enver . İnce bir sesle "feda" dedi ama kimseler duymadı.”

Duyuldu aslında, ve anlatıldı bize...ve ne mutlu ki bize,

“Gideceğimiz yeri biliyoruz:

izler var

bizden önce bırakılmış.”

11 HAZİRAN CUMARTESİ

Saat 16:00'da Kazan'ın yanında toplanılıp

17:30 gibi mezarlığa hareket edilecektir.

18:00 civarı Şeref'imizin kabri başında anma başlayacak.

SonBarikat