30 Ekim 2009 Cuma

İngiltere'de de Olsa Semt Bizim Aşk Bizim


Eskiden her evde ama eksiksiz her evde bir ecza dolabı vardı. Şimdilerde ise memlekette kimin evine gitti ise olmazsa olmaz demirbaşlardan birinin de tartı aleti olduğunu anladı... Ya mutfak kapısının ardında, ya banyosunda ya da misafir ettikleri yatak odasında bir tartı vardı artık herkesin evinde. Ye tartıl, sıç tartıl, uyan tartıl. "Her gram bir dram olsa ne yazar, maydonoz kürü ile yaşayacak değiliz ya" diye geçirdi içinden...
En güzel en işlevli tartı ise anasının evindeki tartıydı ona göre. İlk gün evin kapısından girip tartıya çıktığında, ibre 92’yi gösteriyordu. Son gün bir daha çıkıyor, bu sefer 96. Hiç de fena değil; iki haftada 4 kilo almıştı, "daram ortada, demek ki iyi bakılmışım" diyerek vedalaşıyordu...
Böyle çok yiyince insanın gördüğü rüya, rüya değil karabasan olurmuş ama onunkisi karabasan değil Karakartal oldu.
Bu 96 kilo cüsse, uykusunda 8 numaralı beyaz forması ile nasıl oluyorsa oluyor Beşiktaş'ın ilk 11’inde kendine yer buluyordu. "kArtal sizi inandırsın bir görseniz" diyordu dostlarına anlatırken, ama "Uzay Yolu manyağı olarak bir tek kendimi bildiğim için görme şansınız da yok" diyerek hayıflandı dostlarına. "O yüzden ben anlatayım" diye devam etti...
"Mesela İlhan Mansız’ın Kore’de Carlos’a çektiği hareketi ben idmanda önce Ekrem Dağ’a çekiyorum, sonra da aklı sıra kademe almak için üstüme koşan Toraman’a... İdmanda böyle de, Manchester maçında farklı mı sanki?… Önce defans oyuncuları nasibini alıyor, ardından ben hızımı alamıyorum ve göbeğim yüzünden ofsayt diye zırt pırt bana düdük çalan yan hakeme de aynı çalımı atıp çizgiye iniyorum."Hayırlara vesile olsun. Bir şeyi çok düşününce, çok arzu edince olurmuş. Devam ediyordu sonra;
"Çok düşünüyordum... Keşke Beşiktaşıma Liverpool’da nasıl kavuştu isem yine tekrar kavuşsam diye... Ki kurayı çeken eller dert görmesin bana Beşiktaşımı tekrar görecek olmayı nasip etti.Belki birçok insan, birçok Beşiktaşlı yine bir İngiliz takımı çıktı diye liver faciası yüzünden allah kahretsin demiştir demesine ama, benim için durum farklı. Ben bencilim.“Kimseler garip olmasın / Hasret oduna yanmasın / Hocam kimseler duymasın / Şöyle garip bencileyin”Bir hesap ettim; yahu neredeyse son çeyrek asırdır ellerimin parmakları kadar anca dünya gözü ile görmüşlüğüm var Beşiktaş’ı. Olsun, O’na bir şey olmasın da varsın biz parmak hesabı yapalım. Hem böyle sanki kıymeti daha bir fazla. Bu şansa sahip olanlar bu kıymetin kıymetini iyi bilmeli, iyi anlamalı." şeklinde bitirdi sözlerini...
Biraz duraksadı... Gülümseyerek devam etti;"Geri dönüşüm sevdalısı Yaşlı kArtal, pankartçı abimizi bilirsiniz... Hani sorunca "abem, artan malzemenin kenarından yaptım, ne parası allasen" deyiveren yüreği Beşiktaş dolu abimizi.... Çıkartma (stiker) yapmış, yandan artan malzemeden, BJK armasının çıkartması... Bir karış büyüklüğünde... Onu cama çıkartmaya kıyamıyorum mesela... Ya evsahibi evi boşaltın derse de ben o amblemi sağ salim camdan geri çıkartamazsam diye… Dursun kitabımın arasında. "Övünmekte Haklıyız Çünkü Beşiktaşlıyız" kitabının arasında dursun şimdilik. Doktor bu gibi takıntılı davranışlarımı OCD kısaltması ile tanımlıyor, ben de doktoru OÇD olarak tanımlıyorum..." Mırıldandı melodiyi... "Doyamam, doyamam sana"... Ve devam etti;"Ben doyamıyorum...
Öyle ki; güvenlik tacının altından geçiyorum havaalanında, ötüyor meret... Kot pantolonumun düğmesini sökecek halleri yok.. Cebimde, üstümde ne kadar metal şey varsa çıkarmışım zaten... Geçiyorum, yine ötüyor... "Islak mendil var mı üstünüzde?" diye soruyorlar, "yok" diyorum... Teslim ol şeklinde kollar havaya kalkıyor... Ellerindeki alet sadece kot pantolonumun düğmeleri hizasında ötüyor (yan etkisi var mıdır ilerde belli olur)... Bir de arka cebimde... Cüzdanı istiyorlar, evirip çeviriyorlar… "İçini boşaltın lütfen" diyorlar… Ulan cüzdana biri barut koymuş olamaz diyorum ama ben barut gibiyim… Ayakkabılarım dahi çıkarttırılmış vaziyette bekletilirken cüzdanı boşaltıyorum. “Bu ne?” diyorlar cüzdandan çıkardığım ıslak mendil için... “Soruyoruz size ıslak mendil var mı diye ama yok diyorsunuz!” babında fırça kayıyor Sir...Gel de anlat hadi. O benim için ıslak mendil değildi ki kardeşim… Başka bir hikaye var orada, başka bir anlam... Da, sen bunu anlamazsın şimdi. Bizim teşkilattan değilsin...
Bizim oralarda insan sevdiğinin gözünün çapağının yağını yer de yine doymaz aşka... Gurbetçidir, ne yapsak yeridir... Kıyamamışız işte açıp, kullanıp atmaya… O, üzerinde Beşiktaş yazan Şöhretler Köftecisi idi… Semt idi… Siyah-Beyaz idi… Cüzdanın içine koymuşuz, kimlik gibi taşıyoruz üstümüzde Şöhretler Köftecisi’nin ıslak mendilini...
İngiltere'de de olsak... Semt Bizim Aşk Bizim Ulan !...

22 Ekim 2009 Perşembe

Ruhun Şad Olsun "Küçük Ahmet"


Beşiktaşımız'ın "Küçük" lakaplıbüyük yıldızı Ahmet Özacar'ı aramızdan ayrılışının 4.yılında saygıyla anıyoruz.

1955'te Şehremini Altınok'tan Beşiktaş'a transfer olan Özacar, 1971 yılına kadar çeşitli mevkilerde Beşiktaş forması giydi.


1970 yılında jübilesini yaptıktan sonra 1970-1971 sezonunda tekrar takıma geri çağırıldı. Beşiktaş'a hizmetten asla kaçmayan Ahmet Özacar, Beşiktaş'ın kurtarıcısı olarak anıldı.

Beşiktaşımız'a Avrupa Kupaları'ndaki ilk galibiyeti getiren golü de Rapid Wien maçında Ahmet Özacar kaydetmişti. Derbilerde de başarılı bir performans ortaya koyan Özacar, Galatasaray ve Fenerbahçe’ye 9’ar gol attı. 3 defa lig, 2 defa da Federasyon Kupası’nı kazandı. Beşiktaş forması ile çıktığı 313 maçta 100 gol attı.23 Ekim 2005'de yakalandığı hastalığa yenik düşerek aramızdan ayrıldı.

Ruhu şad olsun...

21 Ekim 2009 Çarşamba

Wolfsburg - Beşiktaşımız

Tedavisi olmayan tek hastalık, Beşiktaşlılık

21/10/2009

21:45

20 Ekim 2009 Salı

www.bjkbloglar.com



Blog aleminin sayılı Beşiktaş'lı bloglarından haberdar olmak artık çok daha kolay.

Bir fikir-düşünce eyleme dönüştü ve Bjkbloglar.com yayın hayatına başladı.

Haydi o zaman Omuz Omuza.

Katılmak için info@bjkbloglar.com 'a mail atmanız yeterli.Tabi ki esas koşul Beşiktaş'la ilgili içeriğe sahip bir blog olmalıdır.

Elimizdeki bütün Beşiktaşlı blogları ekleyebilirdik ama önce sormanın gerekli olduğunu düşündük. Site ile ilgili gözünüze çarpan bir hata ve-veya isteklerinizi mail yoluyla bildirebilirsiniz. Blogunu eklemek için mail gönderen herkes sitenin araçlar kısmından Omuz Omuza standına uğrayıp kendine yakışanı giysin.

Not: Sitenin domain ve server işlerini halleden yakın arkadaşımız Umut'a (umut903) ayrıca teşekkür ederiz.

Beşiktaşlı'nın Mesaisi ( 21-25 Ekim 2009 )









*VFL Wolsfburg - Beşiktaşımız / 21 Ekim Çarşamba / Saat 21:45 (Şampiyonlar Ligi - Volkswagen Arena)

*Beşiktaşımız - Büyükşehir Bld. / 24 Ekim Cumartesi / Saat 12:30 (U14 - Fulya Tesisleri)

*Beşiktaşımız - Büyükşehir Bld. / 24 Ekim Cumartesi / Saat 14:15 (U15 - Fulya Tesisleri)

*Beşiktaşımız - TED Kayseri / 24 Ekim Cumartesi / Saat ??? (Basketbol Bayanlar - Akatlar)

*SGK - Beşiktaşımız / 24 Ekim Cumartesi / Saat 10:30 (Voleybol Genç Erkekler - Ankara Selim Sırrı)

*SGK - Beşiktaşımız / 24 Ekim Cumartesi / Saat 15:00 (Voleybol Erkekler - Ankara Selim Sırrı)

*Fenerbahçe - Beşiktaşımız / 25 Ekim Pazar / Saat 12:30 (U16 - Dereağzı Tesisleri)

*Büyükşehir Bld. - Beşiktaşımız / 25 Ekim Pazar / Saat 13:00 (U18 - Balat Çim Saha)

*Beylikdüzü - Beşiktaşımız / 25 Ekim Pazar / Saat 10:30 (Voleybol Genç Bayanlar - TVF 50 Yıl Salonu)

*Beylikdüzü - Beşiktaşımız / 25 Ekim Pazar / Saat 15:00 (Voleybol Bayanlar - TVF 50 Yıl Salonu)

*Ankara 06 Aterspor - Beşiktaşımız / 25 Ekim Cumartesi / Saat 15:00 (Hentbol - Ankara Prof.Dr.Y.SEVİM Salonu)

18 Ekim 2009 Pazar

Beşiktaşımız : 2 - Kasımpaşa : 1

Beşiktaş zor günler yaşıyor. Herkesin malumu... Bu süreçte en aklı başında olan taraf, ne kadar eleştirilse de Beşiktaş tribünleri. Denizlispor maçında üzerine salınan köpeklere karşı gafil avlanmıştı; bu kez birlik hakimdi. Hafta içindeki gereksiz ve talihsiz açıklamanın tribünü karıştıracağını zannedenleri yine ters köşeye yatırdı Beşiktaşlılar. Tezahürat-protesto dengesini kendiliğinden bu kadar güzel ayarlayabilen başka bir yapı daha göstersinler, tebrik edip bir kenara çekilelim. Hariçten gazel okuyanlar şimdi ne diyecekler acaba?
Maçla ilgili maalesef söylenecek fazla söz yok. Beşiktaş iyi futbol oynamıyor. Şeref Bey Stadı'nda kendi taraftarının önünde, topu ligin en zayıf takımlarından birine teslim ederek rakibini izleyen takımın sorumlusu Mustafa Denizli her hafta ilginç şeyler denemeye, icat etmeye devam ediyor. Bu seferki sürprizi İbrahim Toraman'ın defansif orta saha olarak sahada yer almasıydı. Ne kusuru olduğunu anlayamadığımız Fink hiç hak etmediği bir üvey evlat muamelesi görüyor; üzülüyoruz haliyle. Onun yokluğunda orta sahayı tek başına sırtlayan Ernst giderek yıpranıyor. Gördüğü kartlar ve sinirli tavırlarıyla da bu yıpranmayı hissettiriyor. Bizi sevindiren ise, neredeyse futbolculuğu sorgulanır hale gelen Nihat'ın ve ısrarla bertaraf edilmeye çalışılan Bobo'nun tabelaya isimlerini yazdırmasıydı.
Kasımpaşa tribünlerinin de kendi yönetimlerini protesto ederek maçın notları arasında yer alması beklenirken, ortaya "cesur" Hüseyin Göçek çıktı ve onlardan rol çaldı. Medyada hakem eleştirisi adı altında üçkağıt çevirenlerin, Göçek'in kararlarına alkış tutması bu "iş"in doğası gereği tabii. "İş"in kötüsü, biz bunlara çok alıştık...
Ağzımızın tadı sahadaki oyunla bozulmuşken, hentbol takımımızın Belgrad'daki rövanşta Kızılyıldız'a farklı yenilerek elendiğini öğrendik. İyice keyfimiz kaçtı. Zira bunu hiç beklemiyorduk. Canları sağ olsun diyoruz. Her zaman yanlarındayız...

12 Ekim 2009 Pazartesi

Müfit Arın : Bir Üst Tura Çıkacağız

EHF Kupası ikinci tur ilk maçında Kızılyıldız’ı mağlup eden takımımızda, antrenörümüz Müfit Arın bir üst turdan emin.
“ Maça genel olarak baktığımızda, az hazırlık maçı yapmamıza rağmen bizim açımızdan olumlu geçti. Bir Avrupa takımını uluslar arası arenada yenmek bir başarıdır; çünkü bu maçlar eleme usulü oynanan ve telafisi olmayan maçlardır. Bu bakımdan Kızılyıldız maçının ilk ayağını sorunsuz atlattığımız için mutluyuz.
Maç içerisinde zaman zaman iyi savunma yapıp, skoru 6 farklı hale getirmemize rağmen savunma ve hücumda yaptığımız basit hatalar rakibimiz için avantaj teşkil etmiştir. Fakat orada oynayacağımız maçın çok daha farklı olacağına ve bir üst tura çıkacağımıza inanıyoruz.

İleriki günlerde takımımız maç yaptıkça, yeni oyuncularımız takıma uyum sağladıkça, çok daha iyi ve keyif veren bir ekip olacağız.”

Beşiktaşlı'nın Mesaisi ( 14-18 Ekim )


*Beşiktaşımız-Büyükşehir Bld. / 14 Ekim Çarşamba / Saat 15:00 (A2 - Nevzat Demir Tesisleri)


*Beşiktaşımız-Büyükşehir Bld. / 17 Ekim Cumartesi / Saat 11:00 (Voleybol Genç Erkekler - Akatlar)


*Beşiktaşımız-Büyükşehir Bld. / 17 Ekim Cumartesi / Saat 13:30 (Voleybol Erkekler - Akatlar)


*Darüşşafaka-Beşiktaşımız / 17 Ekim Cumartesi / Saat 17:00 (Basketbol Erkekler - Ayhan Şahenk)


*Kızılyıldız-Beşiktaşımız / 17 Ekim Cumartesi / Saat 19:00 (EHF Cup Hentbol - Sırbistan)


*Beşiktaşımız-Kasımpaşaspor / 17 Ekim Cumartesi / Saat 20:00 (Futbol - Şeref Bey Stadyumu)


*Beşiktaşımız-Ereğli Bld. / 18 Ekim Pazar / Saat 11:00 (Voleybol Genç Bayanlar - Akatlar)


*Beşiktaşımız-Bursa Nilüfer Bld. / 18 Ekim Pazar / Saat 13:00 (U18 - Fulya Tesisleri)


*Beşiktaşımız-Ereğli Bld. / 18 Ekim Pazar / Saat 13:30 (Voleybol Bayanlar - Akatlar)

11 Ekim 2009 Pazar

Beşiktaşımız : 34 - Kızılyıldız : 30





Beşiktaş camiasının içinde bulunduğu durumdan sıyrılmak, bir nebze olsun rahatlamak ve bünyeye yararlı hava solumak için Süleyman Seba Spor Salonu her daim Beşiktaşlıyı bekliyor. Beşiktaş hentbol takımı, mali sorunlara ve yönetimin ilgisizliğine rağmen, teknik heyetinden hiç oynamayan yedek oyuncusuna kadar Beşiktaş ruhunun ne olduğunu her fırsatta sergiliyor. Bugün Seba'ya doğru yol alan Beşiktaşlının yüzünden okunan gururu görmek için dikkatli bakmaya gerek yok; tribünün toplamına şöyle bir göz atmak kafi. Tabii bunu sağlayanlar, Kartal yürekli sporcularımız ve sadece "Beşiktaşlı" sıfatını isimlerinin önlerine getirerek onurlandırabileceğimiz teknik kadromuz...

Bugün Sırbistan'ın Kızılyıldız takımıyla karşılaşan takımımız her zamanki gibi istekliydi. Sezon başı olması nedeniyle hem hücumda hem de savunmada aksamalar vardı. Gücümüze güç katacağına inandığımız yeni transferlerin uyumsuzluğu göze çarpıyordu. Ancak Seba'da taraftarıyla bütünleşen Beşiktaş'ın önünde durabilecek bir takım henüz görülmemişti. Yine başından sonuna kadar oyunda baskın olan, skor avantajını koruyan, bir an olsun konsantrasyonunu kaybetmeyen takımımız ilk yarısını 16-12 önde kapattığı maçı, 34-30 kazanarak rövanş için çok iyi sayılmasa da, makul bir avantaj yakaladı. Rakibin iyi direndiğini ve mücadele ettiğini de belirtmek gerek.

"İşte gerçek Beşiktaş" tezahüratlarıyla karşılanan ve uğurlanan takımımızın, Belgrad'dan turla döneceği inancını taşıyoruz elbette. Bizi alıştırdıkları zaferlere bir tane daha ekleyeceklerinden kuşkumuz yok. Bu yıl yine Beşiktaş'ın yılı olacak, kimse heveslenmesin...

SonBarikat

10 Ekim 2009 Cumartesi

Efes Pilsen : 81 - Beşiktaşımız : 80




Beşiktaşımız, Türkiye Kupası A Grubu'ndaki ilk maçında Efes Pilsen'e 81-80 mağlup oldu. Grup maçları yarın ve pazartesi günü oynanacak maçlar ile devam edecek.

İlk periyota hızlı başlayan takımımız, peşpeşe kaybettiği fırsatlar sonrasında Efes Pilsen'in öne geçmesini engelleyemedi. Buna rağmen periyotun son dakikasına önde giren takımımız, Efes Pilsen'in artarda gelen sayılarına engel olamadı ve ilk çeyreği 17-16 mağlup kapadı.

İkinci çeyreğe de hızlı başlayan takımımız, 4 sayılık bir fark yakalamasına rağmen Efes Pilsen'in sayılarına karşılık veremeyince devreyi 44-34 mağlup tamamladı.

İkinci yarıya Efes Pilsen hızlı başladı. Boş döndüğümüz hücumlar, farkın açılmasının yarattığı stres ile sıkça tercih edilen üçlük denemeleri ve bunlardan sonuç alınamaması Efes Pilsen'in farkı gittikçe arttırmasına neden oldu. (61-41) Periyotun bitmesine 4 dakika kala 10-0'lık gibi bir seri yakalayan takımımız, üçüncü çeyreği 66-53 mağlup tamamladı.

Son periyotta farkı kapamaya çalışan ekibimiz, taraftarımızın da desteği ile 10-2'lik bir seri yakalayarak farkı 7 sayıya kadar indirdi. Son dakikaya girildiğinde farkı 2 sayıya indiren takımımız, Efes Pilsen'in bulduğu sayıya karşılık vererek, durumu 81-80' e taşımasını bildi. Son hücum süresini de kullanma hakkını kazanan Beşiktaşımız, Chatman'ın attığı sayıda isbaet bulamayınca ne yazık ki maçtan 81-80 mağlup ayrıldı.

Grup maçları sonucunda ilk iki sırayı alacak takımların, sekizli final karşılaşmalarına katılma hakkı elde edeceği kupada Beşiktaşımız, yarın Oyak Renault ile pazartesi günü Kepez Belediyesi ile karşılaşacak.
Maçla ilgili daha fazla fotoğraf için:

7 Ekim 2009 Çarşamba

HATIRLATMA!!!


3 Ekim 2009 günü, Beşiktaş Şeref Bey Stadı, insanlık tarihinden bilindik bir vakaya sahne oldu. “Şahsi hedefler, şahsi beklentiler, şahsi dertler” ortak hedefin, ortak bağın, ortak davanın önüne geçti. Ortak davanın adı “Beşiktaş ve Beşiktaş’a olan karşılıksız gönül bağıdır”. Ezilmeye çalışılan buydu. Yöntem olarak ise insanlık tarihindeki o bilindik yöntemler kullanıldı; Baskı ve Şiddet…


Görevler verilmiş, görevler alınmış…


Beşiktaş tribününde bu güne kadar yerini almış, Beşiktaş’a birçok farklı şekilde emeğini vermiş, en azından orada yer alarak karşılıksız gönül bağını ortaya koymuş insanlar, bir bedel ödemeye itildi. Kimi doğrudan kimi de dolaylı olarak adres oldu…


Görev verenler ve alanlara dair “isim” çalışmasına artık gerek kalmadı. Herkesin kendi yaptıklarını bildiğini ve Beşiktaş taraftarından gelecek cevabın adresine kendini koyacağını kabul ediyoruz. Haberler üstünden bilgi edinenler için, bilgi kaynağının güvenilirliğinden emin olunduktan sonra, öğrenilecek yeni bir konu yoktur…


Önemli olan şu: Beşiktaş’ın eşsiz tribün geleneği, Beşiktaş’a değil, başka “davalara” kurban edilmeye itildi…


Beşiktaş tribün geleneği adına bunlar alışıldık ve alışılabilecek şeyler değildir. Başka tribünler için böyle olabilir, birileri oralardan feyz de almış olabilir, ancak Beşiktaş taraftar kimliği ve tribün geleneğinin farkının nereden geldiğini unutmasın kimse… Fark; onu oluşturanların ortak gönül bağı, ortak sevgisi, saygısı ile birarada yaşayabilme, ortak davada yürüme ve dayanışma üstüne yeşermiş olmasıdır.


Yeni düzenlerde hayatın her alanında çürüyen bu değerler, Dolmabahçe yolunun sonunda, bir tribünde ve onu yaşatan ulu çınarın eşsiz tarihinde can bulmuş ve varlığını sürdürmüştür…


İşte saldırı bu varlığa oldu, diye kabul edilmelidir.


Ne zaman ki konu magazine dönüşür, ne zaman ki basit noktalara indirilir, o zaman esas nokta kaçacaktır: “Tribünden yönetime dair hareket olurdu-olmazdı” konusunun ötesinde bir noktaya varıldı… Bunu herkes bilmeli ve öyle anlatmalıdır.


Esas olan; tribünde gösterdiği tepki farklı da olsa, her Beşiktaşlının neye inandığı, ne istediği, esas derdinin ne olduğu, bunu tribünde birarada nasıl yaşattığıdır… Yani esas olarak tavır, sahibinin “kimliğidir ve niyetidir”...


“O şekilde tepki gösteren - Bu şekilde gösteren” ayrımı, Beşiktaş tribünü içinde yaşatılamayacak bir ayrım değil... Bu taraftar neleri yaşattı bağrında, ne ortak davalar adına neleri atlattı tüm tarihi boyunca!... Böyle bir noktada basiretsiz kalacak değil!... Ancak buradaki mevzu, “farklı tepkiler-farklı tavırlar” olmasının dışında, bu farklılığı yaşatabilmek yerine, tribüne “tek taraflı belirlenmiş ve hedeflenmiş” “renkler” verilme çabasıdır.


Beşiktaş’ta iktidar gücünün bu seviyelere kadar düşüp, bu yöntemlere muhtaç kalarak, buradan geçeceğine inanmış ya da inandırılmış olanlar, Beşiktaş’ın neresinde durduklarını göstermiş oldular. Beşiktaş sınırının diğer tarafındadır yerleri... Bu yöntemlerin fikir babalarından “başarıya ulaşmış örnekler” dinlemeyi kesmelerinde de fayda vardır… Çünkü, dünyada başka Beşiktaş yoktur!...


Hiç kimse “Yönetim aleyhine bağıranlar Beşiktaş’a zarar vermek için bağırıyor” v.s. diye anlatmasın... Hiç kimse onca insana “sabotajcı” diyecek kadar saf ve komik duruma düşmesin. Önce sözlükte sabotajın anlamına bakılsın, sonra da sobataj denilen nanenin resmini, o günkü tribün kameralarından ulaşabilen izlesin...


Genel olarak tribünlerin ya da “Beşiktaş tribününün yönetim konusunda tavrı ne olmalıdır”, “sınır nedir”, “şunlar hata olmuştur”, “bu kadar da olmamalıdır” ve benzeri mevzuların ötesine geçildi çoktan... Bunlar sabaha kadar tartışılır... Ama tribünde “tek taraflı-tek hedefli saldırı” - “sindirme yöntemi”, Beşiktaş tribünü için bırak tartışmayı, telaffuzu bile hak etmez... Yakar, sızlatır Beşiktaşlının dilini… İğreti gelir... “Bunun Beşiktaşlılıkla alakası olamaz” hissindeki mesaj budur... Ama görülmüştür ki, buna girişenin “elinde-dilinde-yüreğinde” yara olmamıştır... İşte bu “Beşiktaşlı olanla olmayanı ayırma” yöntemidir... Bu turnusol tarih boyunca hiç şaşmamıştır...


Bunlar Beşiktaş tribününe “ithal” mevzulardır. Görev vereni de, alanı da, yöntemi de, bunların derdi de, hedefi de, davası da “ithal”dir... 106 yıllık ulu çınarın bünyesinden değildir, tarihinden değildir… Bünyenin tükürmesinden başka bir şeyi de hak edecek şeyler değildir, ki “eninde sonunda” öyle olacaktır… Başka örneklerde bünyeler bunu hazmetmiş olabilir, ancak Beşiktaş taraftarının bünyesi bunu tükürecektir... Öyle ya da böyle... Artık o tükürükte kimler boğulur, kimler Beşiktaş taraftarının nefesinin rüzgarı ile savrulur, onu tarih gösterecektir... Er ya da geç...


Yaşananlar kardeş kavgası değil!... Aile içinde olmuş şeyler değil!.. Bunu herkes bilmeli...


“Sen!... Beşiktaşlı!... Böyle düşüneceksin, böyle davranacaksın, aksi durumda bedeli de budur!...”


sloganı ile görev veren ve alanlar, Beşiktaş kardeşliğinin ve ailesinin dışında yaşamayı, o sınırın dışından içeriyi zorlamayı “görev” edinmişlerdir… Kabul budur…


O zorlamalar “set”leri aşmış-aşamamış olabilir… O zorlamalar “kapı”lardan geçmiş-geçememiş olabilir… Zayıf anda, zayıf yerleri hedef seçmiş-seçmemiş olabilir...


Önemi yok... Önemli olan, niyet belli olmuşsa, akıbetinin de öyle ya da böyle belli olacağıdır... O akıbeti kişiler, çevreler, ekipler yazmayacak… Aynen tarihte olduğu gibi; “O akıbeti Beşiktaş taraftarının ortak gücü yazacak”... Er ya da geç...


Sadece bugün için değil, sadece 2009 ya da 2010 için değil... Gelecekte de böyle dertlerle, bu yöntemlerle hareket eden her kim olursa, hepsi için yazacak...


Beşiktaş tribünün emekçileri için...


Beşiktaş’a karşılıksız gönül verenler için...


Beşiktaş’ın “paylaşma–dayanışma”, “birarada yaşayabilme” geleneğinden gelen gücü “Beşiktaş’ın gücü” yapmanın, “Ortak nefes ile kArtalın kanadına rüzgar olma” anlamına geldiğine inanmışlar için...


Kardeş ve çocuklarına nesiller boyu böyle anlatmış ve anlatacaklar için...


Büyüklerinden böyle bilmişler için...


Hepimiz için… Yol bellidir ve yeni değildir…


Bu gelenek; o tribünde üflese, rüzgarı ile Dolmabahçe’den denize doğru savuracak bir gücü miras bıraktı bizlere... Orada olanlar yarattı yine bu geleneği... Herhangi bir meselede, tepkileri farklı da olsa, yine “birarada aynı coşku ile Beşiktaş’ı yaşayanlar”, yani bizler yarattık... Şimdi birileri istiyor diye , bu değerlerimizi “ithal” dertlere kurban verecek değiliz...


Hatırlayacağız, hatırlatacağız, hatırlatmalıyız!...


Bu illetin bünyeye girmesini engelleyecek güç nereden gelecek?... Onu da ithal etmek zorunda mıyız başkaları gibi?.


Beşiktaşlı bugün ve hergün, gücünün bu ortak gelenekten ve dayanışmadan geldiğini hatırlayacak ve hatırlatacak... Birarada davranmanın gücünü unutanların hafızalarını tazeleyecek... Başka yolu yok…


Her kim ki, bu tribünde karşılıksız sevgi ile, gönül bağı ile orada yer almış olarak, asla hak etmediği tavırlara maruz kalırsa, o anda “hiç sektirmeden” Beşiktaş taraftarından ortak tepkiyi görmelidir... Bu tribün “bunu unutanlara” hatırlatmalıdır bunu...


Derdini her yerde ileten, paylaşan Beşiktaşlılar için “niyet, ses, güç”, hepsi ortaklaşmalıdır...


Oradaki herkes, “yönetmek isteyene ait davanın dışında”, ortak “Beşiktaş davası”nın peşinde ise, tersi davaları bünyeye almıyor, kabul etmiyor ise, o noktadan sonra “iktidar” peşinde olan için, niyeti o olsa bile “iktidarın” bir anlamı kalmayacaktır...


Beşiktaş Kulübü için de, tribün için de bu böyledir…


Beşiktaş’ı Beşiktaşlıdan öğrenmişler adına... Dünyanın en güzel ezberini “Beşiktaş” diye yapmış olanlar adına... Kulağına “Beşiktaş” adı üflenmişcesine kalbinin en orta yerine bu aşkı koymuş olanlar adına söylüyoruz:


BEŞİKTAŞ TARAFTARI VE TRİBÜNÜ…,

BUGÜN YA DA YARIN...,

ER YADA GEÇ…,

GELENEĞİNİ, MİRASINI VE ORTAK GÜCÜNÜ HATIRLATACAKTIR !!!


SADECE BEŞİKTAŞ İÇİN ÇARPAN KALBİ İLE !!!


ÇÜNKÜ ASLOLAN HAYATTIR… HAYAT DA BEŞİKTAŞTIR !!!


SonBarikat

5 Ekim 2009 Pazartesi

Voleybol: Türkiye Kupası'nda Yola Devam


Erkek voleybol takımımız, Türkiye Kupası 1. Etap grup maçlarını tamamlayarak,son 16 takım arasına kalma başarısını gösterdi. Tokat'ta gerçekleşen müsabakalar sonucunda 2 galibiyet, 1 mağlubiyet alan takımımız, ikinci etaba yükseldi.

İlk maçını 2 Ekim'de Niksar Belediye'ye karşı oynayan takımımız, 25-18, 25-18, 25-20 biten setler sonunda maçı 3-0 kazanmasını bildi. İkinci maçını 3 Ekim'de Rize Fındıklı'ya karşı oynayan takımımız, setleri 25-17, 25-20, 25-14 kazanarak, bu müsabakadan da galibiyet ile ayrıldı.

Son maçını bugün Fenerbahçe'ye karşı oynayan takımımız, setleri 25-23, 25-22, 25-21 kaybederek, sahadan 3-0 mağlup ayrıldı.

Bu sonuçların ardından grubunu ilk 3 içerisinde bitiren takımımız, ikinci etaba yükselmeye hak kazandı.

SonBarikat

2 Ekim 2009 Cuma

Müfit Arın : Tüm Beşiktaşlılar Seba'ya


EHF Kupası ikinci turunda, 11 Ekim Pazar günü saat 17:00’da Süleyman Seba Spor Salonu’nda Crvena Zvezda (Kızılyıldız) takımıyla karşılaşacak olan hentbol takımımızda, hocamız Müfit Arın, Avrupa, Türkiye Ligi ve Türkiye Kupası’na dair umutlu konuştu.

“ Takım olarak sezonu ağustos ayının başında açtık. Geçen seneki mevcut kadronun büyük bir kısmını koruduk. Mustafa Aközlüer, Bülent Erkol, Gökhan Aksu, Vladimir Zelic, Safet Halilagiç, Yılmaz Özgür, Utku Ergüder, Oğuzhan Büyük, Nesih Çakar, Valeri Parshkov, Ercan Aşıkoğlu, İbrahim Demir, Ramazan Döne ve Ömer Ozan Arifoğlu ile sözleşme yeniledik. Mersin Yenişehir Belediyesi’nin orta ve sol oyun kurucuları Victor Ladyko ve Victor Shkrobanets, Milli Piyango’dan pivot pozisyonundaki Ümit Kırkayak ve Bursa Nilüfer Belediyesi’nden orta oyun kurucu olarak Melih Mutlu’yu transfer ettik.

Hazırlık döneminde İzmir’de gerçekleştirilen Fuar Kupası’na katıldık ve müsabakaların sonucunda kupayı müzemize götürmeyi başardık. Daha sonra Şampiyonlar Ligi ön eleme maçları için Makedonya’daki müsabakalara katıldık. Ancak ne yazık ki gruplara katılmaya başaramadık. Avrupa’da yolumuza EHF Kupası’ndan devam edeceğiz. Takım olarak her müsabakayı ayrı bir hedef olarak nitelendiriyoruz. Bu doğrultuda Avrupa’da Beşiktaş’a yakışanı yapmak için elimizden gelen mücadeleyi ortaya koyacağız.

Önceki senelerde olduğu gibi Türkiye Ligi ve Kupası da şampiyonluk adına mücadele edeceğimiz kulvarlar olacak. Şampiyonluğa giden yolda taraftarlarımızın gurur duyacağı, keyif alacağı bir ekip olmak da asli hedeflerimizden bir tanesidir. Bu yolda ilerlerken Beşiktaş taraftarının büyük desteğine şahit olmak bizleri mutlu edecektir.

Başlangıç olarak tüm taraftarlarımızı 11 Ekim günü Süleyman Seba’ya bekliyoruz.”

Yine, Yeniden...Hentbol : Beşiktaşımız - Kızılyıldız 11/10/2009


Geçtiğimiz sezon Challange Cup'da bizi yarı finale taşıyan takımımız, şimdi de Avrupa Kupası'nda mücadele edecek. Bilenler bilir; takım ve taraftar birlikte ısınmakta, birlikte atağa kalkmakta, birlikte savunma yapmaktadır. Bilenler yine bilir ki takım ve taraftar birlikte tezahurat yapmakta, coşkuysa birlikte yaşamakta, kavgaysa birlikte omuz omuza etmektedir...Topyekün Beşiktaş vardır alanda.

Onlar, tüm olumsuzluklara rağmen, tüm yokluklara rağmen sadece Beşiktaş demekten vazgeçmeyerek mücadele ettiler,etmekteler.

Onlarla şampiyon olduk...

Onlarla Türkiye Kupası'nı aldık...

Onlarla Avrupa'da bir ilki yaşadık...
Onlarla sevindik, onlarla gurur duyduk.

Hentbol takımımızla birlikte, yine-yeniden yaşanılası nice sevinçleri paylaşmak, atış kollarına kuvvet, kanadına rüzgar olmak için 11 Ekim Pazar günü saat 17:00'da Süleyman Seba'da olalım, Beşiktaşımız'ı semtte yaşayalım.

Beşiktaş'tan ayrı düzkoşu olmaz.

SonBarikat