29 Nisan 2009 Çarşamba

Sana Çıkıyor Tüm Yollar


Seni öylesine, buldum ki,
Öylesine, kendimden fazla.
Yalnız sensin gölgesiz,
Ayrılmamacasına, yanımda...
Akların arasında karan,
Karaların ortasında akınla...

26 Nisan 2009 Pazar

Beşiktaşımız : 26 - UCM Spor Resita : 26



Kara Kartallarımız, Challenge Kupası yarı final ilk maçında rakibi UCM Spor Resita ile 26-26 berabere kaldı. Beşiktaşımız rövanş maçını 2 Mayıs'ta Romanya'da oynayacak.

Karşılaşmanın ilk yarısında 5 sayılık farka ulaşsak da, rakibimiz farkı kapatmasını bildi. Ve ilk yarı 14-13 takımımız üstünlüğü ile sona erdi. İkinci yarıda bir süre gol bulamayan takımımız, geriye düşse de rakibini yakaladı ve müsabaka 26-26 berabere tamamlandı.

İnanıyoruz ki, takımımız rövanş mücadelesinden finalist olarak dönecektir. Beşiktaşımız'a final yolunda sonsuz başarılar.
SonBarikat

24 Nisan 2009 Cuma

Acil Şifalar Vedat Kaptan


Efsane Kaptanlarımızdan Sevgili Vedat Okyar, yakalandığı hastalıkla mücadele etmekte. Vedat abimize acil şifalar diliyor, bir an önce sevdiklerine, bizlere ve BEŞİKTAŞ'ına dönmesini temenni ediyoruz.

Acil şifalar Büyük Kaptan

Biz Zaten Kazandık!


Sevinmeyin... Ey yazıcılar...

Sevinmeyin... Mezar kazıcılar...

Gözyaşımızdan beslenen, tezgah kurucular... Sevinmeyin...

Beklenen kıvılcım "Şampiyonluk" değil... Sevinmeyin...

O kıvılcım düşeli çok oldu da, artık volkan olup yanmaya meylediyor...

Kurallarınızı ittik bir kere elimizin tersiyle... Sizi kendi kaderinize mahkum ettik.
Bu yolda sonuna kadar savaşmaya yemin ettik.

Bak, her kucaklaşmamız daha da aydınlatıyor yolumuzu artık. Yaktığımız mumlara, aralıksız üfleseniz de söndürmek için, görüyoruz yolumuzu hala...

Yolumuz hep kaybedileceği sanılanların yoludur. Karşılıksız sevenlerin omuz omuza atılan koludur...

Şimdi tamtam'larınızı daha kuvvetli vurun. Uğursuz naralarınızı daha da hırslı atın...

Kurguladığınız filmleri son ses oynatmaya devam edin... Biz zaten kazandık...

Biliyorsunuz siz de... Henüz ve muhtemel ki hiçbir zaman da, çıkmadı-çıkmayacak böyle
yaşanılan anlar...

Kulübüne, Takımlarına, Semtine, kimse bakamayacak bizim baktığımız gibi...

Eş, dost, yoldaş, arkadaş gibi...

Kimse gerçekten ağlamayacak kötü günde bizim gibi...
Severek ağladığımız için, Biz zaten kazandık...

Arkadaş, Beşiktaş...

Kolluyoruz dörtbir yanımızı birbirimizin... Arkadaş gibi...

Bir o bizim, bir biz onun... Sorgusuz savunuyoruz birbirimizi...
Bu yüzden, Biz zaten kazandık...

Şairin sözlerinden dem ile;

"Kim olduğumuzu, ne olduğumuzu,Nereden gelip,

nereye gittiğimizi öğretiyor bize....

Elimizden tutup, karanlıktan aydınlığa çıkarıyor...
Yürümeyi öğretiyor yeniden, elele daima ileriye..."

Sevinmeyin... Ey yazıcılar...

Sevinmeyin... Mezar kazıcılar...

Gözyaşımızdan beslenen, tezgah kurucular... Sevinmeyin...

Beklenen kıvılcım "Şampiyonluk" değil... Sevinmeyin...

O kıvılcım düşeli çok oldu da, artık volkan olup yanmaya meylediyor...

Şampiyonluk'tan ayrı düşürülmek uzun süredir başımıza musallat edilse bile,
Biliyoruz ki, yürüdüğümüz güzel yol bitmiyor önümüzde...

Ve biz aynı yolda yürüdükçe, ellerimiz birleşiyor "zafer türkülerimizde"...

Evet aynen şarkıdaki hisle;

Ortak oluyoruz her sevince,
Her derde, her kedere...

Ve yürüyoruz ömürler boyu,
Beraberce, el ele...

Gülen gözlerdeki yaşımızı sıkmıyoruz içimizde,
Ayrı düşsek bile "kader maçları"nın sahte güzel sonuçlarından,

Üzüntüden değil, "kazanmışlıktan" ağlıyoruz...

"Her zaman her yerde, seninle birlikte, Ölüm gelsin isterse,

Gözlerde bir damla yaş, Kalbimizde bir aşk, Sensin Beşiktaş"

Ötesi yok... "Şampiyon" olmaya değil, sevdalara gark olmaya yürüyoruz...

Sevinmeyin... Ey yazıcılar...

Sevinmeyin... Mezar kazıcılar...

Gözyaşımızdan beslenen, tezgah kurucular... Sevinmeyin...

Beklenen kıvılcım "Şampiyonluk" değil... Sevinmeyin...

O kıvılcım düşeli çok oldu,

VE BİZ ZATEN KAZANDIK !!!
SonBarikat

20 Nisan 2009 Pazartesi

Beşiktaş - Bursaspor







Seni bağırabilsem seni

Dipsiz kuyulara

Akan yıldıza

Bir kibrit çöpüne varana

Okyanusun en ıssız dalgasına

Düşmüş bir kibrit çöpüne

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin

Yitirmiş öpücükleri

Payı yok apansız inen akşamdan

Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene

Seni anlatabilsem seni

Yokluğun cehennemin öbür adıdır

Üşüyorum, kapama gözlerini

19 Nisan 2009 Pazar

Ruhun Şad Olsun Baba Hakkı



Birinci Ligdeyiz




Erkek Voleybol Takımımız, final grubu maçlarında aldığı neticeler ile 2 sezon aradan sonra tekrar birinci lige yükseldi. Final grubu ilk maçında Çankaya Belediyesi'ni 3-1 mağlup eden takımımız, ikinci maçında KOnya Diltaş Eğitim Kurumları'na 3-1 mağlup olmuştu.

Bugünkü son maçında Isparta Eğridir Belediyesi'ni 3-0 mağlup eden takımımız, ligi 2.sırada tamamlayarak, birinci lige çıkma hakkını kazandı. Beşiktaş'ı hakettiği yere taşıyan oyuncularımı ve teknik heyetimize teşekkürlerimizi sunar, birinci ligde de başarıların devamını dileriz.

Not:Fotoğraflar resmi sitemizden alınmıştır.

SonBarikat

15 Nisan 2009 Çarşamba

Babamız Hakkı Yeten'i Anıyoruz


Beşiktaş efsanesinin en güzel cümlelerinden biri olan "Baba Hakkı"mız'ı ölümünün 20. yılında saygı ve sevgi ile anıyoruz. Babamız Hakkı Yeten'in anma töreni 16 Nisan Perşembe günü saat 11:00'da Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında yapılacaktır. Anma töreni için Akaretler'deki kulüp binamızdan saat 10:30'da otobüs kaldırılacaktır.
Beşiktaş'ın efsane futbolcusu Hakkı Baba'nın asıl mesleği avukatlıktı ama o avukatlık yerine, sadece futboluyla değil, bir "Baba"ya yakışır kişiliğiyle de yeşil sahaların "hakim"i olmayı seçti. Baba'nın siyah-beyaz formayla top koşturduğu 17 yıl boyunca neler yaşandı neler...

• Baba Hakkı sahada tatlı-sert ama efendi halleri ile tanınırdı. Maçlarda hata yapan takım arkadaşlarını kırmaz, teskin eder, gönüllerini alırdı. Bilerek laubali davranan biri olduğunda, elini beline koydu mu gerisini muhatabı olan anlar, yaptığına pişman olup, hemen kendine çekidüzen verir, Baba Hakkı da eski haline dönerdi.

• Her insan gibi onun da sinirlendiği olurdu elbette. Fener, Beşiktaş'a 4 gol atmıştı, hem de Karakartallar'ın kendi mahallesinde, Şeref Stadı'nda. Maçtan sonra Baba Hakkı, bütün Beşiktaş takımını sahada tek tek yakalayıp dövdü. Bir tek Şükrü Gülesin'i yakalayamamıştı. Çünkü sol açık Şükrü, tazı gibi koşuyordu.

• Faul ile gol atan ve kaleciyi kıvrandıran arkadaşına "Böyle gol olmaz olsun be!" diye bağırmış, Cihat'ın "Yeter artık Hakkı abi!" şeklindeki feryadı üzerine 5. golü atmayan, hakeme "Kemal Bey top elime değdi, attığım gol şaibelidir. İptal etmeniz doğru olur" diyebilmişti.

• 1940'larda Galatasaraylı Adnan -bir müdafaa anlayışı olarak- üzerine gelen topları forvetin o toptan beklentisini boşa çıkarıp biraz da moral bozmak amacıyla uzun vuruşlarla rakip sahaya geri göndermesiyle meşhurdu. Hatta topa uzun vurduğu ayağını kalçadan biraz daha açarak sallar, salladığı ayağı yarım vole pozisyonunda yanına yaklaşan rakibine sağlam bir tekme de olurdu. Yani hem adama hem topa hesabı. Yine bir Beşiktaş-Galatasaray maçında Adnan yanına sokulanın Baba Hakkı olduğunu görmeden sallıyor ayağını. Hem de ne sallama. Top rakip kaleye kadar uzanıyor. Ardından bir "çaaat!" sesi yükseliyor Şeref Stadı'nda. Baba Hakkı yediği tekmenin ardından Adnan'a öyle bir Osmanlı tokadı atmış ki sesi ta Beşiktaş'tan duyulmuş.

• Baba Hakkı maç boyunca bir türlü gol atamadıklarını görürse orta alandan kaptığı bir topla iki kolunda sepet gibi iki oyuncu taşıyarak onsekize dalar, bütün savunmayı üstüne çekip boş kalan bir arkadaşına gollük bir pas verirdi. Kollarıyla arkasında tuttuğu oyuncular kolay kolay önüne dolanamazlardı. Futbolu kafasıyla oynayanlar onun kollarına yakalanmamaya özen gösterirlerdi. Şeref Stadı'ndaki Bir Galatasaray-Beşiktaş maçında Eşfak Aykaç yan haf oynuyor, Baba Hakkı'yı denetliyordu. Baba Hakkı orta alanda bacaklarını açmış, topu iki ayağının ortasına almış, sırtı Galatasaray kalesine dönük, kollar hazır bekliyordu. Savunma oyuncusu ne yandan gelirse, onu koluna kıstırıp öbür yana dönecek.

Eşfak tam arkasındaydı ama fazla yaklaşmıyordu. Baba Hakkı ise, nasıl olsa gelecek diye, bacakları açık, öylece duruyordu. Birden Eşfak hafif çökerek bir ayağını onun iyice açık iki bacağının arasına sokup önündeki topa dokundu. Top bir metre kadar gidip durdu.
Baba Hakkı iki adım atsa topu yeniden ayağına alabilirdi. Eşfak da onun bu şaşkınlık anında çevresinden dolanıp belki topa bir daha vurabilirdi. Ama böyle şeyler olmadı. Oyun sanki bir an durdu. Eşfak yavaş yavaş birkaç adım geri çekildi. Baba Hakkı ise hiç telaş etmeden olduğu yerde arkasına döndü. Bacaklarının arasından ayağını sokup önündeki topa vuranın kim olduğuna baktı. Top bir metre ötede bekliyor, iki takım oyuncuları da yerlerinden kıpırdamıyorlardı. Baba Hakkı gene telaş etmeden gidip topu aldı, pasını uzattı.

• Bir Beşiktaş-Fenerbahçe maçında Şükrü korner atacağı sırada Baba Hakkı yanına yaklaşıp, "Pas ver" demiş. Baba Hakkı bu, karşı gelmek mümkün mü? Ama Şükrü onu dinlememiş, doğrudan kaleye yollamış topu ve gol... Baba Hakkı başlamış Şükrü'yü kovalamaya. Şükrü bir yandan kaçıyor, bir yandan bağırıyormuş, "Niye kovalıyorsun Baba? Gol oldu işte" Baba Hakkı, soluk soluğa "Dur ulan" diye seslenmiş. "Dövmek için değil, öpmek için kovalıyorum."

• Müjdat Gezen'in hakem olan babası Necdet Gezen, sezonun son maçı olan FB-BJK maçını yönetiyormuş. Önemli bir maçmış bu. Fenerbahçe kazanırsa şampiyon olacakmış. Beşiktaş'a ise şampiyon olmak için beraberlik bile yetiyormuş. Sarı-lacivertliler 1-0 öne geçmiş. Kara kartallar canlarını dişlerine takıp saldırmaya başlamışlar. Bir ara Baba Hakkı ceza sahası üstünden topa vurmuş. Top köşeden kaleye girmiş; ama ağda bir delik varmış, çıkıp neredeyse tribünlere kadar gitmiş. Necdet Bey de gol olduğunu görememiş, aut kararı vermiş. Başta Baba Hakkı, Beşiktaşlılar çevresini sarmışlar. Kararında direnmiş Necdet Bey; oyun aut atışıyla yeniden başlamış. Başlamış ama Necdet Bey de kararının yanlış olduğunu fark etmiş. Yapacağı bir şey yokmuş. İçi içini yiyormuş. Kartalların şampiyonluğuna haksız yere engel oluyor diye. Derken yine Baba Hakkı bir hışımla topa vurmuş. Top kaleciyi geçip ağlara takılmış. Necdet Bey kendini tutamamış artık. Düdüğü fırlatıp atmış. Santraya koşmaya başlamış. Koşarken de bir yandan "Gooool!" diye bağırıyormuş!

• Necdet Gezen ile ilgili hoş bir anısı daha var Hakkı Baba'nın. 1948 yılı... Karagümrük-Beşiktaş maçı. Vefa Stadı tıklım tıklım. Orta hakem sahaların en renkli kişiliklerinden biri olan Necdet Gezen. Yan hakem de sonradan gazeteciliğe geçecek olan rahmetli Fahri Somer. Maçın ilk yarısı biterken Baba Hakkı bir yarım voleyle topu ağlara yolluyor. Top ağların her zamanki hırpaniliğinin arasından! dışarı çıkıyor. Hakem biraz uzak pozisyona. Beşiktaşlı taraftarlar ve futbolcular sevinç içinde birbirlerine sarılırken Necdet hoca aut atışı yapılmasını istiyor. Aynı taraftar kalabalığı bu kez sin-kaf olayına giriyor, hem de hallice ve yüklüce... Maçın ilerleyen dakikalarında Kartalların baskısı devam ediyor ve bir gol daha atarak maçı 1-0 kazanıyorlar. Ancak tribünlerdeki nümayiş bitmiyor, ortalık karışıyor. Baba Hakkı hemen yakınındaki genç yan hakem Fahri'ye sesleniyor; "Söyle Necdet hocaya yanıma gelsin!" Necdet hoca biraz ürkek Baba Hakkı'nın yanına ilişiyor. Baba giriyor orta hakemin koluna ve binlerce kızgın adamın arasından çıkarıveriyor. Necdet Gezen, Baba Hakkı'nın sert bakışlarıyla iki yana ayırdığı kitlenin arasından stadyumu sağ salim terk ediyor.

• Yıl 1946... Fenerbahçe-Beşiktaş maçında hakemin dışarı attığı Beşiktaşlı genç oyuncu, Baba Hakkı'ya gidip; "Hakem beni attı çıkayım mı kaptan?" diye sormuş ve Baba Hakkı'nın da "çık" diye işaret etmesinden sonra sahadan ayrılmış.

• Şeref Stadı'nda takım olarak fotoğraf aldırıyor Beşiktaş. Karakartallar'ın üzerinde beyaz uzun kollu formaları var. Baba, formanın üzerine baklava dilimi desenli bir kolsuz kazak giymiş. Peki o kazakla maça çıkmış mıdır Baba? Şöyle kuralım sahneyi; Baba tam maça çıkacak hakem baş ve işaret parmaklarıyla kendi gömleğini gösteriyor. Yani "Hakkıcım o kazak ne oluyor?" gibisinden. Uzaktan ama. Hissettirerek. Baba'da eliyle havanın ne kadar soğuk kendisinin de ne kadar hasta olduğunu anlatıyor kısaca. Ciddi... Hakem göz kapaklarını yere indirip onay veriyor; "Tamam Hakkıcım!" der gibi... Bir tek ikisi biliyor bu konuşmayı...

• Hakkı Kaptan sadece Beşiktaşlılar'ın Baba Hakkı'sı değildi. Sahaya çıktığı zaman rakip takım bile saygıda kusur etmezdi. Çok önemli bir Fenerbahçe maçında hakemin yönetimine çok kızmış, maçı durdurmuş, hakemi soyunma odasına göndermiş, tribünden indirdiği başka bir hakeme maç yönettirmişti.

• Çok özel biriydi, bir fenomendi. Milli takımı en çok yöneten antrenör olan Coşkun Özarı "Henüz çocuktum, gençtim. Şeref Stadı'nda ilk kez giydiğim Galatasaray formasıyla Beşiktaş'a karşı oynuyordum. Kalede Fevzi. Kafayla da harika bir gol attım. Hakkı Kaptan 'Hey çocuk, buraya gel' dedi. Koştum gittim, elini öptüm. 'Buyur kaptan' dedim. Yanağımı okşadı, döndü bütün takıma 'Bu çocuk ileride büyük futbolcu olacak dikkat edin, sakın ona tekme atmayın' dedi.

• Meşhur hakemimize idare ettiği bir Beşiktaş-Galatasaray maçından sonra sormuşlar. Hakkı bugün çok sert oynadı, birçok faule göz yumdun, az düdük çaldın neden? Hakem şu cevabı vermiş, azizim delikanlının bakışı ve yürüyüşü bile faul, hangi birine yetişeyim de çalayım.

• 1941 yılı... Beşiktaş Ankara'da Harbiye ile karşılaşır... O zaman Harbiye takımı çok kuvvetli. Şükrü Saraçoğlu, fahri başkanımız Recep Peker maçta... Oyunun başlarında Sabahattin Erman'ın iki golü ile Beşiktaş geriye düşer, Baba Hakkı sinirlenir derken bir gol daha gelir, seyirci de tepki göstermeye başlar. Bu halde soyunma odasına girilir ama kaptanı sakinleştirmek mümkün değildir. Gözleri yuvalarından fırlayacak şekilde bağırmaya başlar. Biraz sakinleşince futbolcuları etrafında toplayarak ikinci devrenin taktiklerini verir. Ömer'e "senin tuttuğun adam üç gol attı, ikinci devrede adam bir daha topa vurursa ben de senin kafanı kırarım, Cahit sen niye pas vermiyor, topu ayağında fazla tutuyorsun" diyerek ordu komutanı gibi emirler yağdırır. Kesinlikle dördüncü golü yemeyeceklerini, maçı kazanmalarını, kazanamazsanız en azından kazanmak için gerekli hırsı ve gaye birliğini göstermelerini ister. Eğer bunlar olmazsa işte o zaman hazır olun, tren biletlerinizi yırtarım, İstanbul'a demiryolundan yürüyerek dönersiniz der. Cahit'i geriye, Çengel Hüseyin'i de sol içe, Kemal'i sağ içe alıp kendisi de geçer santrfora. Sağ açıkta Vecdi, sol açık Eşref oynuyor... Bütün toplar Baba Hakkı'da toplanır. Kaptan gerçekten çok büyük çaba sarf eder. İkinci devrenin başlarında dört gol birden bulur Beşiktaş, sonra da iki tane daha. Altıncı golden sonra, şimdi topu yere indirin, top oynayın, futbol oynayın, diye talimat verir. Beşiktaş şahlanmıştr artık. Öyle bir futbol oynarlar ki tribünlerde kıyametler kopar, herkes Baba Hakkı'lı takımı ayakta alkışlar. Gerçekten demiryolundan yürütecek miydiniz ? sorusuna hiç düşünmeden cevap verir: " Tabii yürüterek yaya gönderecektim. O kadar hırslanmıştım ki!

• Bir Fenerbahçe maçı. Fenerbahçe'nin ünlü santrforu Suphi Ural. Lawton Suphi. Beşiktaş'a karşı harika oynuyor, nefis de bir gol atıyor. O an Hakkı Kaptan'ın o gür sesi: 'Buraya gel çocuk.' Suphi Ural utanıyor, sıkılıyor, 'Buyurun efendim' diyor. Hakkı Kaptan'dan sevgi dolu bir cevap: 'Aferin. Golün çok güzeldi, tebrik ederim evladım.'

• Beşiktaş'ı Beşiktaş yapan bu isim, futbolu çok tuhaf noktaladı. İnönü Stadı'nın açılış maçında İsveç takımı AIK maçında seyirciler homurdandılar. Hafif de bir ıslıkladılar. Hakkı Kaptan ellerini her zaman yaptığı gibi beline koydu, tribünlere mağrur bir ifadeyle baktı. Maç oynanırken de çıkıp gitti. O gidiş son gidiş. Futbolu bırakmıştı.

12 Nisan 2009 Pazar

İzmir Belediye : 30 - Beşiktaşımız : 30












Hentbol Takımımız, İzmir Belediye ile deplasmanda oynadığı maçta 30-30 berabere kaldı. İlk yarısı 16-16 biten mücadelenin sonunda Beşiktaşımız liderlik fırsatını yitirdi.

Maçın çok zor geçeceğini biliyorduk. Ligin iyi takımlarından biri olan İzmir Belediye ile liderlik mücadelesine çıkacaktık. Ancak rakibimizden ziyade bizi dış etkenlerin bu kadar zorlayacağını tahmin etmemiştik. Önce Celal Atik Spor Salonu'nda oynanmasını beklediğimiz müsabaka Buca'ya alındı. İlerleyen günlerde maçın hakemi açıklandığında salon hala aynıydı. Fakat ne hikmetse maça 1-2 gün kala salonu Evka 4 Spor Salonu diye açıkladılar. Şehir merkezine hayli uzak olan, İzmir'deki Beşiktaşlılar'ı uzak tutabilmek adı ile yapılmış tuhaf oyunlar sonuç vermedi, yoğun bir taraftar desteği altında mücadele etti takımımız. Ayrıca maçın hakemlerinin İzmir bölgesinden olması başka bir ayrıntı.

Müsabaka boyunca her iki takım da birbiri ile denk mücadele içerisinde idi. Farkın açılmadığı maçta kırılma anları fazlaydı. Maçın hemen başında kaleci ile karşı karşıya kalan oyuncumuz Utku, kalecinin sert müdahalesi ile yerde kaldı ve uzun süre yerden kalkamadı. Hakemin sadece iki dakika cezası ile yana yolladığı kaleci, Utku'nun müsabaka boyunca bir daha görev alamamasına neden oldu.

Maçın ilerleyen bölümlerinde sık sık ataklarımızı kesen, faul haklarını ev sahibinden yana kullanan, maçın seyrini değiştirmek için elinden geleni ardına koymayan, uluslararası hakem olduğu söylenen Vahit Ersan; şehir hakemliği konusunda ne kadar başarılı olduğunu bizlere göstermiştir.

Aldığımız bu beraberlik sonrasında ne yazık ki liderlik şansını kaybettik. Ancak biliyoruz ki, Beşiktaşımız play off mücadelesinde hedeflediği amaca ulaşmasını bilecek ve 2008-2009 sezonunu şampiyon olarak bitirecektir.

10 Nisan 2009 Cuma

B Gençlerimiz İstanbul Şampiyonu




B Genç Futbol Takımımız, İstanbul Şampiyonası Finali'nde Ataköy Çobançeşme'yi 2-1 mağlup ederek, İstanbul Şampiyonu oldu. Umutcan ve Alp Ertunga'nın golleri ile mücadeleyi kazanan Kartallarımıza Türkiye Şampiyonası yolunda başarılar.

Gençlikten, geleceğe...Her zaman her yerde en büyük Kartal!

Not:Fotoğraflar resmi sitemizden alınmıştır.

9 Nisan 2009 Perşembe

Hıncal Uluç, Kalemi ile Bu Toplumun Ali Kıran Baş Keseni midir?


İzmir 6.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 31.03.2008 tarih ve 2008/39 no'lu kararı ile, yediği tokadı çabuk unutmuş.

Şimdi de Beşiktaş taraftarına, çArşı’ya saldırıyor!

Fotomaç Gazetesi'ndeki 07.04.2009 tarihli "Burası dağbaşı mı" başlıklı yazısında çArşı'yı, hedef göstererek PKK ile aynı kefeye koyma cesareti içinde görmek, tüm dünyaya sosyal mesajları ile sorumluluk içinde hareket eden ve bu toplumun bir parçası olan Beşiktaş taraftarlarını derinden üzmüştür.
Hıncal Uluç’un, Taksim’de kendisini yakmak istemesine kim ne diyebilir ki! Kendi bileceği iştir. Ah vah edip üzülmeyiz de.

Hafta sonu oynayacakları Fenerbahçe maçını “ya kazanamazsak!” korkusuyla “Beşiktaş’ı nasıl frenlerim” hesaplarını yapmakla, Hıncal Uluç’un alışık olduğu konular olduğunu ifade etmenin yanlış olmadığı düşünüyoruz.

Galatasaray'ın kendi taraftarlarından göremediği bu sevgi gösterisini, Beşiktaş taraftarının takımına gösterdiğini görmek Hıncal Uluç'u, başka arayışlara ittiğini görüyoruz. Bu bizleri şaşırtmamıştır.

Peki, Hıncal Uluç'un bu yazıyla, Toplum sağlığı ile kamu düzeni ve kamu güvenliğini hiçe sayarak çArşı'yı, (PKK ile aynı kefeye koyarak) Beşiktaş taraftarını kışkırtma eylemi içine girerek suça teşvik etmek düşüncesi içinde olmadığını kim söyleyebilir?

Basın Kanunu'nun 3 ncü maddesi der ki;

Basın özgürlüğü
MADDE 3. — Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.
"Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir."

http://www.byegm.gov.tr/byegmhakkinda/basinkanunu.htm
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5187.html


Hıncal Uluç’un yarattığı bu eseri göstermiştir ki, 3 ncü madde ile basın mensuplarına tanınan bu özgürlüğün içinde, nedense basın yolu ile suç işlenmesinin önlenmesi için "kışkırtıcılık" unsuru taşıyan bir kelimenin olmaması toplum sağlığı,kamu düzeni ve güvenliği açısından üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur!

Tüm dünyanın tanıdığı ve sosyal mesajları ile de sorumluluk içinde hareket eden çArşı’nın, Beşiktaş’tan başka bir düşüncesi olamaz ve yoktur da.

Bu bir toplantı ve gösteri yürüyüşü değil, maç öncesi takım otobüsünün geçişi esnasında takımımıza olan sevgi gösterisidir. Maç öncesi Beşiktaş’a olan güven ve inancı ile, takımımızın moral ve motivasyonunu en üst düzeye çıkarma sorumluluğu ile hareket etmiştir çArşı.

Gün doğdu, statlara dayandık
Beşiktaş’ın uğruna da bayraklara dolandık.

Soruyoruz;

Düşüncesizce yazdığı bu yazısı için Hıncal Uluç’a, basın özgürlüğünün kullanılması demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak ; Suç işlenmesinin önlenmesi ve yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla bir sınırlama getirilecek mi?

Adeta suça teşvik edici bu tür vb. kışkırtıcı bir yazı veya yazılar ile kamu düzeni ve güvenliği açısından olası olumsuz gelişmeler karşısında, bunun sorumluluğunu kim üstlenecek? Ya da Hıncal Uluç üstlenebilecek mi?

Devletin Savcıları, herhangi bir işlem yapacaklar mı?

SonBarikat

7 Nisan 2009 Salı

Yarı Finalde Rakibimiz Resita

Challenge Kupası'nda yarı finale yükselen Hentbol Takımımız'ın, rakibi belli oldu. Beşiktaşımız, Romanya temsilcisi UCM Sport Resita ile eşleşti. Müsabakaların ilk maçları 25-26 Nisan'da İstanbul'da; rövanş maçları ise 2-3 Mayıs'ta Romanya'da oynanacak.

1958'de kurulan Resita, 2001 yılına kadar Resita İşçi Spor Kulübü adı ile mücadele etti. 2004 yılından itibaren ise spor kulübü isminin yerini UCM aldı. Mavi-Beyaz renklere sahip olan UCM Sport Resita hentbol arenasında yer alan güçlü ekiplerden bir tanesi. 2006-2007 ve 2007-2008 sezonlarında üstüste iki kez Challenge Kupası'nı kazanma başarısı gösterdiler. Maçlarını 1669 koltuk kapasiteli Oda Polivalente Resita Salonu'nda oynayan rakibimizin salonu, dünyanın en modern hentbol yüzeylerinden biri olarak kabul edilir.


Resita'yı yarı finale getiren maçlar:

UCM Sport Resita 31 - 25 HRK Karlovac
HRK Karlovac 26 - 34 UCM Sport Resita
UCM Sport Resita 31 - 20 RK Vardar PRO - Skopje
RK Vardar PRO - Skopje 26 - 32 UCM Sport Resita
UCM Sport Resita 37 - 25 Proleter Zrenjanin
Proleter Zrenjanin 22 - 30 UCM Sport Resita

Rakibimizin Kadrosu

Antonaru Cristian Catalin
Butulija Bojan (SRB)
Ciubotaru Florin
Cuciula Florin Gheorghe
Damjanovic Nenad (SRB)
Filip Marian Florin
Grozavescu Pavel Marius
Ionescu Cristian Mircea
Irimescu Gheorghe Alexandru
Kraus Michal (CZE)
Macovei Andrei Alin
Pancu Mihut Aron
Pasic Dusan (SRB)
Pereverzia Mihaly (HUN)
Piriianu Eremia
Pirvan Sebastian Ovidiu
Prachar Martin (CZE)
Rohozneanu Dan Mihai
Schijölin Voglis Evangelios (SWE)
Stan Ioan Claudiu
Tucanu Adrian
Vaidasigan-Surulescu Alin Ilie
Vizhbovsky Yan (UKR)