31 Ocak 2009 Cumartesi

Haftanın Programı ( 31 Ocak-1 Şubat )


Sakaryaspor - Beşiktaşımız 31 Ocak Cumartesi Sakarya Rüstemler Sahası 12:30 (U-14 Akademi)

Ü.Anadolu - Beşiktaşımız 31 Ocak Cumartesi Spor Akademisi Sahası 12:30 ( Süper Genç)

Sakaryaspor - Beşiktaşımız 31 Ocak Cumartesi Sakarya Rüstemler Sahası 14:15 (U-15 Akademi)

Beşiktaşımız - Mersin B.B. 31 Ocak Cumartesi Akatlar 15:00 ( Erkek Basketbol )

Karşıyaka - Beşiktaşımız 31 Ocak Cumartesi Karşıyaka Spor Salonu 16:00 (Bayan Voleybol)

Tofaş - Beşiktaşımız 1 Şubat Pazar Bursa Atatürk Sp.Sln. 13:00 (Erkek Voleybol)

Beşiktaşımız - Alibeyköy 1 Şubat Pazar Bjk Fulya Tesisleri 13:00 (U-15)

Beşiktaşımız - Antalyaspor 1 Şubat Pazar Nevzat Demir Tes. 13:30 (Paf)

Beşiktaşımız - Burhaniye Belediyesi 1 Şubat Pazar Akatlar 15:00 (Bayan Basketbol)

Beşiktaşımız - Antalyaspor 1 Şubat Pazar İnönü Stadyumu 20:00 (A Takım)

25 Ocak 2009 Pazar

Pankartımız Sözümüzdür...Yine, Yeniden


Saatlerce uğraşıp yaptığımız pankartımızı, normal prosedürü 1 gün öncesi olmasına rağmen son güne bırakmayarak 2 gün önceden stadımıza astık. Ancak dun maça gittigimizde pankart yerinde yoktu. Altyapıya gösterdikleri özensizlik bir yana, “Özkaynak” kelimesine bile tahammülü kalmamış bir yönetimle karşı karşıyayız. Artik nasıl bir emirle sökülmüş ise, pankartın ipleri yerli yerinde duruyordu; bezi yırtarak, hırsla koparmışlardı. Pankartta küfür yazmıyordu, rakip takım pankartı da değildi.

Pankartımız şunu diyordu;

Şeref Stadı’nın çamurlu zeminindeki gençler, temelleri atılan özkaynak düzeni ile Beşiktaş tarihinin altın yıllarını yaşatmıştır. Özkaynak düzeni işleyen bir makinedir. Bazen o makinenin daha iyi verim vermesi için arada yapılacak transferlerle kimi parçalari, dişlileri yenilenebilir. Eğer bunu yapmak yerine piyasa belirleyicilerinin dümen suyunda giderek makine tümden değiştiriliyor ve gözlemlenebilen sadece yıllardır yaşanan sportif başarısızlık, ekonomik çıkmaz, geleceğin belirsizliği ise demek ki bugünkü sistem yanlış kurulmuştur. Bu yanlışlığa ısrarla devam edildiği sürece bizler de bu yanlışlığı dile getirmeye dün olduğu gibi, bugün de yarın da ısrarla devam edeceğiz.

Pankartımız yönetim, teknik kadro, futbolcu ve taraftar bütünleşmesinden yepyeni bir kültürü yaratabilmiş olanlara selam eder.

Özkaynak Geleneğimiz, Geleceğimizdir.

Yaşasın Beşiktaş Özkaynak Düzeni.

SonBarikat Beşiktaş

24 Ocak 2009 Cumartesi

Muhammet Teoman Taş - Timofte


Geçen sene trafik kazasında kaybettiğimiz, Samsunspor taraftarı Muhammet Teoman Taş'ın bugun 1. ölüm yıldönümü.
Saygı ile anıyoruz..

23 Ocak 2009 Cuma

Beşiktaşlının Mesaisi ( 24-25 Ocak 2009 )


Beşiktaşımız - Kocaelispor / 24 Ocak Cumartesi 12:30 Bjk Fulya Tesisleri ( U-14 )

Beşiktaşımız - Denizlispor / 24 Ocak Cumartesi 13.00 Bjk Nevzat Demir Tesisleri ( Paf )

Beşiktaşımız - İller Bankası / 24 Ocak Cumartesi 14:00 Akatlar ( Bayan Voleybol )

Beşiktaşımız - Kocaelispor / 24 Ocak Cumartesi 14:15 Bjk Fulya Tesisleri ( U-15 )

Beşiktaşımız - Adana Engelliler / 24 Ocak Cumartesi 15.30 S.Seba Spor Sln. ( Tekerlekli Sandalye )

Beşiktaşımız - Denizlispor / 24 Ocak Cumartesi 19:00 İnönü Stadyumu ( A Takım )

Beşiktaşımız - Sarıyer / 25 Ocak Pazar 12:30 Çilekli Sahası ( U-15 )

Beşiktaşımız - Lüleburgaz / 25 Ocak Pazar 13:00 Bjk Fulya Tesisleri ( Süper Genç )

Samsun Basketbol - Beşiktaşımız / 25 Ocak Pazar 15:00 Yaşar Doğu Sp. Sln. ( Bayan Basketbol )

Beşiktaşımız - Artvin Ormanspor / 25 Ocak Pazar 15:30 Süleyman Seba Sp. Sln. ( Hentbol )

21 Ocak 2009 Çarşamba

Taraftar Sosyal Anketi

Hepimizin katılması gereken, belki de sorunlarımızı net bir şekilde ortaya çıkaracak bu anket için:

http://taraftarsosyalanketi.blogspot.com/

20 Ocak 2009 Salı

18 Ocak 2009 Pazar

Hayat Hala Sensin

Ekmek teknemin baş köşesinden haykırırım isyanımı!

Kıvanç Turhan kardeşimiz yine aynı yerden yakalamış kareyi. Beşiktaş yaşamaya devam ediyor, her yerde usul usul.

Hayat Sensin

Berlin çArşı Basın Açıklaması





Bizler Beşiktaşlı taraftarlar olarak daha önce de çok net bir şekilde ifade ettiğimiz üzere tekrar söylüyoruz; BU OYUNU BOZACAĞIZ!

Ne Türkiye Futbol Federasyonu’ndan, ne Merkez Hakem Komitesi’nden ne de yayıncı kuruluş Lig TV den bir adalet beklentisi içerisindeyiz. Çünkü biliyoruz ki yanlış yaşam doğru yaşanmaz ve bozuk düzende sağlam çark olmaz.

Politikleşmiş bir kurum, yarattığı ve yönettiği oligarşik lig yapısında adil ve eşitlikçi bir anlayışla hareket edemez. Misyonunda ve vizyonunda - spor kültürünü topluma benimsetmek, çağdaş ve kurumsal bir yapıda futbola yaygınlık ve katılım kazandırmak- yazılı olan Türkiye Futbol Federasyonu‘nun bugüne kadarki uygulamaları bu amaçtan uzaktır.

Siyasi iktidarların, işadamlarının, mafyanın şemsiyesi altında belli bir zümrenin ayrıcalığını kollayıp gözeten tutumuyla futbol federasyonu Beşiktaşımıza karşı sinsice engellemelerde bulunmuş ve hala da bulunmaktadır.

Kulübümüze ve taraftarlarımıza karşı uygulanan sayısız cezai yaptırımların emsalsizliği ortadadır. Aynı hususta bizlere uygulanan yaptırımlar başkalarına karşı geçerli değildir. Saha dışında, masa başlarında ittifaklar oluşturularak ilerleyen haftaların hesabı önceden yapılmaktadır. Bu hesap, faturanın Beşiktaş’a ödetilmesi hesabıdır.

Bu faturayı sizlere iade edecek ve Beşiktaşın haklarının tahsili için sesimizi her zamankinden daha da fazla yükselteceğiz.

Merkez Hakem Komitesi aracılığı ile saha içinde de hasmane tutumlarını sürdürmektedirler. Eyyamcı hakeminden tutun da düdüğü öten / ötmeyen, bayrağı kalkan / kalkmayan yandaşları sayesinde Beşiktaşımızı müsabakalarda mağdur kılmışlardır. Komitenin ve görevlendirmiş oldukları hakemlerinin uygulamaları sonucu yaşanılanlar ve akabinde Beşiktaşımızın bulunduğu nokta hepimizin malumudur.

Beşiktaş’ın varlığını sıradanlaştırmaya çalışan her kişi, kurum ve onların işbirlikçilerine karşı her şart altında sonuna kadar mücadele etmeye, asla boyun eğmemeye kararlıyız.

Herkesin ve her kesimin de bilmesini istiyoruz ki bizler bu düzenin bir parçası olmayacak ve dayatmalarınıza karşı direneceğiz. Her nerede, her ne zaman ve her ne olursa olsun Beşiktaş Jimnastik Kulübü ve onun büyük taraftarı üzerine oynanan oyunları bozacak, yazılan senaryoları sileceğiz!

Bizler Beşiktaşlıyız.

Beşiktaşlı olmanın anlamını ve ayrıcalığını biliyoruz. Geleneğimizin herkese ve her kuruma örnek teşkil edebilecek kıymette oluşunun gururuna sahip Beşiktaşlılar olarak bizlerin diğerlerine benzemeye çalışmak gibi bir hevesi yoktur. Sizlerin iki büyük yaratma sevdanızın ne kurbanı olmaya ne de bir parçası kılınmasına göz yumarız. Yaşanmış tarihimiz ve de o tarihi yaşatanlar göstermiştir ki aynı kan gurubuna dahil değiliz. Rekabet maneviyatta yaşanır ve fakat yaşananlar da ortadadır.

Ülkemizin insanları ekrandaki iki lümpene ve onların seviyesiz konuşmalarına mahkum kılınarak futbola yön belirlenmektedir. Tutarsız, eksik, yanlış ve yanlı yayıncılık anlayışları ile kendi ve piyasa muhataplarının çıkarlarına uygun suni gündemler yaratmaktadırlar.

Sergilediğiniz seviyesizliğinizi, ahlaksızlıgınızı iade ediyoruz; alın başınıza çalın ve siz çalın siz oynayın.

Biz bu oyunda yokuz ve BU OYUNU BOZACAĞIZ!

11 Ocak 2009 Pazar

Ey Bilet Sen Nelere Kadirsin...2#


92-93 Sezonu... 5 Aralık 1992...

Takımımızın "yenilmez armada" namıyla anıldığı dönemler...

48 hafta olmuş, hiç mağlubiyetimiz yok... Hatta o sıralar avrupa da Milan ile yarışıyoruz namağlupluk konusunda..

Kadromuz, "unutulmaz" denilebilecek güzellikte;

Kalecimiz Metin Akçevre, ( uzun süre kalemizi devrlamamıştı Metin... Hep ikinci kaleci muamelesi görüyordu... Metin Tekin'le aynı dönemin oyuncusu olduğu için "Küçük Metin" diye çağırılırdı takımda.. Hatırlatmak gerekirse, "Fener Gordon Milne'i almak istiyormuş" sorusuna , elinde bira bardağı olmak kaydıyla gazetecinin objektifine bildiğimiz "NAH" işaretini yaparak "nah alırlar Gordon'u" diyen kalecimiz.. :) )

Defans bloğumuz,

"Takoz" Recep Çetin, (bu lakabın kendisine kötü amaçlı değil, kamyoncu ağzıyla top geçer adam geçmez durumuna istinaden verildiği söylenir),

"Horoz" Kadir Akbulut, (aslen hayatta "horoz"lanan bir oyuncumuz değildi.. geyet hatta fazlaca da efendi idi... sadece "Denizli"liğinden mütevellit söyleniyordu bu lakap... bir Trabzon maçında boş kalenin çizgisi üstünden zımba gibi gelen topu sıfırdan kafa ile üst tarafa çıkarması unutulmazdı),

Gökhan Keskin, (dönemin genç kızlarının başını döndüren yakışıklı topçularımızdan Gökhan, şimdilerde "ön libero" diye tabir edilen mevkiinin sular seller gibi okunacağı kitap gibiydi... o zaman mahalle aralarında oynarken çocukların-gençlerin kendilerine kaleci ismi koyarken seçtiği efsane "Zubizaretta" ya , 1985 senesinde A.Bilbao maçında neredeyse orta sahadan yazdığı zımba gibi golle hatıralara kazınmıştı) ,

"Küçük" Ali Günçar, (evet Ali de kalecimiz gibi "küçük" lakabıyla tanındı.. Takımda Ali Gültiken olduğundan dolayı böyle seslenildi. Ama oynadığı oyun büyüktü... Stoper gibi stoperdi.. Fakat her futbolcuda olabileceği gibi o da "talihsizlik" yaşadı.. Ve adını, Valencia maçımızda kalecimiz Mrmic'e attığı golle "iki vuruşta kendi kalesine gol atan topçu" olarak şanssızlık sayfalarına ekledi),

Orta sahamız;

Sergen Yalçın, (o dönemde daha 1,5 sene olmuştu profesyonelliğe geçeli... Parıltılı günlerin habercisiydi)

"Atom Karınca" Rıza Çalımbay, (kaptanımız... atom karınca gibiydi... çalışkan.. ahlaklı. "Muz orta" kavramına anlam katan efsane oyuncumuzdu)

"Şifo" Mehmet Özdilek, (belçikalı şifo'dan esinlenerek takılmış lakabı ile aslında ondan çok daha kaliteli işlere imza atan efsane topçumuz... 20 sene 1 kere bile kırmızı kart görmez mi insan arkadaş.),

Fany Madida, (15 inci dakikada nası koydu madida, ve müjde müjde size madidadan müjde size... :) diyelim.. yad edelim...)

Forvetimiz;

"Kibar" Feyyaz Uçar, (MAF'ın bir ayağıydı.. efsanenin yazıcılarındandı...)

"Büyük" Metin Tekin, (MAF'ın bir diyer ayağıydı... Ne anlatsak az kalır.. Hatırlatmak bir yana unutmak mümkün değil "Sarı Fırtına"yı)...

Maça çıkmakta olan kadromuz buydu.. 48 hafta direnen kadromuz...

Ve tabi maçın "baş kahramanları" hakem triosu... !!!

Orta "düdük" unutulmaz eyyamcı Sabri Çelik..
Yardımcı hakemler, yine eyyam sıralamasında sırayla kafaya oynamış olan "Orhan Erdemir" ve "Muhittin Boşat"...

Tarihe "masa başı" olayarını kazandıran, "şaibe" adına kallavi imzayı o sezon körgöze parmak çakan "rakibimiz" GS ise yenilenmiş kadro ve yeni hoca Kalli ile çıkıyordu sahaya..

Maça fırtına gibi başlıyorduk. Bir yandan karşı kaleye atak üstüne atak yaparken, bir yandan da Recep'in kontra ataklara nasıl "dur" dediğini izlerken zevkten dörtköşe oluyorduk...

Ta ki, Sabri Çelik'in, bir an bile duraklayıp "uyarma" ihtiyacı hissetmeden, o dakkaya kadar "süper" oyun çıkaran "Takoz'a" kırmızıyı çektiği 14 üncü dakikaya kadar...

Maçın kopma noktası oluyordu aslında... Sahada on kişi kalan takımımız karşısında daha da rahatlamıştı GS. Ama kazın ayağı öyle değildi...

Kırmızıdan 9 dakika geçmişti ki, "Kibar Feyzo" sokuyordu kaleye topu... Altıpastan "efsane kaleci Hayro"nun altından, atıyordu golümüzü...

Maçın 31'inci dakikasında GS'li Yusuf'un, Recep'e nazire yaparcasına sertlikte girdiği pozisyonda, orta düdük Sabri Çelik, sarı ile geçiştiriyordu pozisyonu (Zaten ikinci yarının 3 üncü dakikasında işlerin sarpa saracağını anlayan Kalli Yusuf'u oyundan alıyor yerine "abisinin kardeşi" Mert Korkmazı alıyordu)...

Pozisyonun moral bozukluğundan mıdır nedir, 3 dakika sonra dakika 34 de hücuma çıkan taraf bizken, artık daha da boş kalan defans bloğumuza karşı "genç" Hakan Şükür kafa golünü atıyordu kontraataktan...

Buna rağmen atak taraf biz oluyorduk... Sonraki senelerde bizde de oynayacak olan Okan Buruk, dakika 42'de pert olup oyundan çıkıyor, yerine yine aynı yaşta olan dönemin genç yeteneklerinden Mustafa Kocabey giriyordu...

İlk yarı böylece 1-1 kapanıyordu... 45 dakika Beşiktaşımızın performansına karşı, "hakemin üst düzey performansı" durumu eşitlemeyi biliyordu..

Herkes bekliyordu ki artık Beşiktaş az geri çekilir de GS oyuna hakim olur... Öyle olmuyordu...

Takımımız GS yi ezercesine tek kale oynuyordu ikinci yarıda...

Forvetlerimizi tutamayıp sonunda inanılmaz bir faul yaparak oyunu terk etmek zorunda kalıyordu mesela GS li Muhammed... Dakika 54'te... Bu maç ve bu kırmızı kart Muhammedin de aslında son olayları oluyordu futbol üzerine... Muhammed büyük bir kaza geçiriyor ve bir daha maça çıkamıyordu.. 2 sene sonra toparlasa da kendini, futbol hayatı bu maçta bıraktığı kırmızı kartla noktalanıyordu...

Yine misal dakika 63'te alamancı Erdal Keser de "balta" tadında bir faul yapıyor ve yine "kırmızı" çıkmıyordu... Nasıl olsa Muhammet attırmıştı kendini oyundan, heralde Erdal'ı atmak gelmiyordu Sabri Çelik düdüğünün içinden... Sarı ile geçiştiriyordu...

Yine bu sert ve orantısız faule verilemeyen kırmızının moral dağınıklığı sonucu mudur yoksa "şanssızlık" mı bilmiyoruz, dakika 65'de yeni açık tarafındaki kaleye sol köşeden korner atan Tugay'ın vuruşu gol oluyordu... Aslında golü Tugay atmış gibiydi ama, ön direği "ite kaka" karıştıran "koca kafa" Stumpf'a yazılmıştı gol ...

1-2 den sonra takımımız geri yaslanmıyordu. Ama misal Madida artık yürüyemeyecek kadar faule maruz kaldığı için oyundan düşmeye başlıyordu... Ve 69 da oyundan çıkıyor yerine, (şimdilerde Antalya'ya hocalık yapan Şifo'nun da yardımcılığını yapan, ve tarihimizde Trabzon kalecisi Şevki'ye 50 metreden gol yazması ile hatırlanan sakallı oyuncumuz) Şenol Fidan oyuna giriyordu...

Yeniden yüklenmeye başlıyordu takımımız... Metin ve Feyyaz sırayla tehlikeler yaratıyordu... Dakika 74 de artık defansta yorulmuş olan oyuncumuz Kadir çıkıyor, yerine Hamit Yüksel giriyordu...

Bu taktik değişiklikten sonra bizim gol atma şansımızın gitgide arttığı, gol yeme şansımızın da azaldığı göze batıyor olacak ki, "Sabri "düdük" Çelik" yine piyasaya çıkıyor ve Sarı Fırtına Metin Tekin'e direk kırmızıyı çekiyordu dakika 78 de...

Kimse ne olduğunu anlayamıyordu... Bu işlerin o sezon, şaibeyi şampiyon yapacağından da haberi yoktu kimsenin daha...

Emek, alınteri, hırs, aşk, mücadele resmen "çalınıyordu...

Zaten çok geçmeden 81'de Hakan Şükür golü buluyordu 9 kişi kalmış takımımızın karşısında...

Ama o zamanlarda da ayarsızlığı ile ün salmış Bülent Korkmaz, Feyyazı durdurmak adına dakika 82 de saldırıyor ve sert faulle sarı kartı yiyerek sonlandırıyordu oyunu...

9 dakika daha defans yapan GS, galip "getiriliyor"du 90 dakika sonunda...

Böylece 48 maçtır kimsenin yenemediği "efsane kadro", "yenilmez armada", onca emeği onca alın teri yok sayılmış bir şekilde ünvanlarından ediliyordu...

Bu sezon için son olmayacaktı bu "şerefsiz" süreç...

Sezon sonu da bir o kadar "ahlaksızca" bitecekti...

İlhan İrem'in "İşte Hayat" şarkısına söz olacak tezahürata vesile olarak bitecekti...

"92-93 sezonunda
iki takım şampiyonluk yolunda
hatırlayın ne oldu ankara'da
8-0'ı unutma"

O günlerin tek gerçek tanığı işte yine sensin... Ey bilet sen nelere kadirsin...

Ey Bilet Sen Nelere Kadirsin...1#

Haftanın Sonuçları ( 10-11 Ocak 2008)


Beşiktaşımız : 3 - Nilüfer Belediyesi : 2 ( Bayan Voleybol )

Fenerbahçe : 0 - Beşiktaşımız : 1 ( U-14 Akademi )

Gol: Ufuk

Beşiktaşımız : 0 - Sarıyer : 1 ( Süper Genç )

Fenerbahçe : 3 - Beşiktaşımız : 2 ( U-15 Akademi )

Goller : Burak, Cankut

Beşiktaşımız : 93 - KKTC Lefkoşa : 59 ( Bedensel Engelliler )

Beşiktaşımız : 87 - Karşıyaka : 73 ( Erkek Basketbol )

Gaziantepspor : 0 - Beşiktaşımız : 1 ( A Takım )

Gol : Nobre

Beşiktaşımız : 4 - Zeytinburnuspor : 2 ( U-14 )

Goller : Hüseyin, Berke, Fatih

A. Üsküdar : 0 - Beşiktaşımız : 4 ( U-15 )

Goller : Emirhan, Fuat, Halim ,Hakan

Beşiktaşımız : 32 - Çankaya Belediyesi : 26 ( Hentbol )

9 Ocak 2009 Cuma

Beşiktaşlının Mesaisi


Beşiktaşımız - Nilüfer Belediyesi / 10.01.2009 Cumartesi 12:30 Akatlar ( Bayan Voleybol )

Fenerbahçe - Beşiktaşımız / 10.01.2009 Cumartesi 12:30 Dereağzı Tesisleri ( U14 Akademi)

Beşiktaşımız - Sarıyer / 10.01.2009 Cumartesi 13:30 Fulya Tesisleri ( Süper Genç )

Fenerbahçe- Beşiktaşımız / 10.01.2009 Cumartesi 14:15 Dereağzı Tesisleri ( U15 Akademi )

Beşiktaşımız - KKTC Lefkoşe Türk Bld. /10.01.2009 Cumartesi 15:30 Süleyman Seba S.Sln

( Bedensel Eng. )

Beşiktaşımız - Karşıyaka / 10.01.2009 Cumartesi 16:00 Akatlar ( Erkek Basketbol )

Gaziantepspor - Beşiktaşımız / 10.01.2009 Cumartesi 19:00 G.Antep Kamil Ocak ( A Takım )

Beşiktaşımız - Zeytinburnuspor / 11.01.2009 Pazar 13:30 Fulya Tesisleri ( U-14 )

A. Üsküdar - Beşiktaşımız / 11.01.2009 Pazar 14:15 Haydarpaşa Stadı ( U-15 )

Beşiktaşımız - Çankaya Belediyesi / 11.01.2009 Pazar 15:30 Süleyman Seba S.Sln ( Hentbol )


8 Ocak 2009 Perşembe

Beşiktaş Ormanı






31 Temmuz 2008'de Antalya-Manavgat-Beşkonak-Taşağıl ormanları yanarken, bizlerin de ciğerleri yanmıştı. Acıyı en derinlerde hissederken, acaba tekrar o bölgeleri yeşillendirmek için neler yapabilirizi düşünmüştü Beşiktaş taraftarı. Bölgeyi yeniden yapılandırmak için desteğini vermekten kaçınmamış, kısa zamanda birçok fikir ortaya atılmıştı.

Bu fikirlerden bir tanesi de Manavgat'ı tekrar yeşillendirecek bir projeye destek olmaktı. 100 hektarlık alanın yeşillendirilmesi için çabalarını esirgemeyen Beşiktaşlılar, bugün yapılan ağaç dikiminde haklı gururu ve mutluluğu yaşamışlardır.

Yeniden kurulan orman alanında bulunan taraftarlarımız herkesin ilgi odağı olmuş; Antalya Valisi, Manavgat Kaymakamı ve Antalya Orman Bölge Müdürü teşekkürlerini bizzat sunumuşlardır. Antalya Valisi Beşiktaşımız'ı ve çArşı'yı yürekten kutladığını söyleyerek, yardımların devam etmesini dilediğini ve bu tavrın diğer kulüp taraftarlarına da örnek olması gerektiğini dile getirmiştir.

Manavgat Kaymakamı ise özellikle Beşiktaş taraftarından gelen yardımlar ile ağaç dikmek için çukur açmakta olan bir makine alındığını ve artan para ile de geniş bir alanın ağaçlandırılacağını bildirmiştir. Ayrıca Sayın Kaymakam, " Beşiktaş Ormanı " nın yol kenarında olacağını ve herkesin ziyaret edebileceğini dile getirmiştir.

Ağaç dikiminde topluca bulunduk. Manavgat semalarında, dağın eteklerinde kanatlarını açmış bir Kartal gibiydik. Desteğini esirgemeyen tüm Beşiktaşlılar'a sonsuz teşekkürler.

Bizleri oraya gittiğimiz andan itibaren yalnız bırakmayan Orman Şefi Okan ve Zübeyir arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.

Beşiktaşlı olmanın verdiği gurur, kalbimizin en derin yerinde durur.

7 Ocak 2009 Çarşamba

Katliamlara Karşı Atkılarımız Kefiyemizdir

Gözlerinden

Öpüyorum seni gözlerinde yanık köklerin türküsüyle kal

Seni filistin’e verdim

İki elim hoşça kal


gitgide derinleşiyor gözlerimde ölümün uçurum vakti

yıkıldı barikatlarım güz kuşları uçuşuyor damarlarımın yeşil hattında

şimdi göz kapaklarımda şarapnel parçaları ben beyrut’um eğer bir kentle anlatılacaksam

yıkıldı damarlarımın yeşil hattı sokaklarımda kol geziyor ölüm

her an ölümü yaşıyorum bir yanım ölüm bataryaları bir yanım hayat

içre kavruluyor dipdiri dimdik

ben ölümü yaşıyorum işte ölümün bilincini sussun bütün namlular

sussun diyorum da açıp bakıyorum avuçlarımı

bakıyorum avuçlarımın haritasında

burj el-barajni yanıyor…

ben ölümü yaşıyorum hani bir şiir her şafak saat beşte öldürün beni

hani bir şiir eylül göçlerinin kıyısında karısı ve çocuğuyla vedalaşan

hani hoşçakal çocuğum

hoşçakal ülkemin dik başlı yarını seni bu çölleri yeşerttiğim iki elimle

diktim toprağa seni annenin gözlerinden seni saçlarından seni dudaklarından

alıp seni dövüşken bir sabaha karşı sevişmenin kucağından

seni en küskün dalların özüne sürdüm

bu türküyü bu ağıtezgiyi katliamlardan artakalan

bu türküyü sen de çocuklarına söyle çocuğum

gözlerinden

öpüyorum seni gözlerinde yanık köklerin türküsüyle kal

seni filistin’e verdim

iki elim hoşça kal

çocuklar savaş oyunu oynuyor yıkıntılar arasında iki elim hoşça kal

her gecem la ville martyre her şafak yeniden açar barikatlarında bir mülteci gül

çocuklar savaş oyunu oynuyor ellerinde tahtadan tüfekler

ellerinde çinko bazuka ellerinde yalancı bomba az ötede sahici ölüm

sahici ölüm gün yirmidört saat çocuklar savaş oyunu oynuyor…

oynasınlar diyorum da açıp bakıyorum avuçlarımın acı haritasında

sırtlamış küçücek ayaklı bebesini bir kadın objektife gülüyor

gülüyor gül kalbimin genç anası çocuklar savaş oyunu oynasın

gül eriyen etlerimde bir kurşun yalımı

tutuşsun ben razıyım

razıyım tutuşsun bir kendir yalımı ve yağlı urgan boynumda yaralar açsın

diyorum da hoşça kal iki elim seni kara eylül’lerden

seni zaatar’lardan sabra’lardan seni

seni ateş ülkelerinin kanayan diasporasından aldık bir çöl dikeniydin sevdik seni

şimdi zamansız öfkeleri susmayı öğrendik ve suskuyu direncin namlusuna sürmeyi

şimdi başka vakitlerdeyiz şimdi kuşatma sıcağı değil bu karıştırıyorum vakitleri

hani bir-hassan’da akdeniz’e karşı bir yıldızlar sahrasında o gece

kara saçlı bir kızın perçeminden gözlerine süzülen terin yakışı değil

şimdi tutuşuyor etlerimde uzun ölümlerin altmışüçüncü şafağı

kaç gün geçmiş, parmaklarım çözülmüştü pervazdan külçe gibi düşmüştüm

açıyorum gözlerimi kaç gün geçmiş, şimdi hastane koğuşunda

bakıyor beyaz kepinin altından gözlerime bir hemşirenin kara saçları

şafak vakti bu diyorum filistin’li sevgili şafağın beşi

anımsıyorum o gece seninle tarih ve şiirden söz ettiğimizi…

hoşça kal diyorum, hoşça kal iki elim nasıldır ateş ülkesinin şiiri

ince bir çam dalı gelip buluyor gözlerimi

gelip yerleşiyor gözlerime şafağa bakmak gibi bir tad

sorsam: hep aynı şarkıdır infaz sehpalarında ak bir libas rüzgarlanır

celile’de kuşlar ölür

ölür upuzun gölgesiyle çöl rüzgarında hümeyrad


Emirhan Oğuz

Ateş Hırsızları Söylencesi’nden



4 Ocak 2009 Pazar

Taşlar Tankları Yenecek


Filistin Günlüğü

Bana ılık rüzgarları gönderin
Tel örgüler ardına
Sevgilinin gözlerinde
Benim olsun

Yağmur damlaları mavisi
Yeşile mahkum edin bozkırı
Boy atsın sevda
Bana bir türkü söyleyin

Yarınlarıma uzansın
Tel örgüler ebem olsun
Doğursun hasretimi
Ağlamasın çocuklar

6 Ocak 2009
Salı
Saat: 15.30
Barboros Meydanındayız