31 Ağustos 2008 Pazar

30 Ağustos 2008 Cumartesi

Geçmiş Olsun Ümit Özat


www.sonbarikatbesiktas.com

Semt Bizim Aşk Bizim - İmza Kampanyası #2





Tüm Beşiktaşlılar'ı semtine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Semt bizim ise ne duruyoruz?

Köyiçi'ndeki imza standlarında imzanı atabilirsiniz.

Şan Ökten için, Fulya için...

29 Ağustos 2008 Cuma

Beşiktaşımız -NK Siroki Brijeg













Özlemişiz...

Yemyeşilin üstünde siyahın koşuşuna hasret kalmışız.

Hoş geldin Beşiktaşım, seni bekliyorduk.

Beşiktaşımız, UEFA Kupası 2. ön eleme karşılaşmasında hasretle sarıldı bizlere.

Bir Umuttu Yaşatan İnsanı







Dünyanın en güzel gülüşleri, bırakmasın peşinizi...

Beşiktaş'lı gülüşlerinizin bir ömür sürmesi temennisiyle.

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Kumanya Hazırlığı






Kilometrelerce öteden gelen kardeşlerine, abilerine, arkadaşlarına "hoş geldin" demenin en güzel yolu. Yoldan gelen bedenlere, hayat verme...

Unutulmayacak emekleri için Antalya Kartalları'na, çevre illerden gelen Kartallar'a sonsuz teşekkürler. Beşiktaş'lı, kardeşini unutmaz.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Aldırma Kartal


Biletixin Beşiktaş taraftarına Antalya tribününden bilet satması yüzünden stada giremedik. Dışardan hayal ettik sahadaki Kartal'ı.

İçeri giremediği için babasının kucağında ağlayan Yavru Kartal, göz yaşlarına kurban olsunlar senin!

Duvarın Ötesi Beşiktaş...Beşiktaş Varsa Umut Vardır











Sevgili ilk buluşma için Antalya demişti. Düştük yollara, sıcak da olsa ne fark eder dedik. Aylar geçmiş görmeyeli. Hasret tavan, gözler nemli adını sayıkladıkça.

Sevdaya ket vurmaya çalıştılar, gidemezsin yanına dediler. Arada bir duvar. Duvarın ardında sevgili. Duy sesimi diye haykıran aşıklar.

Sesi duyan sevgili, bende seviyorum seni dedi.

Sevgili sen var isen, umut var.

Beşiktaş Sen Bizim Her Şeyimizsin

22 Ağustos 2008 Cuma

Hentbol Takımımızın İzmir Antrenman Notları


0 Ağustos akşamı Hentbol takımımız İzmir'de Fuar kupası öncesi ilk antrenmanını yaptı.

Biz de gittik. Salona bir girdik, salonda görevliler bile yok.

Sadece takımımız, ve SonBarikat editörlerinden iki kişi.

Takımımız çalışırken teknik ekipten arkadaşlarlarla sohbet ettik....

İlk söylememiz gereken şu sanırız;

Gerçekten çok sıcakkanlı bir takım ve teknik ekibimiz var. Hepsi bize karşı çok ilgililerdi.

Teknik ekibimiz, takımın bu sene çok çok iyi olduğunu söyledi. Gelen yabancı oyuncuların üst düzey oyuncular olduğunu söylediler.

Özellikle izleme imkanı bulduğumuz, Sırp oyuncumuz (Biz alırsak Sırp, Fener alırsa Yugoslav ) gerçekten çok iyi. Attığı toplar birinin yüzüne gelse, 5 gün gelemez kendine. Smile

Avrupa'daki rakibimizin çok güçlü olduğunu belirtti teknik ekip... Eğer elersek yarı final oynarız dediler.

Şu an 5 yabancımız var, 4 tane oynatma hakkımız var. Bir tanesini vatandaşlığa geçirmeye çalışacakmış kulüp, şartlar uyuyormuş.

Yeni yabancılarımızdan Hırvat olan, idmana katılmadı, izledi kenardan.

Kaptanımızın ufak bir sakatlığı vardı, yanımıza geldi, onunla da sohbet ettik.

Koca salonda 2 kişiyiz, takımdan herkes yanımıza geliyor...

Takımın geçen sene ki kaçan şampiyonluğu kulübün içinde bulunduğu genel durumla mı alakalı dedik. Kulüpteki olumsuzlukların tüm branşlara da yansıdığı izlenimini edindiğimizi belirttik. Ne yazık ki bu sene de kulübün hali pek iyi değil, çok borç var dedik. Teknik ekibimiz sessiz kalıyor pek tabiiki. Ama bu yöndeki iç sıkıntısı yüzlerinden okunuyor.

Takım kaynaşmış durumda, gazete dili ile tam kolej havası...

Kolej havası nasıl bir şey, yakından görme fırsatımız oldu böylece. Smile

Yabancılar alışmış görünüyor takıma... Tabi bunun sebeplerinden biri oyuncularımızın birçoğunun yabancı dil bilmesi. Böylece iletişim sorunu asgariye inmiş durumda.

Maç sonu hoca küçük uyarılarda bulundu takıma, sonrasında serbest bıraktı, herkes yemeğe sonra dinlenme.

Oyuncularımız bize teşekkür etti, mahcup olduk orada.

Ne olurdu sanki biraz daha kalabalık olsak, karşılıklı Siyah-Beyaz çeksek...

Hırvat oyuncumuz Türkçe "iyi akşamlar" diledi.

"Sana da iyi akşamlar"...

"Sen bir de tribünleri dolu görsen şaşıp kalacaksın be koçum" diye geçirdik içimizden.

Takımımıza yeni sezonda başarılar diliyor ve bu sene dolu tribünlerle karşılamayı ümit ediyoruz.

SonBarikat

21 Ağustos 2008 Perşembe

çArşı


Kamuoyuna

28 Mayıs tarihinde kamuoyuna yaptığımız toplu açıklamada şöyle demiştik:

“İnşallah geriye bayrağı göklerde, şerefi yedi düvelde bir tribün bırakıyoruz. Dinlenmek ve yapılacakları görmek bizim de hakkımız sanırım.”

Dinlenmek ve dinlemek istiyorduk. 25 yıllık onurlu ve tutkulu davamızın sorunlarını tartışmak, bugüne kadar vardığımız noktayı daha da ileriye taşıyacak bir anlayış geliştirmek ve en önemlisi Çarşı hakkında bugüne kadar ileri geri konuşanların eteklerindeki taşları dökmesini bekledik.

İki gözlemimizi aktarmalıyız. Bir, öncelikle Çarşı, dostlarının ve rakiplerinin saygı duyduğu, futbol camiasının kimliği ve varlığını olgu olarak gördüğü bir markaydı. Çarşı’dan yoksun olmak Türkiye’de verili futbol kültürünün de eksik kalması demekti. Bu saygınlığı kazandırmaktan övünç duyduk.

İkinci gözlemimiz ise aradan geçen üç aylık zaman diliminde -Çarşı’nın yokluğunda- hiç kimse, hiç bir kurum ve hiç bir muarızımız bizleri suçlayan, bizlerin yüzünü kızartacak ve bizleri zan altında bırakacak hiç bir belge ve bilgi yayınlayamadı.

28 Mayıs tarihinde dört nedenle ara vermeyi kararlaştırdık.

1. Çarşı markasının Beşiktaş’ın önüne geçtiği iddiası. Bu iddia bizleri hem güldürdü, hem de düşündürdü. Beşiktaşsız Çarşı ya da Çarşı’sız bir Beşiktaş olamazdı ki. Hepimiz Beşiktaş sevdalısıydık. Beşiktaşlıydık. Hiç bir değer ve markanın siyah beyaz bir aşk hikayesinin önüne geçmesine öncelikle biz izin vermezdik.

Ancak sadece biz değil kamuoyu da biliyor ki son 15 yılda sadece iki kez şampiyon olan Beşiktaş camiasına gönül veren gençler sadece sportif başarı nedeniyle değil, biraz da tribünün gerçek hakimi ve Beşiktaş değerlerinin savunucusu Çarşı olduğu için Beşiktaşlı oluyordu. Beşiktaşlı olmak bir ayrıcalıktı ve bu ayrıcalığın tribündeki ismi Çarşı’ydı.

2. 25 yıldır gecesini gündüzüne katan, Beşiktaş tribünün başarısı ve etkinliği için hayatını, yaşam biçimini ve özel hayatını vakfeden biz Çarşı kurucularına olmadık, mesnetsiz iddialar öne sürüldü. 25 yıldır hiç kimse bizim sevdamızı istismar konusu yaptığımızı kanıtlayamadı. Kanıtlayamayacak da. Hakkımızda çıkan bu iddialar kanıtlanamadı ama Beşiktaş’a düşmanlık besleyen çevrelerin sık sık dile getirdiği bu iddia bizleri yaraladı. Heyecanımızı törpüledi. Geçtiğimiz üç ayda “hodri meydan” dedik. Hiç kimseden belgeli, kanıtlı bir iddia göremedik.

3.Beşiktaş camiasının birlik ve bütünlüğünün bozulmasına tepki duyuyorduk. Oysa mabedimizde bizleri diğer tribünlerden ayıran tek özellik, bizlerin 33 bin kişilik tek ses ve tek yürek bir koro oluşuydu. Birlikte hissederek, birlikte şarkılarımızı söyleyerek, birlikten kuvvetin doğduğunun kanıtıydık. Beşiktaş’ı kemiren dedikodu,hizipleşme, ve gruplaşma eğilimlerine karşı gereğinde kendimizi ortaya koyacak cesaret ve özveriye sahip olmalıydık.

4. Son olarak yaşanan kimi adli olayların sorumluluğunun bütün tribüne mal edilmesi ve Çarşı’yı kuran kardeşlerimizin sık sık bir kriminal suçlu gibi algılanması karşısında, çocuklarımıza “biz sadece Beşiktaş’ı sevdik” açıklaması yapmak zorunda kaldığımız için kızgındık.

Şimdi dosta düşmana ilan ediyoruz. Yeni dönemde Çarşı grubu olarak yeniden tribünlerde olacağız.

Tribünlerde olacağız zira Beşiktaş haberlerini sadece kaos, dedikodu, problem ve husumet üzerinden kurgulayan basına karşı “Forza Beşiktaş” diyeceğiz.

Tribünleri terk etmeyeceğiz zira birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkmak için bütün hüsnüniyetimizle Beşiktaş camiasının emrinde olacağız.

“Semt bizim aşk bizim” diyenlerle dayanışma içindeyiz. Türkiye’nin tek semt takımının semtimizin dışına sürülmek istenmesine tepki duyduğumuz için semtimizin evlatları olarak buradayız.

Hatalarımız olmadı mı? Biliyoruz ki oldu. Tribünlerin eleştiri ve tepkilerini dikkate alan bir yönetim anlayışına duyduğumuz özlemle, Beşiktaş’ın çıkarlarını savunacağız. Ancak hatalarımızdan ders çıkararak yönetimleri tribünün değil, kongrelerin devireceğini savunacağız.

Beşiktaş duruşu giderek yozlaştırılan bir değere dönüştü. Oysa bizler Beşiktaş duruşunun ahlaklı, fair play’e dayanan, tevazu ile biçimlenen, alçak gönüllülükle örülen, “şerefli ikincilikleriyle” onur duyan bir değerlerin temsilcisiyiz. İşte bu doğrultuda Çarşı tribünlerinde yeniden olgun, vakur ve birbirine saygılı Beşiktaş kardeşliğini savunan bir Çarşı tribünüyle burada olacağız.

Çarşı bu ülkenin ortak değerlerine saygılı, Türkiye’nin gerçek profilini yansıtan bir tribüne geleneğinin adıdır. Futbolun sadece futbol olmadığını bilecek kadar ülkemizin sorunlarıyla ilgili, tribüne hiç bir biçimde siyaseti sokmayacak kadar da duyarlı ve kararlı olmaya devam edeceğiz.

Çocuklarımızı, aileleri, kadınlarımızı tribünden uzaklaştıran bir tribüne kültürüne karşı değerlerimizi savunan, herkesin kardeşçe takımını destekleyeceği Beşiktaş’ımızın göbeğinde Çarşı’dayız.

Anadolu’daki kimi taraftar grupları arasında tribünlerin gerçek lideri ve önderi Çarşı’yı hedefleyen bir düşmanlığın olduğunu görüyoruz. Geçmişte yaşanmış ve Çarşı’dan kaynaklanmayan kimi gelişmelerle ilgili olarak Beşiktaş taraftarına duyulan bu husumetin kini ve nefreti körüklemekten başka bir hiç bir şeye hizmet etmeyeceği aşikardır.İşte bu nedenle Anadolu kulüplerinin taraftarlarına fair play anlayışı ile dostluk ve kardeşlik elimizi uzatıyoruz.Anadolu’daki taraftar gruplarının zor günümüzde, Optik başkanımıza gösterdikleri saygı ve vefayı unutmadık. Son holiganın tabutu başında kurulan empatiyi kalıcı kılmak için çaba göstereceğiz.

Biz bütün güç odaklarına mesafeli , endüstriyelleşen futbol mantığına karşı son barikatız.

Beşiktaşlılık bizler için babamızdan kalan miras değil, evlatlarımıza olan borcumuzdur.. O borcumuzu ödemek için “yeniden” diyoruz.

Biz tribünlerin asi sesiyiz.

Biz Çarşı’yız.

19 Ağustos 2008 Salı

Zeki Demirkubuz


Onun filmlerinde
hayata 1-0 yenik başlayan
karakterler vardır hep.
Bekir i hem ''Kader'' de
hem de ''Masumiyet'' de
görürüz ki
Sevinmek için Sevmemiştir.
Uğur da Alayına Gider
ve Zagor un peşini bırakmaz.
Kontraataklarla
devam eden filmlerinde
karakterler gol yesede devam eder.
Masumiyet in sonunda
işte bu yüzden filmi
Beckett in şu sözüyle bitirir.

''Hep denedin.
Hep yenildin.
Olsun.
Yine dene.
Yine yenil.
Daha iyi yenil''

Zeki Demirkubuz filmlerinde
Beşiktaş'ı anlatır zaten hep.
Kapanmayan kapılardan tutun da
açılmayan talihlere.
Mutlu Son yoktur !

Zeki Demirkubuz'un
Beşiktaş'lı olma hikayesini
kendi cümlelerinden okuyalım...



TOP

Çocuktuk, top oynardık. Yırtık, patlak, içine paçavra basılmış toplarla koşup dururduk tarlalarda. Çamurda, tozlu arazilerde, yaban otlu çimenliklerde... Günün birinde bir top gelirdi mahalleye. Siboblu, sarı güzel lastikten içliği olan. Dışı boyasız parçalı meşin. Makinayla dikilmiş, dikişleri güven veren bir top gelirdi mahallemize... Lastikçi el pompasıyla özenle sişirirdi topumuzu. Hem överdi hem havasını basardı. Basıldıkça pompa, büyürdü top, yusyuvarlak olurdu. Denerdi şöyle eliyle yerde zıplatarak. Dimdik sekerdi top yukarıya doğru, sağa sola kaymam şut atanı aldatmam der gibi. Sibob bağlanır, ülük meşinin altına gömülürken heyacan, umut ve sevinç son noktaya gelirdi. Biraz sonra Rıfkı’nın arazisine gidilecek, biraz sonra takımlar kurulacak, biraz sonra mahallede maç yapılacak... Ama o son anda hep biri çıkardı öne. Şöyle şişmanca, gözlüklü, kırmızı yanak, büzük dudaklı. Hep bir memnuniyetsizlik yüzünde. Bu çocuk hiç mutlu olmazdı. Züccaciyeci Vehbi'nin oğlu, Aziz mi, Adnan mı bişeydi adı... Bu çocuk bizi hep aşağılardı. Yukarıdan bakardı, bıdı bıdı hep bişeyler mırıldanırdı. Bu irice, güzel kazaklı, mahalledeki tek spor ayakkabılı çocuk topun sahibiydi ve Fener'liydi...

Benim adım Zeki'ydi, öbür kavruk arkadaşımın adı Ahmet. Ama o bize hep kara derdi. Ahmet'i arada bir affeder kaleye geçirirdi ama beni hiç sevmezdi, hiç affetmezdi. Kara derdi, sen dışarıya... Ne Ahmet, ne öbür arkadaşlarım Vehbi'nin oğluna hiç itiraz etmezdi. Takımlar yapılır, kaleler kurulur, oyun başlardı. O sarı içlikli, dışı boyasız makina dikişli top bir öbür kaleye uçardı bir Ahmet'in kalesine. Yağmur da yağardı bazen, çocuklar yağmurda top oynardı. Çocuklar yağmurda mutlu, çocuklar yağmura hiç aldırış etmeden ıslanırken ben uzaktan onlara bakar hayaller kurardım. Niko'yu düşünürdüm, Sanlı'yı, Vedat'ı düşünürdüm. Ama en çok da kör Tuğrul'u. Kör Tuğrul'a hayrandım, hastaydım...Cikletlerden çıkan fotoğraflarını kimse beğenmediğinden ben yerlerden toplardım...

Sonunda bir gün dayanamadım, gözlüğü okulda yakaladım. Bak gözlük dedim o topla ben de oynayacağım, senin takımını istemiyorum zaten, zaten iyi oyuncuları seçiyorsun, gol yiyince değil diyorsun, atmadığın golleri yazıyorsun, bari karşı takımda oynayayım, oynatmazsan topunu keserim dedim. Nah kesersin dedi bana, iyi o zaman dedim. O gün bir bıçak aldım evden. Kale arkasındaki yokuşa gidip bekledim. Top auta ilk gittiğinde de yakalayıp kestim. Hem de ülüğünden, hem de bir daha tamir olmamacasına...

O günden sonra böyle çok top kestim. İçim yana yana çok top patlattım. Kırmızı yanaklı, büzük dudaklı çocukları çok ağlattım. Çok da dayak yedim ama, çok şikayetçi geldi kapımıza.. Ben böyle böyle büyüdüm, oyuna böyle dahil oldum. Böyle böyle karardım, böyle Beşiktaş'lı oldum...

Zeki Demirkubuz




17 Ağustos 2008 Pazar

Deprem Doğanın Yasası, Nerede Deprem Yasası?



BASIN AÇIKLAMASI

TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ:

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi Sonrası Yapılan İncelemelerde Depremlerde Oluşan Kayıpların % 80'e Varan Kısmı, Taşıyıcı Sistemlerin Gördüğü Zarara Bağlı Olarak Tesisatlarda Oluşan Hasarlar Nedeniyle Meydana Geldiği Tespit Edilmiştir.

Yeni Bir Marmara Depreminin Yaratacağı Olası Ekonomik, Sosyal Tahribatı En Az Düzeyde Tutmak Olanaklıdır.

Yapı Denetimini Ticarileştirerek Piyasaya Açan "Yapı Denetimi Yasası" İptal Edilmeli, TMMOB ve Bağlı Meslek Odalarının Görev ve Yetkilerinin Netlikle Tanımlandığı Yeni Bir Yapı Tasarım, Üretim ve Denetim Süreci Modelini İçerecek Yeni Bir Yapı Denetimi Yasası Çıkarılmalıdır.

Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Plancılığı Hizmetleri Yoluyla Bilim ve Tekniğin Toplum Yararına Sunumu Olmazsa Olmaz Bir Koşul Olarak Görülmeli, Sosyal Devletin Planlı, Dengeli Kalkınma, Bölgesel Planlama Gibi Unutulmuş Araçları Deprem, Kent ve Güvenli Yapılaşmada İvedi Olarak Devreye Sokulmalıdır.

Depremlere İlişkin Üniversiteler, TMMOB ve Bağlı Meslek Odaları ve Uygulamacı Kamu Kurumlarının Bilgi, Deneyim Birikimine Dayanarak, Piyasacı/Özelleştirmeci Anlayışlardan Bağımsız Bir Önlemler Bütünü Oluşturulmalıdır.

Kamuoyunun, "Türkiye'de Deprem Gerçeği ve TMMOB Makina Mühendisleri Odası'nın Önerileri" Oda Raporunda yaptığımız saptamalarda yoğunlaşmasını diliyoruz. Zira Türkiye topraklarının % 93'ü, nüfusunun % 98'i, sanayi kuruluşlarının % 98'i deprem bölgeleri içinde yer almakta, barajlarımızın % 95'i bu tehlikeli hat üzerinde bulunmakta, 1.001 enerji santralinin 419'u birinci derece deprem bölgesinde yer almaktadır.

Türkiye'de 1900'den bugüne dek yaşanan 180 büyük deprem içindeki ağır hasarlı bina ve can kaybı verileri bulunan 155 depremde 92 bin 463 kişi ölmüş, 554 bin 365 bina ağır hasar görmüştür. 1999 Marmara depreminde toplam 367 bin 479 konut ve işyeri hasar görmüş; resmi rakamlara göre 17 bin 408 ve/veya 17 bin 480 yurttaşımız yaşamını kaybetmiştir. Marmara Depreminden, ölümlerin yaşandığı 8 il başta olmak üzere yaklaşık 16 milyon insan etkilenmiştir. Toplam hasar 376 bin 479 konut ve işyerinde yaşanmış iken, 8 ilde 40 bin 665 konut yapımı planlanmış olması dikkat çekicidir.

Deprem sonrası bina müteahhitlerine yaklaşık 2.100 dava açılmış, 1.800'ü Şartlı Salıverme Yasası ve hukuki boşluklardan dolayı cezasız kalmış, diğer 300 davanın 110'una ceza verilse de çoğu ertelenmiş, diğer davalar ise 16 Şubat 2007'de 7,5 yıllık zaman aşımı süresini doldurarak düşmüştür. Yargıya intikal edilen olay sayısı, toplam hasarlı bina sayısının çok altındadır. Davalardan cezai hükümle sonuçlananların oranı çok düşüktür. Bunun en önemli nedeni mahkemeler ve bilirkişilerin ihtisaslaşmamış olması ya da sorumluluk isnat edilen kişilerin somut olarak tanımlanamasıdır.

Marmara Depreminin toplam ekonomik maliyeti TÜSİAD'a göre 17 milyar dolar, DPT'ye göre 15-19 milyar dolar, Dünya Bankası'na göre 12-17 milyar dolardır. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'ya oranla zarar ise TÜSİAD'a göre GSYİH'nin % 9'u, DPT'ye göre % 8-10'u, Dünya Bankası'na göre % 6,3-9'u oranında olmuştur.

Depremlerin etkileri artan nüfus yoğunluğu, sanayileşme ve özellikle kentleşme/yapılaşma ile yakından ilgilidir. Bu noktada yıllardır uygulanan siyasi ve ekonomik rant amaçlı, hatalı ve denetimsiz yapılaşma politikalarına dikkat çekmek gerekmektedir. 7. Beş Yıllık Kalkınma Planından beri kamusal hizmetlerde olduğu gibi afetlerle ilgili yasa ve mevzuatlara ilişkin yaklaşımlarda da özelleştirme ve piyasaya açılmacılık egemen kılınmıştır. 1999 Marmara depremi sonrası Dünya Bankası'nın dayattığı zorunlu deprem sigortası da bu temelde gündeme gelmiş ve etkisiz kalmıştır.

Olası Marmara depremi riskinin giderek artmasına karşın deprem bölgelerindeki okullar, hastaneler ve diğer kamu yapıları bilimsel olarak incelenmemiş, kentsel yaşamda rant kaygısı, can ve mal kaygısının önüne geçmiştir.

1999 Marmara Depremi sonrasında kurulan TBMM Araştırma Komisyonu Raporunda: "Yeni bir deprem politikası oluşturulmalı devlet politikası olarak uygulanmalıdır... Gecekondulaşma, kaçak yapılaşmayı teşvik eden imar affı politikasından kesinlikle vazgeçilmelidir. Planlama ve yapı sektöründe görev alan meslek dallarının uzmanlık alanlarının yetki ve sorumluluklarını belirleyen meslek yasaları çıkarılmalıdır. Bu yasalarda meslek odalarına üyelerini denetleme yetkisi verilmelidir. Gereği yerine getirilmezse odalar da sorumlu tutulmalıdır" denilmiştir. Ancak depremin üzerinden tam 9 yıl geçmesine karşın toplumsal hafıza zayıflığı ve yaşanan felaketlerden gerekli derslerin alınmamış olması aynı sorunları yıllar sonra tekrar tekrar tartışmamıza neden olmaktadır.

Kısacası mühendislik önlemlerini içeren "afet yönetimi" çalışmaları yürütülmemiş, Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi oluşumu v.b. girişimlerin hakkı verilmemiş, 2000 yılında bir Başbakanlık Genelgesiyle oluşturulan ve önemli saptamalarda bulunan Ulusal Deprem Konseyinin kaderi son derece trajik olmuş ve 2007 başında feshedilmiştir.

"Yapı Denetimi"nin Önemi ve Mevcut Durumu

Yapıların güvenli oluşu, tasarımdan projelendirmeye ve üretime kadar "yapı denetimi" konusunu birinci dereceden önemli kılmaktadır. 1999 Marmara depremi sonrasındaki "yapı denetimi düzenlemeleri" ise denetimsiz yapılaşmayı teşvik eden, kamusal denetim alanını ticarileştirerek özelleştiren, katılımcılığı reddeden, meslek odalarının önerilerine kapılarını kapatan bir anlayış tercih edilmiştir.

Bu nedenle depremle ilgili en önemli yasal düzenlemelerden biri olan 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası'nda ciddi eksik ve yanlışlar bulunmaktadır. Yasada yapı denetimi tam anlamıyla bir piyasa faaliyeti olarak görülmüş ve kamusal denetim dışlanmıştır. Bu anlayışın en önemli göstergesi, yasanın milli gelirden en yüksek payı alan 19 ili kapsama alması olmuştur. Bu iller toplam milli gelirin % 67'sini elde etmektedir. Geriye kalan ve "Türkiye Deprem Haritası"na göre 35'i "Birinci Dereceden Deprem Bölgesi" içinde yer alan diğer 62 ilimizin yasa kapsamı dışında tutulması, yapı denetimine ne denli ticari yaklaşıldığını göstermektedir.

Diğer yandan yasa yapıları yalnızca bina taşıyıcı sistemlerden ibaret görmektedir. Oysa Marmara Depremi sonrası yapılan incelemeler, oluşan kayıpların % 80'e varan kısmının, taşıyıcı sistemlerin gördüğü zarara bağlı olarak tesisatlarda oluşan hasarlar nedeniyle meydana geldiğini göstermiştir.

Deprem Bölgesindeki Sanayi Tesisleri, Enerji, Yakıt Hatları ve Doğalgaz Uygulamaları Kentleri Patlamaya Açık Birer Bomba Durumuna Getiriyor
Deprem bölgesi yerleşim alanlarında I. ve II. Sınıf Gayri Sıhhi Müesseseler kapsamında yer alan Sanayi Tesisleri ve bunlarla iç içe geçmiş bulunan NATO boru hatları, doğalgaz ve LPG boru hatları, yerleşim alanları içerisinde hiçbir standarda bağlı olmaksızın kurulan ve işletilen akaryakıt istasyonları, tüp gaz satış bayileri v.b. bir arada bulunmaktadır. Bu alt yapı tesislerinin yer aldığı bölgelerin taşıdığı deprem riskleri ve pek çoğunun fay hatları üzerinde bulunması kentleri patlamaya hazır birer bomba haline getirmekte ve yaşam güvenliğini ortadan kaldırmaktadır. 17 Ağustos Marmara Depreminin ardından depremin etkisi ile İzmit Körfezinde yaşanmış olan TÜPRAŞ yangını ve 28 Temmuz 2002 AKÇAGAZ patlaması dahi bu konuda gerekli önlemlerin alınması için yeterli olmamıştır.

Yalnızca bir İstanbul depreminde elektrik, likitgaz, doğalgaz ile ısınma, pişirme araçlarından kaynaklanacak çok sayıda yangın ve patlamanın oluşacağı uzmanlar tarafından belirtilmekte ve 500'den çok yangın ve patlamanın olacağı öngörülmektedir. Bu noktada Odamızın uzmanlık alanı olan tesisat konusu devreye girmektedir. Doğalgaz projelendirme ve tesisat montaj faaliyetleri TMMOB Makina Mühendisleri Odası'nın denetimi dışında, yer yer mühendis bile olmayan kişilerce yürütülmektedir. Bu konuda özellikle İGDAŞ ve diğer illerdeki kentsel gaz dağıtım kuruluşları ile EPDK, Odamızın ısrarla sürdürdüğü denetim ve gözetim için işbirliği tekliflerine duyarlı ve açık olmalıdırlar.

Deprem Sorununa Kalıcı Önlemler İçin Önerilerimiz

- Mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetleri yoluyla bilim ve tekniğin toplum yararına sunumu ve sosyal devletin planlı, dengeli kalkınma, bölgesel planlama gibi unutulmuş araçları deprem, kent ve güvenli yapılaşmada ivedi olarak devreye sokulmalı, üniversiteler, TMMOB ve bağlı meslek odaları ile uygulamacı kamu kurumlarının bilgi ve deneyim birikimine dayanarak, piyasacı/özelleştirmeci anlayışlardan bağımsız bir önlemler bütünü oluşturulmalıdır.

- Deprem öncesi, deprem sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalara ilişkin kamu yararı ve ülke çıkarını gözeten ulusal bir deprem politikası belirlenmeli, bu çerçevede bir Ulusal Deprem Stratejisi ve Türkiye Deprem Master Planı hazırlanmalıdır.

- Kamu düzeyinde geliştirilmesi gereken planlama, araştırma, gözlem, önleme ve deprem zararlarını azaltma önlemleri deprem öncesi önlemleri de içerir şekilde İmar Yasası ve ilgili mevzuatlara yansıtılmalı, kent planlaması ve yapı üretimi bütünlüklü bir şekilde ele alınmalı ve hızla Afet Yönetimi Stratejik Planı oluşturulmalıdır.

- İmar, Yapı, Dönüşüm Alanları, Yapı Denetim ve Afet Yasaları TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla yeniden düzenlenmelidir. TMMOB ve bağlı Odaları bu alanlara ilişkin yasa ve mevzuat hazırlık süreçlerinin asli unsuru olarak tanınmalıdır.

- Deprem hasarı ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu mühendis, mimar ve şehir plancılarının ortak çabalarıyla depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamak ve üretmektir. Özel olarak yapı denetiminde planlama, tasarım, üretim ve denetim süreçlerinin yeniden düzenlenmesine ve meslek odalarının sürece daha etkin katılımını sağlayacak yeni bir tasarım, üretim ve denetim süreci modeline ihtiyaç vardır. 4708 Sayılı Yapı Denetim Yasası ile 3194 Sayılı İmar Yasası ve bağlı ikincil mevzuatın bu model esas alınarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, ticarileştirmeyi esas alan Yapı Denetimi Yasası özel olarak iptal edilmeli ve yeni bir yasa çıkarılmalıdır. Denetimsiz yapılaşmayı teşvik ve yapı denetimini ticarileştirme/özelleştirme politikalarından vazgeçilmeli, kamusal denetim güçlendirilmeli, Yapı Denetim sürecine dahil kurum ve kuruluşların görev, yetki ve sorumlulukları yeniden tanımlanmalıdır. Zira "yapı denetimi"nin anahtarı "mesleki denetim", onun olmazsa olmaz koşulu da TMMOB'ye bağlı meslek odalarının yürüttüğü "Uzmanlık ve Belgelendirme" faaliyetleridir. Yapı Denetiminin kamusal bir denetim alanı olduğu asla unutulmamalıdır. Yapı Denetimi ile ilgili kamusal yapılanmalarda TMMOB ve bağlı Odalar, görev, yetki ve sorumlulukları tanımlanarak temsil edilmelidir. Denetçi belgeleri ve takibi TMMOB'ye bağlı Odalar tarafından verilmelidir. Yapı denetimi mekanizmasında yer alan meslektaşların sicilleri TMMOB ve ilgili Odalar tarafından tutulmalıdır. Meslek içi eğitimler TMMOB'ye bağlı Odalarca yapılmalıdır.

- Bina ve doğal eki mekanik tesisatının tasarım, üretim ve bakımında üretenler ve denetleyenler TMMOB MMO tarafından belgelendirilmiş konunun uzmanı mühendisler olmalı ve bu husus yasal düzenlemeler ile Yapı Denetimi Yasasında özel olarak yer almalıdır.

- Deprem ve yapı denetimiyle ilgili davalarda mahkemeler TMMOB'ye bağlı ilgili Odalarla kurumsal ilişki geliştirmeli, bilirkişilik sistemi gözden geçirilmelidir.

- TMMOB tarafından hazırlanan "Yetkili Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Belirlenmesi ve Belgelendirilmesine İlişkin Kanun Tasarısı" ivedilikle yasalaşmalıdır.

- Deprem tehlike analizlerinde kullanılan ve temel veri tabanı niteliğindeki "Diri Fay Veri Tabanı" oluşturularak işler hale getirilmelidir.

- Okul ve hastaneler başta olmak üzere kamu yapılarının depreme karşı güvenli olup olmadıklarının tespiti için konunun uzmanı mühendisler tarafından kontrollerine yönelik bir çalışma başlatılmalı, bu çalışmada Üniversiteler, TMMOB'ye bağlı ilgili Meslek Odaları ve Belediyelerin yer alması sağlanmalıdır.

- I. ve II. sınıf gayri sıhhi müesseseler kapsamına giren tesislerin birbirlerine güvenlik–yaklaşma mesafelerinin ne olması gerektiği konusunda gerekli çalışmalar yapılarak, standartlar ve koşullar imar mevzuatına aktarılmalıdır.

- Deprem bölgelerinde bulunan LPG depolama ve dolum tesisleri gibi tüm endüstriyel tesislerin risk analizlerinin yapılması sağlanmalıdır. Bu tür tesislerin güvenlik mesafelerinin taşıdıkları risklere göre yeniden belirlenmesi bir zorunluluktur. Bu mesafeler içinde yer alan yerleşim alanlarının kamulaştırılma finansmanı tesis sahipleri tarafından sağlanmalı, bu alanlar Bakanlar Kurulu Kararı ile "afet bölgesi", "yapı yasaklı alan" ilan edilmelidir.

- Sağlık, su, yağmur suyu, atık su, sıcak su, kızgın su, buhar, kızgın yağ, ısıtma, soğutma, asansör, doğalgaz, LPG, sanayi gazı, yakıt, yangın, acil durum/ışıklandırma, yangın, elektrik, yalıtım, güvenlik, depolama, havuz, iletişim, ulaştırmaya ilişkin tüm tesisat uygulamaları deprem, acil ve afet durumları açısından incelenmeli ve TMMOB ve bağlı Odalarının eğitim, belgelendirme, denetim süreçlerine tabi kılınmalıdır.

- Doğalgaz, elektrik, ısıtma kazanları, jeneratörler ve gaz tesisatları için erken uyarıcı ve gaz/akım kesici sistemler uygulanmalı, denetimleri meslek odalarınca yürütülmelidir.

- Doğalgaz firmalarının MMO'dan yetki belgeli mühendislerle çalışması sağlanmalıdır. Doğalgaz projeleri ve montaj denetimlerinin MMO'nun mesleki denetiminden geçirilmesi sağlanmalıdır.

- Bu önlemler yanı sıra binalar ve sanayi tesislerindeki mekanik tesisat ve doğal gaz tesisatlarına ilişkin kamuoyunun bilinçlenmesi sağlanmalıdır. Toplumun bilinçlendirilmesi meslek odaları, üniversiteler, ilgili kamu kurumları ve ilgili kuruluşların katılımıyla ve bir seferberlik atmosferi içinde yapılmalıdır.

- Depremlere karşı toplumsal önlemler bağlamında mahallelerden başlayarak katılımcılığı temel alan örgütlenmelere yönelinmelidir.

- Deprem mühendisliği ile ilgili lisans programı önerilerinin tartışmaya açılması sağlanmalıdır.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası, deprem sonrasında yaşamları karanlığa sürüklenen insanların yaşadığı sosyal deprem ve umutsuzluğu, bir gecede kararan hayatları, yıkılan hayalleri unutmamıştır.

Bütün yetkilileri bir kez daha uyarıyor, duyarlılığa davet ediyor ve önlemler bütünlüğü için işbirliğine çağırıyoruz.

Emin KORAMAZ
TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
Yönetim Kurulu Başkanı

Basın açıklaması böyle diyor. Bizler unutmadık, unutmayacağız diyoruz. Ancak birileri unutmak, üstünü kapamak istiyor.

Düzeltme: Açıklama sonunda öğrendik ki pankartımızı belediye yetkilileri kaldırmış.Başka bir pankartı asmak için. Prosedüre takıldık yani!

15 Ağustos 2008 Cuma

Kübra Öztürk'ten Dünya İkinciliği


Satranç Takımımız'ın başarılı oyuncusu Kübra Öztürk, Dünya Gençler Şampiyonası'nda ikinci olarak, gümüş madalyanın sahibi oldu. Kübra ayrıca "Bayan Büyükusta" olma yolunda da ilk adımını atmış oldu.

2-16 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşen şampiyonaya 65 ülkeden 195 sporcu katıldı.

Kübramız son maçında Hint'li rakibi Swaminathan Soumya'yı yenerek, gümüş madalyaya ulaştı.

Bu büyük başarının yanında Kübramız, bugüne kadar Bayan Büyükusta (Woman Grandmaster-WGM) normu alan ilk Türk sporcu oldu. Kübramız'ın bu ünvana ulaşması için 2 adet daha norm alması gerekiyor.

Önümüzdeki senelerde bu ünvanı alacağına emin olduğumuz Kübramız'ı tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.

Kartal şah şah şah!

Hentbol Takımımız İzmir Fuar Kupası'nda 21-24 Ağustos


Hentbol takımımız Ağustos ayında Fuar Kupası için İzmir'de olacak. Müsabakaların hepsi Fuar'daki Celal Atik Spor Salonu'nda oynanacak.

**Beşiktaşımız, 21 Ağustos Perşembe günü İzmir'e varacak, aynı akşam 20:00'de taraftara açık şekilde antrenman yapacak .
**22 Ağustos Cuma günü saat 10:00'da, turnuva kapsamı dışında İzmir Belediye ile bir özel maç oynayacak takımımız.
**Yine 22 Ağustos Cuma akşamı saat 19:00'da,Turnuva katılımcılarından Danimarka ekibi Ajax Kobenhavn ile karşılaşacağız.
**23 Ağustos Cumartesi günü saat 17:00de İzmir Belediye ile turnuva maçı oynayacağız.
**24 Ağustos Pazar günü saat 16:00'da son maçımızı Milli Piyango ile oynayacağız.
Armaya hasret kaldığımız şu günlerde özlem gidermek güzel olacak.

Haydi İzmir Kartalları Vira.

13 Ağustos 2008 Çarşamba

Beşiktaşım Geliyor...


Umut varsa içinde Beşiktaş vardır...
Beşiktaş var ise.... Gelecek tüm güzellik ve dertler senden gelsin Kartalım...

Deliyim ama bir sana böyleyim...

Vira, özledik kanat seslerini...